Soner Yalçın'ın hazırladığı 'Menekşe'den Önce' belgeseli bu akşam özel bir gösterimle seyirciyle buluşuyor. Sivas katliamını o günü hiç yaşamamış küçük bir kızın gözünden anlatan belgeseli, sorumlu yapımcı Halide Didem ve Zeynep Altıok'la konuştuk.

2 Temmuz 1993 tarihinde 35 kişinin yaşamını yitirdiği yangın, Sivas’ın göbeğini dumana boğdu. Onunla birlikte sonrasında yaşanacak bütün günleri de. Geride kalanlar oldu. Can pazarından ‘sağ’ kurtulanlar ömürlerini ‘bir acıya kiracı’ kalarak sürdürüyor. Zeynep Altıok’un dediği gibi ömrün her dakikası o acıyı bağırarak geçmiyor kuşkusuz.

Fakat göğsün altındaki cevher saklıyor çoğunu, Halide Didem’in sözleriyle o ‘seyreltilmemiş acı’yı...
Soner Yalçın’ın hazırladığı ‘Menekşe’den Önce’ belgeseli, bundan 19 yıl önce yaşananları, yaşayanların diliyle ve o günü hiç yaşamamış Menekşe’nin gözünden anlatıyor. Menekşe’nin öyküsünü ise Yalçın’ın kaleminden aktaralım: “Menekşe Kaya: Madımak Oteli’nde yakılarak öldürüldüğünde 14 yaşındaydı. Lise öğrencisiydi. Koray Kaya: Madımak Oteli’nde yakılarak öldürüldüğünde 12 yaşındaydı. Kardeştiler. Baba ve anneleri; İsmail-Hüsne Kaya, iki yıl sonra bebek yaptılar, adını Menekşecan koydular.”

Yalçın, 14 Şubat 2011’de gözaltına alınıp tutuklanmasaydı hazırladığı belgeselin son halini izlemeye gidecekti. O gidemedi ama Yalçın’ın arkadaşları el verdiler projeye. Müziğini Fazıl Say ’ın bestelediği ‘Menekşe’den Önce’yi, belgeselin sorumlu yapımcısı Halide Didem ile Madımak’ta yitirdiğimiz şair Metin Altıok’un kızı ve belgesele omuz veren Zeynep Altıok Akatlı’yla konuştuk. Umarım bir gün Soner Yalçın’la da konuşacağız...

Belgesel ne zaman hazırlanmaya başlandı, nasıl bir belgesel çıktı ortaya?

Halide Didem: Bu belgesel 2010 yılının yazında çekildi. Sivas katliamını yaşayan insanların ağzından, yani tanıklıklar üzerinden olayı anlatan bir belgesel. Soner Yalçın’ın da vurgulamak istediği bir şey var: Bu gazetecilik belgeseli değil. Bu olay nerede geçiyor, öncesi nedir, sonra ne olmuştur, açıkça söylenmiyor. Orada yaşanan büyük trajediyi aktarmak ve katliamın kendi ağırlığını ortaya koymak istedi.

Belgeselin çekiminden bu yana 2 yıl geçmiş. Bu süreçte neler oldu?

Halide Didem: Bu belgeseli çekerken bir süre ara verdi. Tam yeniden ele alacağı sırada ve bitirmek üzereyken Soner Yalçın tutuklandı. Bu proje onun için manevi olarak çok önemliydi; orada arkadaşlarını kaybetti. ‘Zamanaşımı’ kararı üzerine bu belgeselin tamamlanmasının artık bir görev olduğunu düşündük. Başta Zeynep (Altıok) olmak üzere pek çok insan yardım etti. İmece usulü bir çalışmayla kotardık. Gazeteci Elif Ilgaz, Tuğçe Tatari; iletişimciler Tuğba Ezeroğlu ve Ebru Köktürk, CHP milletvekili Melda Onur, ayrıca Elif Yıldız destek oldu. Fazıl Say müziklerini verdi. Güvenç Dağüstün müzik danışmanlığını yaptı.

Senin için bu belgeselin bu şekilde ve bu zamanda tamamlanması ne ifade ediyor?

Zeynep Altıok: Anlatması zor... Zaten 19 yıllık açık bir yaradan bahsediyoruz. Benim en çok hissettiğim eksiklik, bu olayın olması gerektiği gibi ele alınmamasıydı. 2 Temmuz’un kamuoyu nezdinde bilinirliği gittikçe azaldı. Okullarda yakın tarih okutulmuyor. Bu olayın yeni kuşaklara aktarımı için belge olarak kalacak bir şey olması gerekiyordu. Bu çabalar vardı ama çok azdı. Örneğin Genco Erkal ‘Sivas 93’ü sahneye koyarak bir belgesel tiyatro yaptı. İlk kez bu olay pek çok açıdan ele alınarak sunuldu izleyiciye onun eseriyle. Sanatın birleştiriciliğiyle inanılmaz bir etki yarattı. Fakat tiyatro oyununun izlendiği zamanın ötesine taşınması mümkün olmuyor. Soner’in belgeseli bu açıdan çok önemli benim için.

Belgeseli ne zaman izledin?

Zeynep Altıok: Belgeselini kaba montajlı haliyle, müzikleri yerleştirilmeden izledim ve çok çarpıldım. Çünkü iyi bildiğim birtakım duyguları paylaşan diğer insanların duygularını yine onların dilinden duydum. Bazısıyla hiç karşılaşmadık, bazısı kardeşim oldu. Ama her biriyle bir kan bağım var. Ama belgeselin akışı içinde sevgili Menekşe’nin gözünden, onun içine doğduğu adaletsiz dünyaya, acılı eve bir kez daha bakabilmek çok farklıydı.

Bu belgeseli izleyenler 2 Temmuz 93’e ilişkin ne görecekler?

Halide Didem: Bir katliamın içindeki insan hikâyelerini izleyecekler. Bu olayı belki bir katliam olarak biliyoruz ama bizden çok uzak bir olay gibi de algılıyoruz. Oysa her olayın kendi içinde özel hikâyeler var. İşte bu belgeselle hikâyelere vakıf oluyoruz.

Zeynep Altıok: Soner’in yaptığı iş bu yüzden bir kat daha önemli. Zamanaşımı kararının çıktığı yıl, kimse bu karara yeteri kadar tepki göstermezken, üstelik devlet zamanaşımına tepki gösteren ailelerin üzerine gaz sıkarken; bu sesi duyan ve bu sesi duyurmaya çalışan da, bize gaz sıkan devletin tutukladığı bir gazeteci. Kendi derdine düşmeyip bunu tamamlamak için çaba sarf ediyor olması son derece saygıdeğer ve onurlu bir duruş. Belgeselin imzasına bakanlar iki ayrı haksızlığa, trajediye tanıklık edecekler.

Bir Türkiye portresi çıkıyor ortaya neredeyse...

Halide Didem: Kesinlikle. Belgesele konu olan katliam büyük bir insanlık suçu; belgeselin yaratıcısı gazetecilik yaptığı için 18 aydır hapiste; belgesele müziklerini veren Fazıl Say da yine bu tür sebeplerden dolayı ülkesini terk etmekten bahsediyor. Ortadaki iş, aslında bu ülkenin fotoğrafı gibi. Tarihin hep acı yanları tekerrür ediyor.

O olayla tanıklığı veya bağlantısı olmayan biri var mı?

Halide Didem: Hayır. Bu belgeselde olayı yaşamamış tek kişi Menekşe.

Zeynep Altıok: Burada çok değerli tanıklıklar var. Soner Yalçın’ın belgeselde kimlerle konuşacağını belirlerken düşündüğü şey buydu belki de. Benim bildiğim acılardı, değdiğim insanlardı ama benzer acıları yaşayan insanlar birbirini incitmemek için bu acıları konuşmazlar. O yüzden Serdar Doğan’ın, Hüsne Kaya’nın neler yaşadığını duymak çok başka bir etki yaratıyor insanın üzerinde. Bütün dünyayı, 19 yıldır yaşadığım her şeyi yeni baştan sorguladım.

Belgeselde seni en çok etkileyen bir sahne söyle desem...

Zeynep Altıok: Bu belgeselin beni en çok titreten yanı topyekûn o insanlığı hissedebilmek oldu. Bunun yanında, 19 yıl bitti, 20. yılına giriyoruz... 20 yıl boyunca bir acı aynı tazeliğinde kalır mı? Zaman her şeyin ilacıdır derler. Tabii ki hiçbirimiz bu acıları her dakika yaşamıyoruz. Ama ben Ali Balkız’ın gözünde Sait Metin’in içemediği son yudumu anlatırken, sanki o günü yaşar gibi, gözbebeğinin içinde gördüğüm acıyı hiç unutmayacağım. İnsanın yıllar evvelki bir acıyı hâlâ nasıl hissedebildiğini gördüğüm andır o. Ama tek bu değil, onlarca sahne var.

Halide Didem: O insanlar gerçek ve o acıyı yaşamışlar ve acıları hiç seyrelmemiş. Üstelik acıların üzerine acılar binmiş.
Zeynep Altıok: Bu belgeselde kötülüğün ve iyiliğin bu kadar somut olarak karşımıza çıkması çok sarsıcı.

Rengin Arslan / Radikal