Şöyle bir bakalım dünyaya.  Dünya’nın doğusuna.

Afrika’ya, Asya’ya…  

Asya’nın Orta Doğu’suna…

 

Afrika’da kabile savaşları…

Kan… Göz yaşı… Vahşet…

Afrika’da kıtlık…

Gelişmiş ülkelerde oyuncaklarını sayamazsınız da çocukların, çeşitliliğinden çokluğundan…

Yine bir lokma fazla yedireceğim diye kaşıkla ardından koşturursunuz da;

Afrika ve benzer yerlerde açlıktan susturamaz, etlerinin yokluğundan kaburgalarını sayarsınız.

Sudan, Kongo, Somali, Ruanda ve Orta Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere Afrika’nın pek çok ülkesindeki iç savaşlarda, savaşın neden olduğu yokluklarda bir deri bir kemik düşen  anneler ve emeceğim diye ağlamaya dahi mecali olmayan çocuklar…

Zaten üç kuruş parası vardır bu devletlerin… Onu da iç savaş için topa tüfeğe yatırırlar ya...

Kırarlar ya birbirlerini…

Sonra o vahşetten, o açlıktan…Akbaba ve çocuk gibi ödüllü fotoğraflar çıkar...

***

ummet3.jpg

Fotoğraf:  Kevin Carter-Sudan,1994                            Fotoğraf: Nilüfer Demir-Bodrum,2015

 

Asya’daki durumda pek farklı değildir…

Aşiret çatışmaları…

 İdeoloji ve mezhep savaşları…

Afganistan, Irak, Kamboçya  ve en son Suriye’de ki gibi…

Bu gün dünyada 50 milyondan fazla insan iç savaş, terör ve baskılar sonucunda vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bunların 10 milyondan fazlası sadece Afganistan, Irak ve Suriyeli insanlardır.

Özellikle Irak ve Suriye iç savaşı, hem en yenileri ve hem de sınır komşumuz oldukları için yakından bilinip hissedilirken,  sonuçları da bizi fazlasıyla etkilemektedir.

Öyle ki 2 milyonu aşmıştır ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların sayısı.

 Suriye’li olsun, Irak’lı olsun, Afganistan’lı ve ya Doğu Türkistan’lı olsun, o insanların çektikleri sıkıntıları anlatmak zordur.

Birkaç öğün aç, on dakika susuz kaldığınız zamanları düşünün…

Üniversite eğitimi ve ya askerlik gibi normal bir vesileyle gittiğiniz başka bir şehirdeki ilk akşamki gurbet acısını, garipliğinizi ve yalnızlığınızı…

Sıcak yuvanızda, huzur ve güven içindeyken,  biberondaki mama hazırlanıncaya kadar ki geçen üç beş dakikada, bebeğinizin çatlarcasına ağlamasını düşünün…

Sonra bu acı ve yoksunlukları ister binle, ister milyonla çarpın… Acaba vatanını terk etmek zorunda kalmış insanlarınki kadar yapar mı?...

 

Bu üç ülkenin halkının çoğunluğunun Müslüman olması ise ayrı ve ilginç bir konudur.

 Bu konu;

Özünün sevgi ve saygı olduğu,  bir dinin mensuplarının düştüğü haller bakımından adamakıllı sorgulanması gereken bir konudur.

Evet dostlar…  

Bu iki fotoğraf dili, dini ve rengi farklı, dünyanın en masum iki varlığının, hayata veda edişlerindeki dramı anlatmaz sadece…

 Birkaç dakikalık üzülmüşlüğümüzü, Allah kahretsin bu sorumluları gibi isyanımızı da…

Bu iki fotoğraf çok şey anlatır.

Dünyada;

Sömürgeci Batı’nın sömürdüğü ülkelerden çıkarken onlara bıraktığı mirasını,

Silah ve ilaç tüccarlarının hırsını,

Küresel sermayenin acımasızlığını,

Ve ikiyüzlü insan hakları savunucularının gerçek yüzlerini  de anlatır.

İç savaş ve karışıklıkların olduğu ülkelerde ise;

Ulusal ve yerel yöneticilerinin yetersizliklerini ve ihanetlerini,

Din istismarlığını,

Toplumsal olgunluğun ve hoşgörünün kalmamışlığını,

Eğitimsizliği,

Sosyal adaletin hiç olmamışlığını,

Hukukun üstünlüğünü değil de, üstünden yana olmuşluğu gibi yanlış ve eksikleri anlatır…

 

 Ve sonra bu iki fotoğraf,

 Bizim için, Türkiye’miz için;

 Temeli sevgi, saygı, hoşgörü ve fedakarlığa dayanan, birlik ve beraberlik olgumuzun zayıfladığında, sonra da kalmadığında başımıza gelebilecekleri anlatır.

 

Sağlık, mutluluk ve güzelliklerle dolu bayramlar diliyorum…

 

Sağlıcakla kalın…