Anayasa değişikliği oylamaları önceleri kuralına uygun gizli oyla yapılır vekiller açıkta oy kullanmazdı.

Bu durum vatandaşın gözünde hem meclisin hem de vekillerin saygınlığını artırır en azından itibar kaybına yol açmazdı.

Son dokunulmazlık oylaması öncesinde komisyondaki yumruklaşmalar, söylenildiğine göre AK Partili vekillerin açıktan oy kullanmaları ve bu sırada çekilen resimlerin sosyal medya üzerinden paylaşılması hem meclisin hem de vekillerin prestijini sarstı.

Üzüntü veren görüntü sadece bunlardan da ibaret değildi… Sosyal medya üzerinden kamuoyu ile paylaşılan resimler de en az o görüntüler kadar gerek vekillerin gerek meclisin saygınlığına gölge düşürdü.

Bunların başında da Mustafa Savaş’ın da içinde bulunduğu bir grubun oylarını atarkenki çektirdikleri fotoğraf geliyor.

Fotoğrafı ilginç kılan vekillerin oy kullanmalarını görüntülemesi değildi.

Kenarda yalnız başına sıranın kendine gelmesini bekleyen Ahmet Davutoğlu’nu o  vekillerin takmaz, umursamaz tavırlarıydı.

O fotoğraf karesinin Aydınlıyı ilgilendiren tarafı ise nazik, efendi, naif kişiliği ile tanınan MKYK’nın yeni üyesi Mustafa Savaş’ın da o grupta bulunmasıydı.

Bu manzara hem yerel hem ulusal medyada Başbakan’a karşı terbiye ve nezaket sınırlarını aşan hadsizlik ve vefasızlık olarak yorumlandı.

İkinci oylama öncesi meclise gelişinde milletvekillerinin o ayıbı örtmek için Başbakan’ı genel kurul kapısında toplu olarak karşılamaları ise o vefasızlık yanında hafif kaldı.

Acaba Davutoğlu Başbakanlıktan ayrılmasaydı o vekiller o omurgasızlığı sergiler onu görmezden gelebilirler miydi?

Mustafa Savaş’ın o grupta yer alması talihsiz bir tesadüf müydü yoksa umulmadık taşın baş yarması mıydı?

Resimden anlaşıldığı kadarıyla bulunduğu yer Başbakan’ı görebilecek bir nokta iken dalgınlık eseri fark mı edememişti?

Yoksa son zamanlarda iyice belirginleşen insan kalitesindeki erozyon Mustafa Savaş’a da mı sirayet etmişti?

Doğrusunu söylemek gerekirse Mustafa savaş’tan beklenmeyen bu davranış hemşerilerini üzdü ve o nedenle MKYK’ya seçilmesine pek sevinemediler.

Bu konu neden bu kadar önemli?

Çünkü bizim kültürümüzde güçlü olanın değil güçsüz olanın ya da düşenin yanında olmak hem ahlaki bir zorunluluk hem de vefa borcudur ve böyle olmak kişinin terbiyesinin ve asaletinin bir göstergesidir.

Halkımız omurgasızları, duruş ve vakar yoksunlarını, bin bir suratları arasında yaşatır ama sırrını vermez.

Böyleleri değer verildiğinde o değeri taşıyamaz. Yola gidildiğinde yarı yolda bırakır.

Söz ve itimat üzere alış veriş yapıldığında borcunu ödemez. Ona güvenerek kavgaya girildiğinde zor karşısında sıvışır, kaçar.

Onlarla dost olunmaz. Güvenilip de can emanet edilmez. Siyaset yapılmaz. Zira ne zaman, ne karşılığında şike yapacağı belli olmaz.

Devir döndü, devran değişti…Vefa  İstanbul’daki semtten ileri bir anlam ifsde etmez hale geldi.

Vefasızlık moda oldu. Eskiden sevilmeyen bu tipler günümüzde geçer akçe oldu. Yaptıkları işini bilmek olarak takdir edilir oldu.

Döneklik, yüzüne gülüp arakasından konuşmak, adam satmak, yapılan iyiliğe sırtını dönmek bulaşıcı hastalık gibi baştan aşağı toplumu sardı.

Arının tatlıya sardığı, karıncaların yağa üşüştüğü gibi o hercai tipler toplumun her kesimini sardı, çoğunluğu elde etti.

İşte o fotoğraf karşısında hemşerileri bu hastalığın ”bizim Mustafa” diye seçimlerde oy verdikleri Mustafa Savaş’a da sirayet edip etmediğini merak ediyorlar.

Bize sordular… Kafamız karıştı cevap veremedik.

O ne der acaba?