İnsanlık tarihinde büyük göçlerin yaşandığı zamanlar vardır.

Hayatlarını devam ettirme umudunu yitirince, yeni umutlarla yurt aramıştır insanlar kendilerine..

Ellerinde taşıyabilecekleri neleri varsa toplayıp düşmüşlerdir yollara...

Kimi zaman zorbalardan kaçmaktır sebep...

Kimi zaman hayatlarını sürdürmeye yetmez olmuştur ürettikleri...

Trajedi, dram, gözyaşı umut yoldaş olmuştur kendilerine…

Bugün;

Komşumuzda yaşanan savaşın sebep olduğu drama şahit oluyoruz.

Yaşadığı ülkede, geleceğe dair umudunu tüketen insanlar terk ediyor evlerini, yurtlarını..

Umuda yolculuğa çıkanlara mezar oluyor Akdeniz...

Bizler ise, umuda yolculuk yaparken ölen insanların yurtlarını terk edişini, umut yolculuğuna şahit olduğumuzda, kimi zaman suçluyor, kimi zaman kızarak dinliyoruz onlara dair haberleri.

Çoğu zamanda dua ediyoruz onlar için.

Yaşadığımız bu yüzyılda;

Efendilerin(!) ülkelerinin dışında, bütün coğrafyalarda benzer dramlar yaşanıyor.

Özellikle Müslüman coğrafyalarda...

Kimi zaman kızıyor, çoğu zaman üzülüyoruz.

Kızmak ve üzülmek dışında pek bir şey yapmıyoruz.

Hatta bu durumda olan insanları çoğu zaman anlamıyoruz bile.

Her şeyi bilen ve merhameti sonsuz Rabbim bazı insanların yüreğine attığı sevgi ve merhamet tohumlarıyla içimizde yardımlaşma duygusunu uyandırıyor.

Merhamet ve yardımlaşma için onları adeta “Elçi” gönderiyor yüreklerimize...

Bu insanların yürekleri, insanlık sevgisi ve merhamet duygusuyla çarpıyor...

Yeryüzünün her hangi bir yerinde “Ekmeğe, suya, çorbaya ve sıcak bir elbise ve battaniyeye, başlarını sokacakları bir barınağa” ihtiyaç duyanların hemen yanında olmak için çırpınıyorlar...

İnsani değerlerin gönüllü elçileri oluyor gönüllerimize..

Adanmışlık duygusu içinde çalışıyor her biri.

“Müslüman yürekli insanlar” bunlar.

İhtiyaçları gidermek için hemen organize olup, merhamet ve yardımlaşma duygusunu başka gönüllere taşıyorlar.

Rızayla topladıklarını hemen ulaştırıyorlar ihtiyaç sahiplerine.

Mazlum ve mağdurun yaşadığı ülkeye, ırkına, dinine ve mezhebine bakmadan el uzatıyorlar.

Bu gönüllüler her meslekten, her yaştan olduğu gibi genellikle üniversiteli gençlerden oluyor.

Bu gençler, okudukları şehirde yaşayan yardım ehli insanları bulup, ihtiyaç sahipleri için yardım topluyorlar.

Birçoğumuzun “Biz ne yapabiliriz?” bahanesi ve çaresizliğine sığındığımızda “Hadi tutun elimizden, bir şeyler yapabiliriz!” Diyorlar.

Geçenlerde bir üniversitede açtıkları standa bazı gençlerin müdahalesi haber oldu.

Standı açtırmayız diyen gençler,

“Burada DEAŞ’lılara yardım toplatmayız!” Diyerek engel olmaya çalışıyorlardı.

Sanki, ülkelerinde yaşanan zulümden kaçan, denizlerde boğulan insanlar yalan.

Ülkelerin sınırlarına dayanıp mülteci olmak isteyen insanlar yalan.

Hatta ülkemizin güneydoğusunda yaşanan göç yalan.

Bunların ekmeğe, suya, çorbaya giysiye ihtiyaçları yalan.

Bu kadar gerçek bütün acımasızlığıyla ortada duruyorken.

Bir yalana inanmışlar.

Toplanan yardımlar “DEAŞ  militanlarına gidiyor.”

Gençlerimizi körleştirenler, onları zorba insana dönüştürenler, iftihar etsinler marifetleriyle...

Yürekleri insan sevgisi ve merhametiyle  yananlar, yoluna devam edecekler elbette.

İlimizde faaliyet gösteren yardım elçilerini yürekten kutluyor ve destekliyorum.

Bu gençlerin öncülüğünde, ilçemizden Afrika’ya kaldırılan Tır'dan sonra, şimdi de Bayırbucak Türkmenleri için battaniye ve suyla dolu Tır kaldırılacak.

Bu organizasyonda emeği geçen İHH (İnsani Yardım Hareketi’ne)  bağlı gençleri ve yardımda bulunan insanlarımızı duyarlılıklarından ötürü kutluyorum.

Allah hayırlarını kabul etsin ve hayır sahiplerinin hayrını artırsın.