Tarihi akışı bilsek de, okuduğumuz tarih kitaplarından yine de gelişmeleri merak ve heyecan içinde izliyoruz. Zira dizi kendini izlettiriyor. Hikaye güzel kurgulanmış. Yapılan manevralarla izleyici şaşırtılıyor. Ancak neticede, anlatılan masalın yolu tarihi gerçeğe çıkıyor.

Bu yöntemle zaten Muhteşem Yüzyıl fanatiklerinin çoğunu kendine bağladı. Her ne kadar TRT 1’de “Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam” dizisi daha gerçekçi bir yaklaşım içinde olsa da, Muhteşem Yüzyıl’ın başarısına ulaşamıyor ne yazık ki. Bakın, ne kadar övdüm diziyi. Yiğidin hakkını vereceksin sonuçta. Ama…

Herkesin pür dikkat izlediği bu televizyon dizisinde hata olmamalı. Yapılmamalı. Gözden kaçmamalı. Fakat yine oldu olanlar. Kaldı ki geçmiş bölümlerde de izlediğimiz bazı yanlışlar manşetlere düştü. 57. bölüme gelindi ve bir bomba daha…

Gözüme gözüme battı… Battı da inanamadım. Kesin yanılıyorum, “şimdi akış değişecek ve ben yanılmış olacağım”; dedim. Bekledim o sahnenin devamını. İlla ki mantıklı bir sonuca bağlanacaktır dedim. Olmadı. Havada kaldı. Ve ben maalesef haklı çıktım. İşin trajikomik yanı ise hala daha kimse bunun farkına bile varmadı. Millet gördüğünü yedi yuttu ve çoktan hazmetti!

Ben o sahneyi şimdi biraz hatırlatayım da bakalım daha sonra hatırlayanlar kendi kendilerine ne diyecekler. Olayın geçtiği hamam sahnesine bir dönelim isterseniz.

Kapıda, Daye hatun ve Nigar Kalfa’nın konuşmalarını gizlice dinleyen, ebe Arife Hatun var. Hançerini hazırlıyor. Göğsüne saklıyor. Ve fırsatını bulup, Daye hatun hamamda yalnız kaldığı anda içeri giriveriyor. Karşılıklı tehditler, gözdağı vermeler, ardından bir tokat ve ebe düşüp kurnaya başını çarparak hakkın rahmetine kavuşuyor. Hatırladınız mı heyecanla izlediğiniz bu sahneyi?

Eminim herkes nefesini tutup izledi ve tabii kendini öylesine olayın akışına bıraktı. Ardından olay haksız bir boyuta dönüşüyor. Daye Hatun, ‘kaza’ diyor bu olaya. Ama neredeyse kelle gidiyordu. Şükür ki Valide Sultan’ın vicdanı devreye giriyor ve Daye Hatun emekli ediliyor. Peki sevgili kardeşler, bu ebenin göğsüne sakladığı hançer nereye kaçtı? Bu kadın lap diye yere düştü. Ben o an; şimdi hançer düşecek ve Arife hatunun asıl maksadı ortaya çıkacak diye bekledim ama nafile.

Sonra Daye Hatun sorgulanırken; ebenin göğsünde hançer bulundu, amacı Daye hatunu öldürmekmiş; diyerek biri içeri girecek ve olayın akışı değişecek diye bekledim, gene öyle olmadı. Hançer buhar oldu uçtu. Madem bu hançerin o sahnede önemi yoktu niye hançere vurgu yaptınız diye sormak benim en doğal hakkım değil mi? Soruyorum işte. Hançer niye var oldu, niye sonra anlamsız bir şekilde yok oldu? Hadi verin cevabını?

Bir bahane ile Daye Hatun saraydan uzaklaştıracaktınız, bahaneyi iyi buldunuz da konuyu nasıl bağlayacağınızı mı bilemediniz. Ya da bir fikir ayrılığı falan mı oldu? Sonra kafalar karıştı herhalde ve sevgili yazar kadrosu hançerle başlayan sahnede hançeri unutuverdi. Vallahi daha mantıklı bir açıklama aklıma gelmiyor. Çünkü akıl şöyle diyor; hançer ortaya çıksaydı, birilerinin Daye Hatunu öldürmek istediği ortaya çıkacaktı. Bunu kimlerin planladığını bu sefer saray halkı ortaya çıkarmak için seferber olacaktı ve neticede hikaye bambaşka bir yöne sürüklenecekti. Ah ben daha ne diyeyim bilemiyorum ki?

Keşke daha dikkatli olunsa, çok daha fazla titizlenilse. Ama nerede?Kalabalık bir ekip işin başında. Bu güne kadar, daha yeni kaybettiğimiz muhteşem kadın, merhum Meral Okay’ın kalemi konuştu. Şimdi ekibi işi devraldı belli ki. Oyuncu kadrosu ve teknik ekip, elbette çok çalışıyor, eminim uykusuz geceler de geçiriyorlardır. Ama lütfen yazdığınızı, yaptığınızı tekrar tekrar kontrol eden bir nöbetçinizi olsun. Eminim bunun için yeterince bütçeniz vardır. Sakın ‘yok’ demeyin. Valla bunda da bir mantık hatası var derim sonra!

 

Gönül GÖKMEN - Televizyon Gazetesi.com
www.twitter.com/ekinoba