Son zamanlarda siyaset dünyamızda “Milli İrade” kavramı sıkça kullanılmaktadır.

Nedir “Milli İrade?”

Milletin sandık yoluyla ortaya koyduğu irade.

Bu iradeyi kim kullanır?

Sandıktan yetki alanlar.

Sandıktan yetki alanlar yaptıklarının veya yapamadıklarının hesabını kime verir?

Milletin meclisine ve en nihayetinde seçimde millete.

Peki bu irade yanlış karar alamaz mı?

Elbette alabilir.

Çoğunlukların verdiği kararlar da yanlış olabilir.

O halde ne yapacağız?

“Milli İrade”nin dediğine uyacağız.

“Milli İrade”nin sınırları nedir?

Ne olursa “Milli İrade”nin dediği yapılmaz.

Mesela Adalet kurumunun alması gereken kararı sandık yoluyla “Milli İrade” alabilir mi?

Elbette alamaz.

Millet hukukçu değildir.

Bir kişinin işlediği suça dair karar veremez.

Ama bir mahkemenin verdiği kararın af edilip edilmeyeceğini veya infaz edilip edilmeyeceği hakkında referandum marifetiyle karar verebilir.

Yani idam cezalarının uygulanıp uygulanmayacağının af  kararını verebilir ama, yargılama safhasına karışamaz.

Yine temel insan hakları konusunda karar veremez.

Yani “Temel hakların” hak olup olmadığına karar veremez.

Mesela;

İnsana yaratıcı tarafından bahşedilen yaşama, inanma vb. haklara karışamaz.

Hak olup olmadığını belirleyemez.

Bunlar, evrensel, tabi haklardır.

Bunların dışında “Milli İrade”den yetki alan siyaset kurumu, ülke yönetimiyle ilgili bütün konular hakkında karar verme, bu kararları uygulamayan kurumlara “Ayar” verme yetkisine sahiptir.

“Milli İrade”den yetki almayan kişi ve kurumlar seçilmişler üstünde vesayet kuramazlar.

Darbelerin ürünü anayasanın verdiği yetkilere dayanarak, seçilmişler üzerinde baskı uygulanamaz.

Böyle bir baskı varsa, bu baskının olduğu yerde Demokrasi arızalıdır, kusurludur.

Bu kusur yine sandıktan yetki alanlar tarafından düzeltilmelidir.

Siyaset kurumunun tamamı, iktidar ve muhalefetiyle bu yetkiye sahip çıkmalıdır.

Bu yetkiye sahip çıkmayan siyaset kurumu meşruiyetine, varlık sebebine karşı çıkıyordur..

Hülasa;

Siyaset kurumu millet adına iş gören her kuruma “Ayar verme” yetkisine sahiptir.

“Yargı, Ordu, Üniversite, Sivil bürokrasi, Ekonomi bürokrasisi, vb” kurumların hepsi dahildir.

Peki siyaset kurumuna kim “Ayar” verecek?

Siyaset kurumu hesap vermekten münezzeh mi?

Elbette hayır!

Siyaset kurumuna milletin meclisi “Ayar” verecektir.

Bunun için meclisin “Yürütmenin Baskısından” kurtulması lazımdır.

Bunun yolu Yürütmenin, yani Hükümetin, meclisin içinden çıkmamasıy olur.

Bunun yolu  “Başkanlık sistemi” olabilir.

Yürütmeyi oluşturmak iki turlu seçimle, seçilen Başkana ait olursa, bundan bağımsız seçilen meclis, yürütmeyi denetleme  gücünü kullanabilir.

Yani meclis, millet adına iş gören yürütmeye “Ayar” verebilir.

Bu görevini layıkıyla yapamayan meclise ise, seçimlerde millet “Ayar” verebilir.

Bütün bunlar insan işi olduğu için kusurları elbette olur ama, bundan başka da seçeneğimiz şimdilik yoktur.

Kusurları görüldükçe millet o kusurları giderecekleri seçerek gerekli düzetmeyi yapar.

Millete güvenmek dışında yapacağımız tercih demokrasiye aykırıdır.

Yani “Ayar verme yetkisi” millete aittir.

Bu yetki seçimler yoluyla siyasetçilere devredilir.

Siyaset kurumu belirlenmiş yasal çerçevede bu yetkiyi kullanır.

Bu yetkiyi başka kurumlarla ve yapılarla paylaşmaz.

Yanına ortak  alamaz.

Ortaklığa zorlanamaz.

İster sivil- askeri bürokrasi, ister sermaye, ister üniversite, ister gücü eline geçirmiş başka yapılar ve siyasi kurumlar “Millete Ayar” vermeye kalktığında başarılı olamaz.

Millete hiç bir kimse ve kurum  “Ayar” veremez.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca “Millete Ayar” vermeye kalkışanlar ve ona karşı durmayan siyasetçiler hep millet tarafından sandıkta cezalandırılmıştır.

Milletin yolunu darbelerle kesen zorbalar er yada geç millet tarafından cezalandırılmıştır.

Bu sebeple millet adına iş görmeye kalkışanlar haddini bilmeli, adımlarını buna göre atmalıdır.

Millet kendine yapılanları ayırt edecek şuura sahiptir.Tarihinin derinliklerinden yaşayarak getirdiği “Sabiteler ve değerler” elinde mevcuttur.

İmanından, irfanından ve yaşanmış tecrübelerinden oluşan bu ölçü, milletin elinden alınmadan, millet, yapılan yanlışlar ne kadar “Süslü ve soslu” olursa olsun itibar etmeyecektir.

Milletini tanıyanlar ve sevenler bu gerçeği iyi bilirler.

Onların millete itimadı tamdır.

Millete “Milliyetçilik” öğretmez, hizmet ederler.

Millet onları bilir, onlar milletini.