AK Parti’den sonra 27 adayla en fazla aday başvurusu olan parti MHP idi. Sıralamada bir iki istisnanın dışında pek sürpriz yaşanmadı.

Liste 1-Ali Uzunırmak 2-Hayri Güleç 3-Hüseyin Karagöz 4-Deniz Deppoylu 5-Fevzi Köse 6-Hilmi Bolatoğlu 7-Kadri Dülger’den oluştu.

Kamuoyunun beklentisi CHP nin Doğu, Nazilli Bölgesinde seçilebilecek bir sırada adayının olmamasının da etkisiyle Deniz Depboylu’nun ikinci sırada yer alacağı yönündeydi.

Onunla tartıya çıkan Köşk’lü Hayri Güleç Özel İdare Meclis Başkanlığı dönemindeki hizmetlerinin kendine sağladığı avantajla veya bilemediğimiz başka sebeplerle daha ağır basmış görünüyor.

Ama siyasette her zaman mükemmellik aranır fakat bazen iyi ile bazen de kötünün iyisi ile yetinilir. Bu da unutulmaması gereken bir siyaset gerçeğidir.

CHP den ilk üç adayın Batı Bölgesinden olmasına karşılık olmak üzere MHP de aslen Sökeli İstanbul Barosu Avukatı Hüseyin Karagöz’ü 3.sıradan aday göstermiş.

5.sıradaki Fevzi Köse ise umduğunu bulamayanlardan… İl Başkanlığı yapmış olması onu fazla umutlandırmış olmalı… Tepkisine bakılırsa sükûtu hayal onu üzmüş görünüyor.

Görüldüğü kadarıyla Rekabet Kurumu Uzmanı Hilmi Bolatoğlu ihtiyat akçesi olarak listeye alınan bir genç…

Didimli Avukat Kadri Dülger de öyle… Onlara MHP siyasetinin çırakları da denebilir. Stajlarını başarı ile bitirir bir de ortam bulabilirlerse sonraki seçimlerde kendilerine milletvekilliği yolu görünebilir.

Gelelim listenin en fazla tartışılan paradoksuna…

“Ali Uzunırmak aday olmasın, yerini gençlere bıraksın… Ya da Genel Merkez onu başka bölgeden aday göstersin”.

Bunu fısıltı gazetesine servis edenler kadar dillendirenler de oldu. Kürkün adresi belli oldu ama homurtu bitmedi.

İster siyasi hırs nedeniyle içeriden ister kendine göre hesabı olanlar dışarıdan dile getirsin bu paradoksu genel anlamda geçersiz kılan birkaç neden var.

BİR: Siyaseten gelinen yerlere sırayla gelinmez seçimle gelinir. Onun da yeri sandıktır. Şayet adaylar sandıkla değil de başka bir metotla belirleniyorsa karşı olanlar adayın neden adaylığı hak etmediğini seçme iradesini elinde bulunduranlara iletmesi ve muhatabını buna ikna etmesi gerekir.

Nasıl ki, bir terzinin hünerinin ölçüsü iyi elbise dikmek, sıvacınınki düzgün sıva yapmak, kundura tamircisininki sağlam ayakkabı dikmek ise milletvekilinin siyaseten ölçüsü de sorun çözmektir.

Bu da kısa zamanda kolayca elde edilecek bir meziyet değildir. Zaman isteyen belli bir sosyal çevre, bilgi birikimi ve tecrübe isteyen bir meziyettir.

Bir milletvekili gecenin bir bölüğünde karşılıklı ilişkilerle rakip partiden bir belediye başkanı ile vatandaşın sorununu çözebiliyorsa, insani bir konu için devlet imkânlarını seferber edebiliyorsa o siyasetçi adaylığı fazlası ile hak ediyor demektir.

İKİ: Siyasette başarı her babayiğidin işi değildir ve bir Rodeo yarışmasında huysuz at üzerinde durabilmekle eşdeğerdir.

Öyle olunca böyle zor sahip olunan bir makam ha deyince ikram edilmez. Meğer ola ki gönlü ile vazgeçe… Aksini düşünmek vatandaşı kandırmaktır ya da siyaset bilmemektir.

Feragat ise zor bir mesele… “Zengin adamı hayırsız evlat, küçük memuru süslü avrat, siyasetçiyi de hırsı bitirir” sözü boşa söylenmemiştir.

ÜÇ: Siyaset 12 Eylül sonrası ideal olmaktan çıktı çıkar aracına dönüştü. Siyasetçi ideal hırsı terk etti şahsi hırsının esiri oldu. Hakkına rıza gösteren kalmadı.

Öyle olunca insanlar her olumlunun kerametini kendinden olumsuzunkini başkasından bilir hale geldi. Sonucunda da usta siyasetçiler bütün olumsuzluklardan sorumlu günah keçisi haline geldi.

MHP deki günah keçisi ise aktif siyasette yirmi yıllık (1995-2015) geçmişi olan Ali Uzunırmak… 92 yıllık Cumhuriyet Türkiye’sinde tek parti dönemi dâhil hükümetlerin ortalama ömrü 1,5 yıl olduğu hatırlandığında siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir ülkede yirmi yıl siyaset sahnesinde kalabilmek herkesin harcı değildir.

İyilikler tez unutulur, olumsuzluklar kırk yıl sürer gerçeğince ayağına taş dokunan, çıkarı zedelenen herkes faturayı kıdemli siyasetçiye keser ve zamanla onun etrafında bir husumet çemberi oluşur.

Bu paradoksu yaşayan sadece Ali Uzunırmak değildir. Benzerini hem de tıpkısını Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde yaklaşık 35 yıl milletvekilliği ve Bakanlık yapan İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe de yaşadı.

Her seçim öncesinde Sayın Uzunırmak’a yapılan gibi birileri onlara başka Bölgelerden adaylık teklifinde bulunacak kadar saflaşır ya da karşı bir kampanya başlatırdı.

Her şeye rağmen onların seçimi kazanmaları karşısında da seçim öncesi “istemezük” diye kazan kaldıranlar kutlamak için herkesten önce sıraya girerlerdi. Onların uzun süre siyaset sahnesinde kalabilmelerinin sırrı “omurgasızların ve ikiyüzlülerin”  her seçimde içine düştüğü bu çelişkiyi görmezden gelmeleriydi.

Sizin anlayacağınız bu durum yeni değil her seçim öncesi izleyicisi ile buluşan eski bir film…

Şimdi sıra herkesin sorduğu soruya geldi. MHP bu haliyle kaç milletvekili çıkarır?

Kesin bir tahminde bulunmak zor. Siyasette 24 saat çok uzun bir zaman… Hem siyasette her zaman 2x2=4 etmez. Sonuca  etki edecek bir (x) ve (y) faktörü her zaman vardır.

Partisi fark etmez bakarsınız her hangi bir aday(x) hakkında kasetli bir iddia ortaya atılır ya da partilerden birinin yapacağı bir miting (y) bütün öngörüleri değiştirebilir.