Kış mevsiminde güneş ışınlarından daha az yararlanmanın yanı sıra, yoğun strese maruz kalmak da bağışıklığımızın düşmesine neden olarak bizi enfeksiyona açık hale getiriyor. Bu ayları sağlıklı geçirmenin en doğru yolu öncelikle doktorların önerilerini dinlemekten geçiyor. Solunum yolu enfeksiyonları birçok kişi tarafından hafife alınsa da yaşam kalitemizi düşüren ve bizi uzun süre işimizden alıkoyan önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor. Kış aylarında, toplu halde kapalı ve iyi havalandırılmayan mekanlarda bulunmak bakteri ve virüslerin bulaşmasını kolaylaştırıyor. Tam da bu noktada Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Sönmez ve Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kazkayası, üst ve alt solunum enfeksiyonları ve korunma yolları ile ilgili önemli bilgiler veriyor.

Kapalı mekanlarda fazla zaman geçirmek soğuk algınlığına neden oluyor

Soğuk algınlığı (Nezle), çeşitli virüslerin yol açtığı ve üst solunum yollarında bazı yakınmalarla seyreden hafif seyirli bir hastalık. Hemen herkes yılda bir-iki kez soğuk algınlığına yakalanabiliyor. Özellikle mevsim geçişlerinde ani ısı değişiklikleri nedeniyle soğuk algınlığı görülme sıklığı artıyor. Bu nedenle soğuk algınlığı en fazla sonbahar döneminde ortaya çıkıyor. Kapalı mekanlarda daha fazla zaman geçirme, güneş ışınlarından daha az yararlanma ile kötü havalandırma koşulları, enfeksiyonun gelişmesini ve yayılmasını hızlandıran faktörler. Hastalığa yakalanmanın yaş ve cinsiyetle ilgisi olmasa da çocukların erişkinlere oranla daha duyarlı olduğu belirtiliyor. Soğuk algınlığı en fazla 7-10 gün içinde, tedavi edilmesine gerek duyulmadan kendiliğinden geçiyor. Ancak hastalık sinüzit, orta kulak iltihabı ve zatürre gibi komplikasyonlara neden olursa hastanın iyileşmesinin zorlaşabileceği ve tedavi süresinin uzayabileceği de unutulmamalı.

Soğuk algınlığında antibiyotik tedavisine gerek duyulmuyor, belirtilere yönelik tedavi uygulanıyor. Baş ağrısı, kırıklık ve ateş için ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar kullanılabiliyor. Burnu tuzlu suyla yıkamak ve C vitamininden zengin besinleri bol tüketmek de soğuk algınlığında sıkça yararlanılan yöntemler arasında yer alıyor. Ayrıca burun tıkanıklığını giderici spreyler ya da burun damlaları da tedavide etkili oluyor. İstirahat edilmesi ve stresten uzak durulması, vücut direncinin yeniden kazanılması için son derece önemli. Sinüzit, orta kulak iltihabı ve zatürre gibi ciddi komplikasyonlara da yol açabilen soğuk algınlığında, bir hafta geçmesine rağmen iyileşme olmadığı ve şikayetlerin şiddetlendiği fark edildiğinde mutlaka bir uzmana başvurulmalı.

Korunma Yolları:

Kalabalık ve toplu yaşanan kapalı ortamlardan uzak durmaya özen gösterin.
Soğuk algınlığına yakalanan kişilerle yakın temasa geçmeyin.
Virüsler bulaştıkları yerlerde canlı kalabiliyor. Bu nedenle özel eşyanızı soğuk algınlığına yakalanan kişilerle kullanmamaya özen gösterin.
Ellerinizi sık sık sabunlu suyla yıkayın.

Grip tedavisinde sanılanın aksine antibiyotiğe gerek duyulmuyor

Grip tüm dünyayı etkileyen salgınlara yol açabilen influenza virüsünün neden olduğu viral bir enfeksiyondur. Toplumda sıklıkla soğuk algınlığı ile karıştırılıyor. Genellikle kış aylarında ortaya çıkan grip, yaz sonlarında da salgın halinde görülebiliyor. Küçük çocukları, vücut direnci düşmüş yaşlıları ve hasta kişileri daha çok etkisi altına alırken; okul, kışla, fabrika ve bakım evi gibi toplu yaşamın olduğu yerlerde virüs daha kolay bulaşıyor ve hastalık hızla yayılıyor. Sonbahar ve kış mevsimlerinde toplu ulaşım araçları, sinema ve tiyatro gibi kalabalık grupların bulunduğu yerlerin de hastalığın bulaşmasını kolaylaştırıyor. Grip 4 ila 5 gün içinde yavaş yavaş düzelmeye başlıyor ve genellikle bir hafta içinde de geçiyor. Ancak sinüzit, orta kulak iltihabı, zatürre gibi komplikasyonlar gelişirse, özellikle gebelerde, çocuklarda ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde tablo ağırlaşarak hayatı tehdit edebiliyor. Ayrıca hastayı günlerce yatağa bağladığı için ciddi işgücü kaybına da yol açıyor.

Gribin etkin bir şekilde tedavisi için öncelikle yatak istirahati öneriliyor. Yüksek ateşin düşürülmesi ve kas ağrılarının dindirilmesi tedavide en önemli nokta. Ateşi düşürmek için parasetamol içeren ilaçlardan yararlanılıyor; sanılanın aksine gribin tedavisinde antibiyotiğe gerek duyulmuyor. Ancak yaşlılar ve çocuklar gibi risk grubundaki kişilerde bakteriyel süperenfeksiyon gelişmişse bunları tedavi etmek amacıyla antibiyotik kullanılabiliyor. Burun akıntısını azaltan dekongestanlar, boğazda oluşan yanma, ağrı hissini azaltan gargara, sprey, pastiller ve öksürük şurupları da kullanılabiliyor. Bol bol sıvı tüketmek ve C vitamininden zengin besinleri sofradan eksik etmemek vücudu güçlendirirken, istirahat ve uyku düzenine dikkat etmek de genel halsizlik ile kas ağrılarının giderilmesinde oldukça faydalı.

Korunma Yolları:

Gribe yakalanan kişilerle yakın temastan kaçının.
Havlu, bardak gibi özel eşyalarınızı hasta kişilerle paylaşmayın.
El temizliğine özen gösterin. Elinizi göz ve burnunuzla temas ettirmeyin.
Özellikle kapalı mekanlardan, havalandırması iyi olmayan yerlerden mümkün olduğunca uzak durun.
Mevsime uygun giyinmeye özen gösterin. Kıyafetleriniz ne çok ince ne de çok kalın olmalı.

Akut bronşit tedavisinde sigara kullanılıyorsa mutlaka bırakılmalı

Akut bronşitin en önemli nedeni virüslerdir. Vücut direnci düştüğünde bu virüsler iltihaba yol açıyor. İltihaplanan bronşlar şişerek balgam üretirler. Üst havayolu enfeksiyonlarını takiben enfeksiyonun alt havayoluna inmesi ve akut bronşite yol açması özellikle alerjik hastalarda sıkça görülen bir durum. Tedavide ateş düşürücüler, öksürük şurupları, ağrı kesiciler kullanılıyor. Balgamı kolay bir şekilde çıkarmak için, bol sıvı alımı ve balgam söktürücüler tedaviye eklenebiliyor. Tedavinin faydalı olması için, sigara tüketiliyorsa mutlaka bırakılması gerekiyor.

Akut bronşitte yüzde 70 etkenler virüslerdir ve bu nedenle tedavide antibiyotikler ilk planda kullanılmıyor; fakat enfeksiyonun seyrine bakteriyel enfeksiyonlar eklenebildiğinden antibiyotik ihtiyacı doğabiliyor. Ayrıca KOAH, astım, bronşiektazi, kistik fibroz gibi altta yatan bir akciğer hastalığı bulunan kişilerde akut bronşit seyri çok daha ağır olabiliyor; bu durumlarda balgam kültürü alınması, ampirik antibiyotiğe kültür sonucunu beklemeden erken başlanması hayati önem taşıyor. Akut bronşitte vücudun eski sağlığına kavuşması ortalama 7 ila 10 gün sürüyor. Ancak yorgunluk, sigara tüketiminin devam etmesi, yetersiz beslenme ve tedavi olmama hastalığın ilerleyerek akciğer iltihabına dönüşmesine yol açabiliyor. Bu nedenle hastanın mutlaka tedavi olması, vücudunun yeniden direncine kavuşması için istirahat etmesi çok önemli.

Korunma Yolları:

Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde mümkün olduğunca sokağa çıkmayın.
Kapalı ve iyi havalandırılmayan ortamlardan uzak durun.
Bronşite yakalanmış kişilerle yakın temastan kaçının.
Sigara tüketmeyin, içilen mekanlarda da bulunmayın.
Elinizi sık sık sabunlu suyla yıkayın.
Öksürürken ağzınızı eliniz veya mendilinizle kapatarak damlacıkların yayılımını azaltın.

Zatürre yoğun bakım gerektirecek derecede ağır bir hastalık

Kış mevsiminde daha sık görülen zatürre, bakteri ya da virüslerin yol açtığı ciddi bir akciğer enfeksiyonu hastalığıdır. Toplum kökenli pnömoni, ayakta geçirilen hafif bir enfeksiyondan, hastanede yatmaya, hatta yoğun bakımı gerektirecek ağır bir hastalığa kadar farklı klinik seyirlere neden olabiliyor. Erişkinlerde Streptococcus pneumoniae (Pnömokok) en sık görülen patojenken, çocuklarda ise Respiratuar Sinsityal virüs (RSV) en sık neden olan viral ajandır.

Her yaşta görülebilen zatürre bebek, küçük çocuklar ve ileri yaştaki bireylerde daha çok ölümcül seyrederken; ileri yaştaki bireylerde, bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde (kortizon kullanan, kemoterapi alan vb.), diyabet, böbrek veya karaciğer yetmezliği olan, dalağı alınmış hastalarda da ölümle sonuçlanabilecek tablolara neden olabiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ülkemizde her yıl 90 bin zatürre vakası görülüyor ve 2500 kişi hayatını kaybediyor. Ancak uzmanlara göre Türkiye için gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu ve her yıl yaklaşık 500 bin kişinin zatürreden etkilendiği düşünülüyor. Yine Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkemizde 1- 4 yaş arasındaki çocuklarda en sık görülen ölüm nedeninin yüzde 22’sini zatürre oluşturuyor.

Zatürre antibiyotikle tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Antibiyotiğin doğru seçilmesi, yeterli doz ve sürede kullanılması tedavi cevabını etkileyen en önemli faktör; antibiyotik seçimi hastanın enfekte olduğu öngörülen mikroorganizma ve hastaya ait risk faktörleri göz önüne alınarak seçilmeli. Buna karşılık pnömokokların gün geçtikte penisilin ve başka antibiyotiklere karşı direnç kazanmaları tedavide bazen sorun yaratabiliyor. Gribin aksine zatürrede yüksek ateşin düşmesi bir haftayı bulabiliyor. Fakat burada beklenilen, antibiyotiğe başlanılmasından sonraki 48. saatte ateş kontrolünün sağlanması. Tedavide ayrıca öksürüğü hafifleten, ateş düşüren, balgamı sulandıran ve balgamın çıkarılmasını kolaylaştıran ilaçlardan da yararlanılıyor. Tedavisi 1 ila 3 hafta süren zatürrede yatak istirahati de, vücut direncinin yeniden kazanılması için çok önemli.

Korunma Yolları:

Pek çok bakteri ve virüsün neden olduğu zatürreyi kesin olarak önleyecek bir korunma yöntemi yok. Yüksek risk taşıyan kişilerin (kalp, akciğer, kan, böbrek ve diyabet hastaları, dalağı alınmış kişilerin, 65 yaş üzerindekilerin) zatürre aşısı yaptırmaları öneriliyor.