Geçen yıl Hakkâri"den gelerek yerleştikleri kiralık iki göz oda ev yandı. Ama 6 yaşındaki Merve"yi de aldı.

gönderDumanı görünce koşuyor arka odaya. Çocukları uyandırıyor. Biri kucağında, diğerleri yanında koşuyor kapıya. Birden fark ediyor ki “Merve yok”, hemen geriye dönüyor. Ama...

“Mutluluğun resmi”ni bilir misiniz? Çatısı akan bir evde, sahip oldukları tek yatağa, bir yorganın altına zorla sığmış, ama gülümseyerek, huzurla uyuyan o altı çocuk, sekiz kişilik mutlu ailenin resmini?
O resim, Bahçelievler"de dar gelirli ailelerin oturduğu Kıbrıs Caddesi Keklik Sokak"taki Batı ailesini de tasvir ediyordu. Düne kadar... Bu mutluluk resmi elektrik kontağından çıkan bir yangınla kül oldu. Bir gece önce koyun koyuna uyuduğu beş çocuğunu yangından çıkaran anne, birini kurtaramadı; yatağında uyuyan altı yaşındaki Merve"yi...

İki çekyat, iki ranza
Mutluydular çünkü; yaşları 4 ile 12 arasında değişen üçü kız, beş çocuklarıyla geçen yıl göçtükleri Hakkâri"den, tekstil işçisi baba Kadri Batı"nın kazandığı 650 TL maaşla yaşam savaşı veriyor, bazen aç kalıyor, soğukta titriyorlardı ama umutlarını asla yitirmiyorlardı.
Baba, Hakkâri"de işsiz kalınca birkaç yıl önce İstanbul"a, ağabeyinin yanına göç etti önce. Ailesini geride bırakmaya ise çok dayanamadı. Geçen yıl, ne yaptı etti, bir ev buldu, yakınlarından destek aldı, maaşının yarısını kiraya verdi ama en azından çok sevdiği karısıyla, çocuklarına kavuştu...
Evde mobilyaları yoktu. Salondaki iki çekyat, çocuk odasında iki ranza ile eskiciden toplanmış birkaç beyaz eşya dışında hiçbir şeyleri yoktu. Aile birlikte yatıyor, her akşam, aynı odada, birbirlerine sarılarak uyuyorlardı.

Hayırsever çıkar mı?
Dün sabah da Ümit"i okula uğurlamak üzere uyandı anne Hanifi. Yanına erkenden uyanan en küçük çocuğu Recep"i de alıp, salona geçti, okula öğlen gidecek olan Berivan, Esra ve Merve ise içeride uyuyordu.
“Birden bir gürültü oldu, sonra dumanı gördüm. Recep"i kaptığım gibi içeri koştum” diye anlatıyor o anı. “Aslında hep birlikte uyurduk biz, mutlu mesut” diyor. Gerisini bazen anlatamıyor, sesi öyle kısılıyor ki, dudakları kıpırdıyor ama sesi çıkmıyor.
Dumanı görünce koşuyor arka odaya. Çocukları uyandırıyor bağırarak. Merve"yi göremiyor yatağında, “Çıktı odadan herhalde” diyor. Bir kucağında, diğerlerii yanında koşuyor kapıya. Göz gözü görmüyor bir anda, apartman boşluğuna çıkmayı zor başarıyor, farkediyor ki “Merve yok”, hemen geriye dönüyor.
O anda kapı yüzüne kapanıyor. Kiralık evin çelik kapısı duvar oluyor. Anne ise, toz olup, duman olup, buhar olup, kayboluyor orada bu acıyla.
Komşular yardım ediyor, kimse kapıyı açamıyor. Baba aranıyor, saniye saniye duyuyor telefonda çığlıklarını ailesinin. Merve ise içeride hapis kalıyor, sesi bile çıkmadan göçüyor.
Şimdi komşular var derdi paylaşan. Biri; “Onlara yardım edecek bir hayırsever çıkar mı yazsanız?” diyor. Ben de yazıyorum: Çıkar mı?