Hemen her gün köşe yazılarını okumaya çalışırım. Beğendiğim pek çok yazar var. Sadece beğenmekle kalmam bazıları o konularda benim fikrilerimin çoğunu benden daha iyi ifade edebildikleri için hayranlıkla karışıp hafif bir kıskançlık hissederim.

Oturmuş düşünüyordum… Birkaç köşe yazısı okumuş maddeleşen dünyamızdaki yanlışlara, insanların hırsına , yapılan kötülüklere sinirlenmiştim. Hani havsala dedikleri şey, yani kötülük edebilme kapasitesinin sığdığı alam. Bazen sorarım karşımdakine, birine bir kötülük etmek istersen ne yaparsın diye? Neyse ki karşıma çıkanların çoğunun kötülük sınırları vasatın önüne geçmiyor. Ama iyilikler de öyle. Günümüzde artık içimi ısıtan hikayeler duyamıyorum. Acaba çok mu maddeye daldık? Hayatla mücadele etmekten önümüze çıkan iyilik yapma fırsatlarını görmüyor muyuz? Galiba bireysel iyilikler sona erdi günümüzde. Her yerde önümüze çıkan hesap numaraları, ya da ‘şuraya bilmem ne yaz gönder’ şeklinde mesaj önerileri. Şu operatöre 5 TL yolla vicdanını sustur. Ne kolay… Bireysel iyilikler bitti. Sıcacık insanı duygular yok olup gitti. Peygamberimizin hayvanları kesin emri uygulanıyor da, bir yetimin başını okşayın emri görmezden geliniyor. İnsanlar çaresizlik duygularıyla hata yaptıklarında taşa tutuluyor kimse düşene elini uzatmıyor. Ne oldu bizim insanı duygularımıza? Sorunlarımızın olması insani duygu ve değerlerimizi yitirmek için geçerli bir neden mi?

bostanli.jpgİlkokulda muhteşem bir öğretmenimiz vardı. Bize her gün bir iyilik yapıp sonra da sınıfta ne yaptığımızı sorardı. Kimi bir yaşlıya karşı kaldırıma geçmekte yardım etmiş, kimisi de komşu Fatma teyzenin filelerini pazardan evine taşımıştı. Okuldan çıkar çıkmaz yardımcı olacağımız birini bulmak için çırpınırdık. Hiçbir şey yapamasak evde annelerimize yardım ederdik. Ya da küçük kuzenimize ödevlerinde yardım eder ya da komşumuzun çocuğuna bakardık. Şimdiki gençlerin böyle öğretmenleri yok. Böyle örnekleri de. Otobüslerde ya da dolmuşlarda yaşlılara yer vermek yerine uyuklama numarası yapılıyor. Ne yazık ki birine yardım ettiğimizde o insanın yüzünde beliren ifadenin ne kadar değerli olduğunu unuttuk.

Sevap nedir? Tanrıyı hoşnut etmek değil mi? İnsanların Tanrı için ne kadar önemli olduğunu bilmiyor muyuz? Tanrının bizim yaptıklarımıza ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.Onun istediği de bizim birbirimize değer vermemiz. Geçen hafta sonu Karşıyaka Bostanlı sahilinde bir arkadaşımı beklerken çevreyi gözlemleme fırsatı buldum. Ağlayan çocuklarını sürükleyerek götüren anneler, ebeveynlerinin yanında somurtkan bir yüzle yürüyen ergenler, köpeklere taş atarak eğlendiklerini sanan çocukların görüntüsü beni ne kadar üzdüyse, 40 yıllık eşinin tekerlikli iskemlesini yüzünde bir gülümsemeyle iten kadınlar, zorlukla kazandığı belli olan yabancı zenci bir delikanlının tavuk döner dürümünü bir sokak kedisiyle paylaşması ya da kör bir kadına yardım eden ufak bir kız çocuğu beni o denli mutlu etti. Sarılıp öpüşen gençler, yaşlı annesini dolaşmaya çıkartan erkekler içime umut kırıntıları serpti. Dünya o kadar kötü değilmiş dedim.

yardim-etmek.jpgArtık ne gazete okumak istiyorum ne de haber dinlemek. Hiç mi güzel bir şeyler olmuyor bu ülkede? Politikacılardan bıktım. Hırslı insanlardan usandım. Sevgilerine sahip çıkmak için kadınlarını dövüp, öldüren erkeklerden gına geldi. Hele çocuklarına eziyet eden anne babalar, amcalar, dedeler midemi bulandırıyor. Yaşam sadece maddeden ibaret değil dostlar. Karnımız doyururken ruhumuzu aç bırakmayalım. Gazeteci dostlarım, lütfen insanları iyiye yöneltin, güzel şeyler yazın, yüreğimize dokunun.

Bu dünya bize emanet. Üzerinde yeterince kötülük var. İyiliğe, güzelliğe de yol açalım. Köşe yazarlarımız kalemlerini ve yeteneklerini biraz da ruhumuzu beslemek için kullansınlar. Unutmayın iyi şeyler iyi insanların başına gelir. Eninde sonunda…

Bu haftalık ben Aydın AVCI’dan bu kadar. Güzellik, iyilik ve mutluluk dolu yarınlara…

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg