Değerli Aydınlılar,

Bu haftaki yazımız her şey normal gitmiş olsaydı tatilimizde aldığımız notları sizlerle paylaşacak, gezilip görülmesi gereken bazı yerlerle ilgili düşüncelerimizi paylaşacaktık inşallah başka sefere.

Ne yazık ki 15 Temmuz gecesi ülkemiz yaşadığı kanlı darbe girişiminin yarattığı büyük bir travma gerçeği ile karşı karşıya. Bu kalkışmanın esaslı etkisi siyaset alanında görülmekle birlikte, bu alandaki gelişmeler bu yazının esas konusu olan  ekonomi alanı ile alaka kurmaya çalışacaktır.

Ülkemiz ekonomik yapısı itibarı ile yabancı sermaye akımlarına ihtiyaç duymaktadır. Bunları sağlamanın en önemli göstergelerinden biri Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği yatırım yapılabilir notlarıdır. Bizim kredi notumuzu değerlendiren kredi değerlendirme kuruluşları bu kalkışmanın ardından Türkiye’yi yakın izlemeye aldı. Bu derecelendirme kuruluşlarının belli şablonlar içerisinde hareket ettiklerini ve bunlardan birinin “siyasi risk” olduğunu belirtelim.15 Temmuz kakışması sonrasında Standart and Poors’un (S&P) döviz cinsinden notumuzu düşürmesi dikkat çekici bir durumdur ve kanaatimizce acele alınmış bir karardır. Reyting kuruluşlarının sabıkaları çok temiz değildir. ABD kökenli olan S&P ve Moody's ‘çöp tahvil' denilen mortgage bonolarına kendi kurallarını çiğneyerek AAAA notunu vermiş, “ABD Hükümeti'nden bile daha güvenli” derecelendirmesi yapmıştı.(1).Sonuçta hepsi batmıştı. Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in ”Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyedeki notunun korunmasının önem arz ettiği ve kredi derecelendirme kuruluşları ile iletişim halinde olduğunu” açıklaması bu açıdan çok önemlidir.

Aynı reyting kuruluşlarının Türkiye’ye yatırım yapılabilir notu da verdiğini hatırda tutarak, reyting kuruluşlarının ülkeleri değil yatırımcılarını korumak için değerlendirme yaptıkları gerçeğinden hareket etmek durumundayız. Not indirimleri şayet devam ederse bizi sıkıntıya sokabilir ancak Türkiye bunları aşacaktır. Osmanlı İmparatorluğunun borçlarının üçte ikisini üstlenip ödemiş bir ülke bugünde borçlarını ödeyecek güçtedir.

Siyaset alanı bu konunun dışında tutulmakla birlikte en azından ekonomik olarak Türkiye bir yol ayrımına gelmiş gibi görünmektedir. Bu bir tercih meselesidir ve siyaset bunu ile ilgili bir kararı mutlaka verecektir. Eğer böyle bir karar alınırsa bunun doğabilecek sonuçları demokrasiye bağlılığını 241 insanının canı ile ödemiş insanlarımıza basit ve doğru olarak anlatılmalıdır.

Çok kısa vadeli bir bakış açısı ile 15 Temmuz akşamından denizde arabanın çarpıp bir vatandaşımızın ölümüne sebep olduğu olaylar zincirinin arasında yaşadıklarımız bazı ülkelerin yüz yılda yaşadıklarından fazladır. Geçmiş deneyimlerimiz (1994 ve 2001 krizleri) bize göstermiştir ki bu tür travmalar hem siyasette hem de ekonomide yani toplum hayatımızda önemli hasarlar oluşturmaktadır. Bu hasarların hızlı, etkili bir şekilde ve en az zararla atlatılabilmesi için infialle değil akılcı bir biçimde yönetilmesine ihtiyaç vardır.

Demokrasilerde halk, bütün yanlışları denedikten sonra doğru olanı bulur. Winston Churchil

 (1) http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/murat-muratoglu