Türk Mucizesi"nin yazarı Turgut Özakman kitabında ele aldığı cumhuriyet dönemiyle ilgili Cumhuriyet'e konuştu:

Şu Çılgın Türkler"in ardından pek çok kesimden kitabınızın okullarda ders kitabı olarak okutulması yönünde öneriler geldi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gençlere tarihimizi sevdirmemiz lazım. Yalnızca tarihimizi değil, tarih bilimini de sevdirmemiz lazım. Donuk üslupla tarih yazmak bizi tarihe çekmiyor. Gençlerimizin en korktukları dersin tarih olduğunu biliyorsunuzdur. Tarih inanılmaz güzellikte bir şey. Milli Eğitim Bakanlığı"nın bu konudaki programı ve yöntemi ne yazık ki tarihi sevdirecek bir program ve yöntem değil. Bunu değiştirmek lazım. Tarihin temeli insan; insanı anlatmadan olayları anlatıyoruz. Tarihler ezberletiyoruz çocuklara, benim zamanımda da öyleydi, şimdi de öyle. Mesela İstanbul"un fethi çok önemli bir olay. Ama öğretmen İstanbul"un hangi yılda fethedildiğini sorar. Halbuki sorulacak daha neler var... Cumhuriyet için de böyledir. Biz çocuklarımıza cumhuriyetin devraldığı mirası anlatamadık. Mesela Atatürk döneminde nasıl işler başarıldığını anlatmayı başaramadık.

"EĞİTİMİMİZ MİLLİ DEĞİL"

- Okullarda yakın Türk tarihi iyi ve doğru öğretilmiyor mu?

Tarih, ortaokul ve lisede iyi anlatılmalı. Asıl temel kültür ortaokul ve lisede kazanılır, onun üzerine mesleki bilgi oturtulur. Bizim lisede verdiğimiz bilgi genel kültür olmuyor. Tarihimizi bilmek zorundayız. Geçenlerde 11. sınıfta okutulan bir tarih kitabını okudum. Mütareke dönemini yanlış anlatıyorlar. Devlet çocuğuna yanlış söyleyemez. Milli Eğitim Bakanlığı"nın başında “milli” sıfatı var ama, bizim eğitimimiz milli değil. Dünyada milli olmayan hiçbir eğitim yoktur. Sen cumhuriyet yurttaşı yetiştireceksin. Böyle bir amacın olacak... Cumhuriyetimizin birtakım temel taşları var. Onları yerinden oynatmaya kimsenin hakkı yok. Bir kere birlik bozulursa, dirlik bir daha geri gelmez. Tarihten devraldığımız sorunlar var, bizim yarattığımız sorunlar var. Bunları bilmek gerekiyor. Gençler gazete okumuyor. Bu çocuklar ileride Türkiye"yi yönetecekler.

"SAHTE BİR TARİH YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR"

- Bu neden kaynaklanıyor sizce?

Türk Tarih Kurumu gerçek anlamda son 30 yıldır yakın tarihimiz hakkındaki yalanların hiçbirine cevap vermedi. Milli Eğitim Bakanlığı da cevap vermedi. Sonuç olarak milyonlarca insan sahte ve uyduruk laflara inanır hale geldi. Yalanlar söylendiği zaman Türk Tarih Kurumu “dur” deseydi böyle bir tatsızlık olmazdı. Devlet, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversitelerimizin çoğu Türk Tarih Kurumu ve benzeri Cumhuriyet kuruluşları susuyorlar. Bu da o yalanları üretmek kadar ayıp bir durum. Bu yalanlara, çarpıtmalara, yutturmalara karşı uyanık durulması gerekir. Dünyada bağımsız, çağdaş, özgür tek Müslüman devletiz. Yeniden kuruluş, kurtuluş, kalkınma sürecinde, deneme ve arayış içinde elbette yanlışlar yapıldı. Ormanı bırakıp da ormandaki bir gelişmemiş ağacı ele alıp Cumhuriyet dönemini, hele ilk altın kuşağı bütünüyle eleştirmeye yeltenmek büyük ayıptır. Tarihte ve dünyada eşi olmayan çarpık, utandırıcı bir tutum bu.

Ben Atatürk"ü görebilmiş son kuşaktanım. O dönemle ilgili yazılı her kaynağı elden geçirdim. O dönemi içinden bilen birçok kişiyle konuştum. Daha önce yakın tarihimizle ile ilgili yalanları, sahtecilikleri, uydurma ve çarpıtmaları derlemiş, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele” adlı kitabımda doğrularıyla birlikte açıklamıştım. Sahte tarihçiler ve yalan üreticisi yazarlar uzunca bir zaman bu konularda yalanlara ara vererek susmuşlardı. Fakat yakın zamanlarda yalan rüzgârları gazetelerde, televizyonlarda yeniden esmeye başladı. Bu kez bazıları yalanlara cumhuriyet dönemini de katıyor. Birbirlerine destek vererek sahte bir tarih üretmeye çabalıyorlar. Bu yazıları okurken, konuşulanları dinlerken utanıyorum, midem bulanıyor. Bilimsel kılıklı kitaplar da yazıyorlar. Ama bilgisizlikleri, önyargıları, bilimsellikten uzaklıkları satır aralarından akıyor. Bilim kitabının temel özelliği gerçeği yansıtmasıdır. Bilimsel olmak demek, kuşku duymak, araştırmak ve doğruyu bulmak demektir. Bu kitaplara göre, Türkiye"de ne sorun varsa hepsinin sebebi meğerse cumhuriyetmiş. Bunu söyleyenler bunun doğru olmadığını kesin olarak biliyorlar. Ama uyduruyorlar. Cumhuriyeti kemirmek istiyorlar.

"ATATÜRK"Ü CASUS SANAN ŞAŞKINLAR VAR"

- Bilimsel kitaplarda bile tarihin yanlış anlatıldığından bahsettiniz. Hangi kitaplarda, kimler tarihi saptırıyor?

ABD"den gelmiş bir profesör var; kanal kanal dolaşıyor. İsim vermek istemiyorum; bilen bilir. Ne olur bir tane doğru, gerçeğe uygun bir laf et. Benim yaşımda biri. Cumhuriyet dönemini de yaşamış. İçinden geçtiği bir dönemi bilmiyor. Yani denize girmiş, ıslanmadan çıkmış. Yaşadığı dönemi yanlış aksettiriyor. Ya belleği onu bu oyuna sürüklüyor ya da çok büyük bir haksızlık yapıyor.

Büyük zorluklarla kurulmuş devletimizin tarihine eğilirken insanda evvela bir saygı olur, sevgi olur. Asıl önemlisi bir şefkat olur. Çünkü cumhuriyetin ilk dönemindeki insanların ne kadar zor durumda olduğunu biliyor. Türkiye"de Atatürk"ü İngiliz casusu zanneden şaşkınlar var. Türkiye"de basılmış bir kitabın önsözünde bu anlatılıyor. Doğruyu bilmek zorundayız.

Milli Mücadele"nin emperyalizme karşı olmadığını, Türk-Yunan savaşı olduğunu iddia eden insanlar var. Bunu iddia eden bir profesör var. Peki Antep niye gazi, Maraş niye kahraman, Urfa niye şanlı? Bunun bir nedeni yok mu? Fransızlar gelmediler mi buraya? Kitabında diyor ki: “Hayır, Fransızlar kalmaya gelmedi.” Buna profesörlük unvanı verenleri kınıyorum. Kendi ülkesinin tarihine bu kadar cahil olan bir insan hiçbir şey olamaz. Herhalde bir devlet dairesinde odacı olmak için bile ilköğretim bilgisi aranıyor. Benim torunum bunları biliyor. Ben öğretmiyorum, bunları okulda öğretiyorlar. Peki bu üniversitedeki bilim adamı niye bunları öğrenmiyor? Bu kasıtlı söylenecek bir yalan değildir. Bilmiyor olamaz, bilmiyorsa çok ayıp, bildiği halde böyle yazıyorsa daha ayıp. Türkiye"de çok ciddi bir bilgi kirlenmesi var. Doğruyu yok edip yerine yalanı koymak çabası var. Televizyonda birtakım genç insanları dinliyorum, doğrusu çok üzülüyorum.

"DEDİKODUYLA TARİH YAZIYORLAR"

- Bu çarpıtmalara ve yanlış anlatımlara örnek verebilir misiniz?

Eskiden kızlar ve erkekler şimdiki gibi süslü değil, gri soluk renkli bir önlük giyerdi. Bir kitapta okudum: “O önlükler faşist temayülü gösteren bir kıyafettir.” Hayır, öyle değil. Bizim gömleklerimiz ve pantolonlarımız yamalıydı. Çok yoksulduk. O onu örtüyordu. Bizim aşağılık duygusuna düşmemizi, onurumuzun kırılmasını engelleyen çok temiz bir buluştu. O önlüğün içinde zengini de, fakiri de bir örnek oluyordu. Birbirine eşit oluyordu. Her biri vatandaş oluyordu. Bilimsel olduğu iddialı bir diğer kitapta ise “Halkevleri faşist bir örgütlenmenin modelidir” deniliyor.

Ben 80 yaşındayım. Benim bütün kuşağım Halkevleri"nde yetişti. Biz orada CHP"nin lafını da duymadık, faşizmi de görmedik. Dincilerden bir tanesi diyor ki: “İstiklal Mahkemeleri"nin kestiği kafalardan piramit yapılırdı. 500 bin insan öldürmüşler.” Bir başkası da tele-vizyonda “120 bin insan idam edilmiştir İstiklal Mahkemeleri"nde” dedi. Neye dayanarak bunu söylediği sorulduğunda ise “Duyduklarımı söylüyorum” dedi. Doğu kafası bu... Dedikoduyla tarih yazıyorlar. Ama doğruyu da bilse bunu söylemeye devam edecek; çünkü Cumhuriyetin ve Atatürk"ün karşısında. Laikliği getiren Atatürk onlara göre deccal, İngiliz casusu... Hiçbir şey bilmiyorlar. Bizim Osmanlıcılarımız Osmanlı tarihini bilmiyor, bizim Avrupacılarımız da Avrupa tarihini bilmiyorlar. Bizim bazı milliyetçilerimiz de Milli Mücadele"yi bilmiyorlar.

"MİLLİLİK FAŞİSTLİK DEĞİL YURTSEVERLİKTİR"

Milliliği faşist ve ırkçı bir yaklaşım gibi anlatıyorlar. Millilik yurtseverliktir. Atatürk milliyetçiliği ne soya dayanır, ne sopa dayanır ne de dine dayanır. Bir coğrafya üzerinde yaşayan bütün insanları bir millet kabul etmiştir. Cumhuriyet insanları millettaş yapmaya çalışıyordu. İnsanları Türklüğe değil uygarlığa kazandırın diyor. Türkiye"de ırkçı yok mu, var. Kürt ırkçı yok mu? Âlâsı var. Çerkez ırkçı yok mu? Var. Türk devletinin ve Türk halkının ırkçı bir yanı yoktur./ cumhuriyet