Aileleri için hayat orada durmuş. Havarları (feryatları) hiç ama hiç durmuyor
 
Sınır kaçakçılığının izini sürmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz her köyde, benzer acıların yaşandığına tanıklık ediyoruz. İkinci durağımız Yukarı Turgalı Köyü oluyor. Bin kişinin yaşadığı, 200 haneli bir köy burası. Sınıra oldukça yakın... Köylüler parmaklarıyla dağların hemen arkasını işaret ediyor. Her evin önünde veya yakınında mazot kaçakçılığın simgesi haline gelen mavi bidonları görmek mümkün. Bu köyden 10 kişinin, son 5 yılda kaçakçılık yaparken sınırda açılan ateş sonucu hayatını kaybettiğini öğreniyoruz.
 
OCAK AYINDA ÖLDÜRÜLDÜ
 
Acıları henüz taze olan Dağgezen ailesinin evindeyiz. Liseye gitmeye hazırlanan 17 yaşındaki Recep Dağgezen, 29 Ocak'ta sınırda öldürülmüş. Recep, Salih ve Cemile çiftinin 10 çocuğundan biri. Gün ağarır ağarmaz köyden 100 kişilik bir grupla yola çıkmış. İran sınırındaki köyden mazotları atlara yükledikten sonra, dönüş yolunda İran askerlerinin açtığı ateşle atının üzerinde vurularak, olay yerinde hayatını kaybetmiş. Gözü yaşlı anne Cemile Dağgezen'in dudaklarından, "Allah biliyor ki hiç gitmesin istiyordum" sözleri dökülüyor. Oğlunun üzerinde vurulduğu atı hemen sattıklarını söylüyor anne Dağgezen ve o acı günü anlatıyor: "İlk kez gidiyordu mazota Recep'im. Okulunu da yeni bitirmişti. Okuyup, bize bakacaktı. Amcalarıyla birlikte gitti. Onlara emanet etmiştik ama cenazesi geldi."
 
GERİDE 3 ÇOCUĞU KALDI
 
Dağgezen ailesini acılarıyla baş başa bırakıp başka bir eve yöneliyoruz. Bizi Osman Kesici karşılıyor. Oğlu İslam Kesici, 2010 yılının 26 Haziran'ında, 24 yaşındayken sınırda öldürülmüş.
 
Geride kalan karısı ve 3 çocuğunun bakımı da ona kalmış. "10 çocuğum var. Şimdi oğlumun çocuklarına da bakmak zorundayım ama ne elde var, ne de avuçta" diyerek, içinde bulunduğu çaresizliği anlatıyor Osman Kesici. Kısa bir süre önce yağan yağmurlar sonrası sular altında kalan evinde acılı eş Leyla Kesici'ye konuk oluyoruz. Kapının önünde kocasının mazot için kullandığı mavi bidonlar hâlâ duruyor. 5 yıl önce evlenmişler. 3 yaşındaki Hicran, 2 yaşındaki Erdem annelerinin hemen yanı başında. Biraz sonra onlara henüz 2 aylık olan Kader bebek ekleniyor. Babaannesi Rabia Kesici'nin kucağından alıyor annesi onu. "İslam giderken hamileydim. Kızını göremeden öldü" diyor. Leyla Kesici, kimi zaman gözleri uzaklara dalarak anlatıyor bize yaşadıklarını: "İslam'ın 3'üncü gidişiydi. O gün 3 arkadaşıyla birlikte gittiler. Ben istemiyordum. Her defasında başına bir şey gelecek korkusu yaşıyordum ama durumumuz kötü olduğu için gitmek zorunda kaldı. Sonrasında acı haberini aldık. Çocuklarım daha küçük ve henüz babalarının öldüğünü bilmiyorlar bile. Onlara bunu nasıl açıklayacağımı da bilmiyorum."
 
SEVGİNİN GÜCÜ...
 
Köydeki son durağımız, 6 yıl önce mayına basarak iki gözünü kaybeden Murat Avan'ın evi... 17 yaşındayken sınırda bastığı mayınla hayatı kararmış Murat'ın. Gözlerini kaybetmeden önce haftada 2 kez İran'a gittiğini anlatıyor. Gözlerini kaybettikten sonra nişanlı olduğu Gülümser ile evlenmiş. Nişanlısından 6 ay gizlenmiş gözlerini kaybettiği. Gülümser'in ailesi karşı çıkmış evlenmelerine. 'Sana bakamaz' demişler. Ama o bütün bunlara rağmen görücü usulüyle tanıştığı ve âşık olduğu Murat'ı yarı yolda bırakmamış. "Şimdi onun gözü olmaya çalışıyorum" diyor Gülümser ve ekliyor: "İstesin gözümü bile veririm..." Siyah gözlüklerini takarak dolaşan Murat da, dünyaya gelen 3 çocuklarıyla mutlu olduklarını söylüyor. 3 ayda bir aldığı maaşla geçinmeye çalışan Murat'ın en büyük dileği, çocukları Sidar, Diyar ve Sedanur'un yüzünü bir kerecik bile olsa görebilmek.
 
RECEP'İN ACISI DAHA TAPTAZE
 
Recep Dağgezen 29 Ocak'ta İran askerlerince öldürüldüğünde 17 yaşındaydı. Annesi Cemile, "Allah biliyor ki gitmesini hiç istemiyordum" diyor.
 
NİŞANLISI BIRAKMADI
 
Murat Avan 6 yıl önce 17 yaşında sınırda bastığı mayından iki gözünü yitirmiş. Nişanlısı Gülümser'in ailesi "sana bakamaz" diye karşı çıkmasına rağmen evlenmişler. 3 çocukları var. Gülümser hiç pişman değil. "İstesin gözümü bile veririm" diyor.
 
 
 
sabah