Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının yasalaşmasının ardından, “Allahım ve namusum üzerine yemin ediyorum” diye yapılan yemin, “Kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum” şeklinde yapılacak.
Yargılamanın doğru, hızlı ve etkin yürütülmesini sağlamayı amaçlayan 458 maddelik Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı, önemli değişiklikler içeriyor. Bunlardan birisini de mahkemelerde tarafların yapacağı yemin oluşturuyor. TBMM Adalet Komisyonunda görüşülen tasarının yasalaşmasıyla, mahkemelerde yapılacak yeminin şekli değiştirilecek.

Buna göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan olaylar, yeminin konusunu oluşturacak.

NELER YEMİN KONUSU YAPILMAYACAK?


Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği olaylar, bir işlemin geçerliliği için kanunen iki tarafın açıklamalarının yeterli görülmediği haller, yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek, onu ceza soruşturması ile karşı karşıya bırakacak olaylar, yemin konusu yapılmayacak. Yemin teklif edilen kimse, duruşmaya gelmediği takdirde, kendisine yemin için davetiye çıkarılacak. Davetiyeye; yemine konu olaylar, sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için belirlenen gün ve saatte mahkemeye gelmediği, gelip de yeminini yapmadığı ya da yemini yapmaktan kaçındığı takdirde, yemin konusu olayları ikrar etmiş sayılacağı yazılacak.

TÜZEL KİŞİLİKLERİN YEMİNİ


Tasarıda, tüzel kişiliklerin yemini de düzenleniyor. Buna göre, taraflardan biri tüzel kişi ise onun adına yapılan işleme ilişkin olayın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi tarafından yapılacak.

Yemin, mahkeme huzurunda yapılacak.

Hakim, yemin yapılmadan önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklayacak, yeminin anlam ve önemini anlatacak ve yalan yere yemin etmesi halinde cezalandırılacağını bildirecek.

“KUTSAL DEĞERLER” ÜZERİNE YEMİN


Tasarıya göre, yemin yapacak kişi, mevcut düzenlemedeki gibi, “Allahım ve namusum üzerine yemin ediyorum” demeyecek, kutsal saydığı inanç ve değerleri üzerine yemin edecek.

Hakim, yemini yapacak kişiye, “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye soracak. Kişi de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum” diyerek yeminini yapmış olacak. Yemin yapılırken, hakim de dahil olmak üzere, salonda bulunan herkes ayağa kalkacak.

“DAHA LAİK HALE GETİRME”


Tasarının genel gerekçesinde, yeminle ilgili değişiklik anlatılırken, mevcut kanundaki yemin formülünün daha laik hale getirilmeye çalışıldığı belirtildi.

Tasarının madde gerekçesinde ise yeminin şeklinde yapılan değişiklik, detaylıca anlatıldı.

Gerekçede, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “Yemin” kavramının “Ant, Tanrıyı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulamak” şeklinde tarif edildiği belirtilerek, yeminin, beyan edilen konunun söylenen şekilde gerçekleştiğine, kutsal şeyleri tanık gösterme olduğu ifade edildi.

“KARŞISINDAKİNİN İÇ DİNAMİKLERİNİ KULLANMA”


Yemin teklif eden kişinin, iddiasını ispatta aciz kalınca, karşısındakinin iç dinamiklerini kullanma yolunu seçeceği kaydedilen gerekçede, şu görüşlere yer verildi:

“Yemini ifade eden sözler, o dinamikleri son kertesine kadar harekete geçirecek nitelikte olmalıdır. O bakımdan iki tarafın da inançları, yemin konusunda önem taşır ve her kişi için değişir.

Yemin teklif olunan, inandığı kutsal şeyleri şahit gösterdiğine göre; yemin, yemin edenin inançlarına uygun olarak yerine getirilmeli ve yemin teklif eden de onun bu etki altında doğruyu söyleyeceği inancına ulaşmalıdır. Kavrama, her kesim tarafından yüklenen anlama uygun müşterek bir anlam yüklemek ve o çerçevede düzenleme yapmak, ilmi faaliyetlerin bir gereğidir. Onun içindir ki yeminin, her kesim tarafından doğru bir şekilde ve kendi inancına uygun algılanmasını temin için, gereken açıklık ve elastikiyeti taşımasına gayret edilmiştir. Bu durumun sosyal gerçeklere uygun olduğu, hem davacıyı hem de davalıyı vicdanen tatmin eden bir yönünün bulunduğu da söylenebilir.”