İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi olan Unutma Beni İstanbul filminde, Lost"tan tanıdığımız Mira Furlan da rol alıyor. Sırp oyuncu Furlan, eski Yugoslavya"dan savaş propagandasına alet olmamak için ayrılmış.

Şehirleri anlatan şiirler, şarkılar ya da filmler her zaman o şehrin sakinlerinin ilgisini çeker. Fakat İstanbul şiirlerden ya da şarkılardan yana şanslı olduğu kadar filmlerden yana şanslı değildi. İstanbul"un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla bu durumu değiştirmek için adımlar atıldı.

Unutma Beni İstanbul adı verilen projeleriyle Hüseyin Karabey ve yapımcı Sevil Demirci, uluslararası alanda başarılar kazanmış altı yönetmeni bir araya getirerek İstanbul hikâyelerini sinemaya aktarmaya başladı.

Proje kapsamında altı yönetmen altı kısa film çekecek ve bu kısa filmer uzun metraj bir filmi oluşturacak. Altın Ayı ödüllü Sırp yönetmen Stefan Arsenijevic de projenin kendi parçasında Mira Furlan"ı oynatıyor. Lost"tan tanıdığımız başarılı Sırp oyuncu Furlan"la sohbet etme fırsatı yakaladık.

- Unutma Beni İstanbul projesi şehrin kültürel etkilerini gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Peki siz projeden teklif almadan önce İstanbul"un kültürel çeşitliliği ve etkilerinden haberdar mıydınız?

- Biliyorsunuz, eski Yugoslavya"da dünyaya geldim. Bu nedenle Balkanlar"ın tarihini iyi biliyorum. Balkan tarihi de Osmanlı tarihinin bir parçası. Yani İstanbul"a gelmeden önce de şehrin kültürel çeşitliliğinden ve hareketliliğinden haberim vardı. Ben Balkanlar"da yaşamış olan ve yaşayan insanların birbirleri ile bir şekilde bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

- İstanbul"la ilgili izlenimleriniz nasıl?

- İstanbul bence inanılmaz derecede güzel bir yer. Çok etkileyici. İstanbul"a geldikten sonra fark ettiğim ve beni çok etkileyen bir şey daha var. Türkçe ile Sırpça arasında birçok ortak kelime var. Bence bu da halkların ne kadar etkileşim halinde olduğunun kanıtı.

- Unutma Beni İstanbul projesinde rol almanız için gelen teklifi kabul etmenize neden olan etkenler neler?

- Her şeyden önce, projenin Balkanlar"da yaşayan insanlarla bağlantılı olması beni etkiledi. Beni etkileyen bir diğer fikir de yönetmen ve senaristlerin farklı ülkelerden olması ve onların şehirle ilgili izlenimlerini projeye aktarıyor olması. Çünkü yabancıların yaşadığımız yerler hakkında düşündükleri ve hissettikleri her zaman çok ilginç olur. Tabii söylemeden geçemeyeceğim Stefan Arsenijevic"in senaryosu da beni oldukça etkiledi. Senaryo ile derinden bir bağım olduğunu hissettim. Çünkü anne olmak da filmin ana temalarından biri ve ben de bir anneyim. Aslında sadece bu da değil. Çekeceğimiz film, gerçekliğin farklı boyutlarına da odaklanıyor. Hikâyede gerçeğin farklı basamakları var yani. Hikâyenin size sorduğu soru şu; "Yaşadıklarınızdan hangisi gerçek hangisi zihninizin size oynadığı bir oyun; bir hayal?" Ve bu iki olgu arasında çok ince bir sınır var. Açıkcası, senaryonun felsefi ve duygusal bir derinliği var. Bu derinlik beni cezbetti.

- 1991"de ABD"ye giderek farklı bir hayata başlamanızda, o dönemlerde Balkanlar"ı etkisi altına alan savaşın etkisi var mı?

- Bu çok uzun bir hikâye. Üstelik savaştan dolayı dramatik ve karmaşık da. Kısaca açıklamak gerekirse, o dönemler ülkemizi etkisi altına alan milliyetçiliğin ve nefret ikliminin bir parçası olmak istemedim ve ABD"ye taşınma kararı aldım. Ve en önemlisi savaş propagandasının bir parçası haline getirilmekten korktum. Çünkü Yugoslavya"da oldukça tanınan bir oyuncuydum. Tahmin edebilirsiniz, savaş söz konusu olunca savaşa dahil olan taraflar sizi ismen ve madden kullanmak ister. Ben de her parçamla savaşa karşıydım. Onun bir parçası olmak istemedim. O savaş ortamında da gitmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Hislerimi ifade ettim ve gittim. Ben her zaman sınırların olmadığı bir dünya hayal ettim. Ve gerçekten de bunun en doğrusu olduğuna yürekten inanıyorum.

- Rol alacağınız filmin senaryosunu okuduğumda, filmin bir şekilde Balkanlar"ı etkisi altına alan savaşla bağlantılı olduğunu gördüm. Bu savaşı tecrübe eden biri olmanız rolünüzü iyi yönde mi kötü yönde mi etkiler?

- Aslında senaryo hiçbir şekilde savaşla direkt bir bağlantıda değil. Sadece hikâyenin uzak, küçük bir parçasının savaşla bağlantısı var. Benim savaşta yaşadığım tecrübelerin rolüme bir katkı sağlayabileceğini hiç düşünmedim. Çünkü bir oyuncu tecrübeleriyle değil hayal gücüyle rolünü oynar.

Lost"taki rolü için uğraşmış

Mira Furlan"la bir araya gelmişken, son zamanların en büyük televizyon fenomeni Lost"tan konuşmamak olmaz. Mira Furlan, Lost"ta canlandırdığı Danielle Rousseau rolüne seçmeler sonunda kabul edilmiş. “ABD"de her rol seçmelerle dağıtılır, ” diyen oyuncu dizinin bu kadar popüler olacağını öngöremediğini söylüyor. “Dizinin bu kadar popüler olması benim için de güzel bir sürpriz oldu, ” diyen Furlan, dizinin tartışma yaratan finali ile ilgili ise yorum yapmamayı tercih etti.

Mira Furlan, ilk kez geldiği İstanbul"dan etkilendiğini gizlemiyor. Zaten kendisine göre bizler birbirimize bağlıyız.(SABAH)