Programlarında şiir okurken gözyaşı döken, şiir kitapları ve şiir albümleriyle yüksek ratinglere imza atan eski haber spikeri, programcı Şebnem Kısaparmak bir süredir ekranlardan uzaktı. Ünlü televizyoncu geçtiğimiz günlerde yayınlanmaya başlanan ailelere yönelik yeni programıyla yıllar sonra ekranlara döndü. "Sanatçıların evlilikleri yürümüyor" diyenlere inat tam 20 yıldır ünlü ozan Fatih Kısaparmak'la evli olan güzel televizyoncu ile, mutlu evliliğin sırlarını, şiirlerini, televizyon dünyasını ve çok sevdiği kocasını konuştuk. 
 
- Uzun bir aradan sonra yeniden televizyonda hayranlarınızın karşısına çıktınız. Nasıl bir program sunuyorsunuz?
 
'Şebnem Kısaparmak'la Güzel Günler' biraz daha farklı. Başka bir format yaptım. Formatı ben yaptım. Neşeyle hüznün harmanlandığı bir program. Çünkü benim seyircilerim daha çok benden şiir istiyorlar. Fakat komik videolar da yayınlıyoruz. Yetenekli kişileri alıyoruz. Yemek bölümü var. Keyifli bir program. Kısacası hayatın ta kendisi. Bütün Türkiye'nin ailece seyredebileceği bir program. Bana gelen e-maillerde de "İyiki böyle bir program yaptınız. Sizi dört gözle bekliyorduk. Ailece seyrediyoruz" diyorlar. 
 
-  Programınız kaç saat sürüyor?
 
3 saat 10 dakika. Bu işin mutfağında çalıştım. Düşünün, montaja bile ben giriyorum. Her aşamasında varım. Canlı yayın yapıyoruz. 22 yıldır canlı yayın yapıyorum. 19 yaşında TRT spikeri oldum. İlk TRT'yle başladım bu işe. Geçenlerde Karadeniz programı yapıyoruz, yayın çok keyifli bir şekilde sürüyordu. Ama son anda, son dakika bir haber geldi, az önce bir polisimiz şehit olmuş. Kastamonu'da başbakanımızın konvoyuna bir saldırı yapılmış. Yani her şey bir anda değişebiliyor. Bunu diğer programlar yapmıyorlar ama ben son dakika gelen haberleri giriyorum. Eski haber spikeri olmanında getirdiği bir refleks var, şehit haberlerine de çok duyarlı olduğum için haberi giriyorum. Ve yayınımı kesinlikle ağırlaştırıyorum. Orada birilerinin yüreği yanarken, biz burada 'hoppada' yapamayız yani. 
 
- Eşiniz, ünlü halk ozanı Fatih Kısaparmak için de için şiir yazdınız mı?
 
Evet, benim en çok sevilen şiirimdir. Adı, 'Seni Seviyorum' 'Bir kere sevdaya tutulmaya gör' adlı şarkının içine yaptığımız bir düetti. Ne güzel şey seni seviyorum demek / Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel/ Her baharda gece gündüz her saniye seni seviyorum, seni seviyorum, seviyorum seni demek ne güzel. 
 
- Şiir yazmadan durabilir misiniz? 
 
Yok duramam. Ben ya şiir, ya mektup, ya günlüğüme yazarım. Genç kızlar günlük tutarlar, ben hala günlük tutuyorum. Çok üzüntülüysem, kederliysem, annemi babamı özlediysem, bir  şey oldu da eşime kırıldıysam mutlaka bir kenara yazarım onu. Onu içimden, yazma yoluyla söküp atabiliyorum. O nedenle, içimde hiçbir zaman kötü enerji birikmiyor. Kötü şeyler olduğu zaman yazarım, bir müddet sonra görmek istemem, yırtıp atarım. Bu şekilde olumsuz şeyleri biriktirmiyorum. Pozitif şeyler, güzel şeyler olduğunda da yazarım, ama onlar hep bir kenarda durur. 
 
- Bir televizyoncu olarak 'Evlilik programları' hakkında ne düşünüyorsunuz? 
 
Evlenenleri Allah mutlu etsin diyorum. Testinin içinde ne varsa dışarıya da o sızar. Sizin yaptığınız iş, sizin karakterinizi yansıtır. Ben kendi durumumla çok orantılı bir iş yaptım, Ekranlardan çocuklarımıza annelik yapıyorum. Biz radyolarla büyüdük ve inanılmaz temiz bir kültür aldık. Biz küçükken televizyon yayınları yeni yeni başlamıştı. O zaman ekranlar temizdi ama şimdi çocuklarımızı ekranlardan koruyamıyoruz. Gençlerimiz, çocuklarımız dijital afyon ile uyutuluyor. Gençliğin hiçbir şeyden haberi yok. Apolitize bir gençlik var. Ülkemde neler oluyor bilmiyorlar. Ben milli ve manevi duyguları insanlarda kabartmak istiyorum. Duruşunuz, ekrandan verdikleriniz çok önemli ama aynı zamanda bizim evliliğimizinde, bize güven duyulmasında çok önemli bir faktörü var. Fatih Bey'le birlikte örnek bir aile olarak gösterilmek omuzumuza büyük sorumluluklar yüklüyor. Ama bu güzel bir şey... Biz diyoruz ki bu kadar boş programlar içinde vatanını, dilini, milliyetini tanıyan gençler yetişsin. Atasını bilen, ecdadını bilen gençler yetişsin. Ben buna, lokum içinde asprin diyorum, gençlere lokum içinde asprin veriyorum. Onlar ekrana, "Aa ne güzel" diye bakarken, ben bir asker şiiri, vatan şiiri okuyarak gençlere annelik yapmaya çalışıyorum.
 
- Çocuklarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz?
 
Ben yumuşağım, fazla tavizkarım. Zaten benim çocuklarım da beni hiç üzmediler. Büyük oğlum 19 yaşında, çok efendi, çok aklı başında; adı Ozan. Kaan 6 yaşında, çok yaramaz ama o da durulacak. Yani evin küçüğü olduğu için ona biraz daha tavizkarız. Ben Ozan'ı küçük yaşta doğurdum. 22 yaşımdaydım ilkini doğurduğumda, ikincisini 35 yaşımda doğurdum. Şimdi çocuklarımı hiç kıramıyorum. Hiç otoriter değilim açıkçası. Çocuklarımı, "Size güveniyorum, çünkü beni kıracak hiçbir şey yapmazsınız" diyerek büyütüyorum.
 
- Ünlülerin evliliği nedense fazla uzun sürmüyor. Bir süre sonra boşanmalar oluyor. Siz evliliğinizle olumlu bir 
örnek teşkil  ediyorsunuz? Sizin formülünüz ne?
 
Çünkü biz ünlü gibi yaşamıyoruz. Yani biz ünlü olduğumuzu sokaktaki insanlar, "Merhaba Şebnem Hanım, merhaba Fatih Bey" dediklerinde anlıyoruz. O anda biz komşumuzu görmüş gibi davranıyoruz. Bir sanatçı duruşumuz bizim hiçbir zaman olmadı. Yani ne benim ne eşimim. Fatih son derece mütevazi, son derece sıcakkanlıdır.
 
-Karı, koca yıllardır şöhretli insanlarsınız. Hiç şöhret başınızı döndürmedi mi?
 
Şöhret başımı hiç döndürmedi. 19 yaşında spikerliğe başladım. O yaşta TRT'de program yapmak bana nasip oldu. O zaman, "İnsanlar beni tanıyor mu?" diye yolda insanların yüzlerine bakıyordum. Tanıdıkları zaman çok hoşuma gidiyordu. Ekranda bomboş bir resim, siliuet olarak görülmek istemiyorum. Bende öyle Fatih de öyle. TV işi, buza yazı yazmak gibİ. Şöhret çok tehlikeli bir şey aynı zamanda. Allah çok büyük şöhret olmaktan beni ve eşimi korusun. Hiçbir zaman çok fazlasını istemedim, her şeyin hayırlısını istedim. Paranın da, varlığın da, başarının da, şöhretinde hayırlısını istedim. Çok fazlasından korkmuşumdur. Şöhreti sevmem. 
 
EŞİMİ HİÇ KISKANMADIM
 
-Eşinizi kıskanıyor musunuz?
 
Yok, kıskançlık beslemem. Bende kıskançlık duygusu yoktur. Bırakın eşimi, hiçbir canlıya karşı bir kıskançlık duygusu beslemedim. İsterim ki benim şuyum varsa başkalarının da olsun. Ben mutluysam herkes mutlu olsun. Eşimi de hiç kıskanmadım. Çünkü eşim bunu hissettirebilecek hiçbir şey yapmadı.
 
-Çocuklarınızın müzikle arası nasıl?
 
Büyük  oğlum Ozan, Ataşehir Güzel Sanatlar Lisesi'nden mezun oluyor. İnşallah konservatuvara devam edecek. Bas gitar çalıyor, çok iyi biçimde. Geçen ay KASTAV'ın düzenlediği  İstanbul'da liselerarası Müzik yarışması vardı. 130 okul arasından en iyi enstürümen ikinciliği, en iyi orkestra ödülünü aldılar. Onu destekliyoruz. Ünlü bir anne ve babanın çocuğu olmak çok zor. Ünlü birinin eşi olmak da zordur. Siz ne kadar başarılı olursanız olun, kendinizi kabul ettirene kadar normal bir insanın 2 katı bir efor satfetmeniz gerekir. Eforunuz daha fazladır.
 
-Kocanız Fatih Kısaparmak'la nasıl tanıştınız?  
 
Ben TRT'de spikerlik yapıyordum. Bir bayram, özel eğlence programı vardı. Mustafa Yolaşan'la birlikte sunacaktık. Fatih Bey Antalya'ya sanatçı olarak gelmişti. Bizim çekimler de Antalya'daydı. Bir minübüsün içinde tanıştık biz. Çok ilginç bir şey oldu. Mustafa Yolaşan, "Gel seni Fitah Kısaparmak'la tanıştırayım" dedi. Bak bu çocuk yeni çıktı, çok beyefendi. Ben uzaktan baktım, "Sonra tanışırız" dedim. Çekingenlik vardı o zaman, yaşım da küçüktü. Uzaktan birbirimize baktık. Bir dergide ikimizin yan yana haberi çıktı. Bir müddet sonra Milliyet'te bir haberimiz çıktı, o da yan yanaydı. Çok ilginç minübüse bindi, beni gördü, "Aaaa merhaba" dedi. "Ben Fatih" dedi, "Sizi basından tanıyorum" dedi. Ben de "Haberlerimiz hep yan yana düşüyor" dedim. 
 
2 GÜNDE EVLENME TEKLİFİ ETTİ 
 
-İlk görüşte aşık mı oldunuz? 
 
İlk görüşte aşk değildi benimki. Güven duygusuydu, inanılmaz bir güven duygusu hissettim, sanki ben onu yıllar öncesinden tanıyordum. Çok ilginç bir şey oldu. Fatih'i ilk gördüğümde, "Tam adam gibi adam. Güvenilecek adam, babam gibi bir adam" dedim. O hiç evlenmeyi düşünmüyormuş. O zaman 29 yaşındaydı. Beni gördüğü an için, "Sanki 40 yıldır tanıyordum" der, tanıştıktan 2 gün sonra evlenme teklif etti.
 
-Nasıl yani?
 
2 gün içinde bana evlenme teklif etti. Antalya'dayız bana dedi ki "Sahile doğru yürüyelim mi?" tamam dedim, deniz kenarına oturduk. Birden bire şarkı yapmaya başladık. Ben TRT korusunda 6 yıldır eğitim almıştım, bir besteyle aşkımız başladı. O zaman biz birbirimizle 'Siz' diyerek konuşuyorduk. Şarkı yaptıktan sonra 'Siz', 'Sen'e dönüştü. 'Çılgınım' adlı şarkıyı o gün beraber yaptık. Sözleri şöyle: 'Eylül yağmurlarıyla ıslak tren yayları seni alıp götürdü. / Yalnızlık üşümekmiş, yalnızım üşüyorum. / Uçurummuş sensizlik, tut beni düşüyorum. / Düşten bile güzeldi erimek kollarında, / Uyanmak, sabahları teninin kokusuyla göğsüne sokularak uyanmayı özledim. / Dilinde senin şarkın ağlayarak söylerim. / Delisin, delisin çılgınım benim / Aşkımsın canımsın, kadınım benim / Geleceksen deli yağmurlarla gel, sönmüyor içimde yangınım benim.
 
bugün