Nazlı Ilıcak, böylesi bir listede isminin yer almasına şaşırmadı. Abdurrahman Dilipak da, "Rezalet" olarak değerlendirdi. Nuh Gönültaş ise, bunun bir şeref listesi olduğunu dile getirdi. Sibel Eraslan, muhatapların çıkıp, "Bunlar yalan" şeklinde açıklama yapmasını istedi.
Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan tarafından hazırlandığı iddia edilen darbe planında gazetecilere ilişkin ayrıntılar da yer alıyor. Gazetecileri iki gruba ayıran planda, tutuklanacak 36 gazetecinin ismi sayılırken, 137 gazeteciden de faydalanma umuluyor. Tutuklanması planlanan 36 isim şöyle: "Abdullah Aymaz, Abdullah Yıldız, Abdurrahman Dilipak, Ahmet Altan, Ahmet Taşgetiren, Akif Emre, Ali Bayramoğlu, Ali İhsan Karahasanoğlu, Cengiz Çandar, Ekrem Dumanlı, Emre Aköz, Etyen Mahçupyan, Fehmi Koru, Gülay Göktürk, Haluk Örgün, Hasan Celal Güzel, Hasan Karakaya, Hidayet Karaca, Hrant Dink, Hüseyin Gülerce, Kazım Güleçyüz, Mehmet Altan, Mehmet Ocaktan, Murat Belge, Mustafa Erdoğan, Mustafa Kaplan, Mustafa Karaalioğlu, Nazlı Ilıcak, Nuh Gönültaş, Perihan Mağden, Sadık Albayrak, Serdar Arseven, Sibel Eraslan, Umur Talu, Yavuz Bahadıroğlu"

Cihan Haber Ajansı'nın (CİHAN) görüşünü aldığı Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş, konuya iki farklı açıdan baktığını söyledi. Bu listede yer almanın bir anlamda şeref olduğunu söyleyen Gönültaş, "Listede yer alan diğer isimlere bakınca demokrat çizgide olmuş insanlar olduğunu, sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi savunan kişiler olduğunu görüyoruz." dedi. Böyle bir listede yer almanın bir anlamda da iyi olmadığını düşünen Gönültaş, "Devletin seni düşman listesine koymuş olması hoş değil. Ama temsil ettiğimiz düşünce açısından sevinilecek bir durum." şeklinde konuştu. Gönültaş, 2003 yılında Tercüman'da çalıştığını hatırlatarak, "O dönemde Tercüman'da çalışan bütün yazarlar o listede var. Nazlı Ilıcak, Gülay Göktürk, Cengiz Çandar, Mustafa Erdoğan, Hasan Celal Güzel hepsi orada. 28 Şubat mağduru gazeteciler olarak bu gazetede toplanmıştık." dedi.

Anadolu'da Vakit gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak, listeyi ve darbe planlarını "Felaket, rezalet bir durum. Ne diyebilirim ki?" şeklinde değerlendirdi. Dilipak, "Ordunun beni koruması gerekir ama yargı dışında, kendi siyasi ve ideolojik hedefleri doğrultusunda birilerini tutuklamak istiyorlarsa bu felakettir. TSK'nın varlık ve meşruiyet temeline aykırı bir durum. Zaten darbe en ağır suç. Bu plana inanılması zor. Gerçekten vahim bir durum." şeklinde konuştu.

NAZLI ILICAK: İKTİDARI HEDEF GÖSTEREREK HARP OYUNU OYNANMAZ

Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak ise, "Böyle bir darbe olursa, Allah korusun, ben hep kendimi tutuklanacaklar arasında görüyorum. Olmasam şaşırır, hatta üzülürdüm. Benim yazdığım yazılar ve pozisyonum herkesçe belli. İsmim olmasa 'Bunlar bana değer vermiyorlar ya da beni ciddiye almıyorlar' diye düşünürdüm." ifadelerini kullandı.


Balyoz Planı'nın bir senaryo olduğu yanıtını kabul etmeyen Ilıcak, "Bunu meşru zemine oturmak için, harp oyunu diyorlar. İktidarı hedef göstererek harp oyunu oynanmaz. Sadece gazeteciler değil ki bürokratlar da listelenmiş. Hangileri görevlerinden uzaklaştırılacak bunların fişlemesi yapılmış. Bu kadar isimlendirerek harp oyunu oynanmayacağı muhakkak. Bir zemin yoklamasıdır. Bir hazırlıktır." dedi.


Faydalanabilinecek gazeteciler listesindeki isimlere tavsiyelerde bulunan Ilıcak, "Daha uyanık olmaları lazım. Kendilerini haberle besleyenlere karşı, 'Kimdir bu haber kaynağı, neden bana haber geliyor?' demesi lazım. Ben arkadaşlarımı 28 Şubat ve sonrasında defalarca uyardım. AK Parti'ye muhalefet yapmak istiyorsanız, 'Rejim tehlikede' diye yapmayın. Başka konuda yapın yolsuzluk hukuk vs." şeklinde konuştu.


"ÇIKIP YALAN DESELER"


Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı Sibel Eraslan da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ben 18 yaşından beri sakıncalı birisiyim devlet nazarında." dedi. Hak ve hürriyetlerin yanında olduğunu söyleyen Eraslan, "Kim olduğumu, ne yapmak istediğimi ve kişisel onurumu önemseyen birisi olduğum için her zaman sakıncalı görüldüm. Zaten benim seçerek durduğum yer. Dolayısıyla rastgele bir iş değil. Bunu görüyorum ve göğüslüyorum. Onurlu bir duruş için kimliğimle ilgili bir şey durduğum yer. Bu varoluşu sakıncalı görmek gibi bir şey." şeklinde konuştu.


Kadere inanan bir insan, Müslüman biri olduğunu söyleyen Eraslan, "İnsanın doğumu gibi ölüm tarihi de belli. Bunu değiştirecek herhangi bir güç yok." şeklinde konuştu.


Gazetecilerin bir kısmının faydalanılacaklar listesinden yer almasını üzüntü verici olarak niteleyen Eraslan, "Üzücü bir durum. Onu da o kişiler cevaplayacaklardı. Medya 12 Eylül'de ve 28 Şubat döneminde de mesela çok aktif bir şekilde antidemokratik güçler tarafında yer aldı. Topyekun savaş diye başlıklar atılabildi. Halka karşı topyekun savaş ilan edilmişti. Bu süreçte de çok bizim tanıdığımız bildiğimiz bir dil bu."


Bu işin asıl korkutucu tarafının kendi halkını memleketindeki insanları düşman şeklinde göstermek olduğunu söyleyen Sibel Eraslan, "Bu çok açık bir sapkınlıktır. Faşizmden daha da kötü. Hastalık ve sapkınlık derecesinde bir şey. Kendi halkını, insanını bu şekilde düşman görebilmek. İnsan inanmak istemiyor. Bu kadar saçma bu kadar açık pervasız bir saldırı olabilir mi?"


Konuyla ilgili muhatapların iddialara yanıt vermesi gerektiğini söyleyen Sibel Eraslan, "Cevap vermeleri gerekiyor. Açık yüreklilikle bunu söylemeleri gerekiyor. Çok yüksek sesle 'Bu doğru değildir' diye karşılamaları gerekiyor. Çünkü bir insanlık suçundan bahsediliyor. Bunun için var güçleriyle ayağa kalkıp itiraz etmelerini bekliyorum ve istiyorum. Keşke itraz etseler, 'Bunlar doğru değil, yalan' deseler." ifadelerini kullandı./yeni şafak