Her şey değişir. Değişmeyen şey, değişimin ta kendisidir. Varlık dünyasında değişmeyen bir şey yoktur.

Canlılar sürekli hareket içinde ve değişime açıktır. İnsanlar çeşitli şekillerde değişim yaşayabilir. Önemli olan bu değişimin olumlu ve onurlu olmasıdır. Bu değişime bağlı olarak kişilerin fikir ve düşünceleri öncesinden farklılaşabilir, dünya görüşü de buna bağlı olarak değişebilir. Aydınlanma ve ilerleme yolunda mücadele edenlerin asıl amacı da budur ve herkes de bu değişime saygılı olmalıdır. Tüm aydın kişilerin bilinçsiz insan kitlelerini değişime yönlendirmeye çalışması da bir gerekliliktir. Ama liboşlarda durum böyle değildir. Liboşlar değişimi çok hızlı gerçekleştirirler. Bunlardaki değişimin en önemli yönü maddiyata ve bir şekilde çıkar ilişkilerine dayanmaktadır.

Liboş, bu dünyada taraf tutmanın, hele gücü elinde tutmayan tarafını tutmayanın abesle iştigal olduğunu düşünen, tek elle tutulabilecek kavramın çıkar olduğunu savunan insandır. Liboşların en çok kullandığı yöntem demagoji sanatıdır. Çoğunlukla da hak ve özgürlüklerin demagojisini yaparlar. Her fırsatta haksızlıklardan ve bunlardan kurtulmak için karşı fikirlerden bahsederler. En küçük fırsatı kaçırmazlar. Her şeyi amaçları ve döneklikleri için kullanırlar ve kendilerini haklı göstermek için arka arkaya yalan methiyelerini düzmekten de çekinmezler. Tertipçilikleri gibi, verdikleri bilgilerde de düzenbazlık hâkimdir. İleri sürdükleri her iddia kaynağından teyid edilmelidir ki yalanlarını yutturamasınlar. Liboş takımı siyaseten en güvenilmeyecek ve ülkenin çıkarlarına en ters çizgideki unsurlardır. Bir yanlışı sokabilmek için yanında kırk doğru söylerler ki, o yanlış da doğrulardan görülsün. Bunları tanımayan, yeterli bilgi ve bilince sahip olmayanlarsa “Ne kadar doğru söylüyor” diye düşünür, çünkü yıldızı parlatılmış doğruların tuzağına düşmüş, yanlış bilgi beyne ustaca enjekte edilmiştir. O nedenle kırk doğruya güvenmemeli, hepsi de kontrol edilmelidir.

Liboşlar yurtseverliği asla kabul etmezler. Birisi eğer yurtseverliğin milliyetçilik olduğunu ve doğru bir şey olmadığını söylüyorsa, yurtseverliği taşı toprağı sevmek şeklinde çarpıtıyorsa, bağımsızlığın önemsizliğini vurguluyorsa, o su katılmamış bir liboştur, hem de en alçağından. Liboşlar, genellikle önce yumuşak eleştirilerle başlayıp daha sonra savunduğu fikirlere methiyeler düzmeye başlarlar. Bütün uğraşları insanlardaki olumlu düşünceleri, sevgiyi, saygıyı, dürüstlüğü ve bağlılığı azaltmaya, yok etmeye çalışmaktır. Aydınları, akademisyenleri, gazetecileri ve siyasileri türlü tertiplerle alt etmeye çalışır. Ama bu liboş takımı insanları aldatmaktan hiç rahatsızlık duymaz. Liboşlar kendilerini liberal sansınlar diye serbest piyasa ekonomisini, özgürlüklerden, demokrasiden, bireysellikten, serbest rekabetten bahsederler. Ama satır aralarında kendi egoist zihniyetini sergiler, geçmişe yönelik kuyruk acılarına ait kin ve nefretini kusar.

Liboşlar ısrarla geçmişi kaşırlar, yanlışlarında yüzleri kızarmaz, pişkindirler. Liboşlar, vahşi sömürgendir, emek vampiridir. Hak, hukuk tanımaz, işlerine gelmez ise sendikaları, stk’ları hoş görmez, tanımazlar. Liboşlar omurgasızdır, fırdöndü gibidir, her dönemin adamıdır. Nabza göre şerbet verir, ahlak nedir, etik nedir, düşünmez. Liboşlar iktidar yalakasıdır, iş takipçisidir, gammazcıdır. Liboşlarda yurtseverlik ve halkçılığın zerresi bulunmaz. Liboşlar yalan ve iftirayı silah edinmiştir. Tertiplerin, tezgâhların adamıdırlar. Tetikçidirler, servisçidirler. Liboşlar goygoycudur, yaygaracıdır, bağırarak seslerini yüksek tutup karşılarındakini susturmak isterler. Liboşlar her dönem kendilerine bir abi, ya da abla bulurlar. Onların arkalarından söverler ama yüzlerini gördüklerinde yerlere kadar eğilirler. Ama bir o kadar da korkak ve pısırıktır. Liboşlar bana dokunmayan yılan bin yaşasıncıdır. Devlet malı deniz yemeyen domuzcudur. Ama lafa geldi mi devleti onlardan fazla koruyan ve seven bulunmaz. Liboşların bizlerden uzak olması dileği ile.