Latmos, Aydın ile Muğla arasında, adı efsanelerle anılan Bafa Gölü’nün doğusunda, yine efsanelere konu olmuş Büyük Menderes Ovası’nın güneyinde, tarihin en önemli yerlerinden biridir.

Latmos, Aşk Tanrıçası Selene ile Çoban Enydmon’un hikâyesinin yaşandığı muhteşem coğrafyadır. Hem doğal, hem de tarihi açıdan eşsiz bir bölgedir. Eşsiz kaya resimleriyle, çeşitli dönemlere ait tarihi kalıntılarıyla, çeşitli bitki ve hayvan türleriyle Dünya çapında bir değere sahiptir.

Latmos bu kadar eşsiz bir bölge olmasına rağmen talana da o kadar açık bir bölgedir. Ulusal ve uluslararası şirketlerin bitmek tükenmek bilmeyen hırsıyla şimdilerde bir trajedi yaşamaktadır. Latmos adeta karadan, denizden ve havadan kuşatma altına alınarak saldırıya maruz kalmıştır. Maden ocakları Başta olmak üzere çeşitli saldırılar karşısında çaresiz kalmış, adeta eli kolu bağlanmıştır. Kuşatılan Latmos’un çığlığı artık tüm dünyadan işitilir olmuştur. Bu çığlığı sağır sultan bile duymuş, ama bizim yetkili yöneticilerimiz duymaz olmuştur.

Yanan bir orman kendini yenileyebilir, bu yenilemeyi insan eliyle de olsa yapabilir. Düz alanlarda yapılan binalar yıkılıp altındaki toprak tekrar işlenerek tarıma açılabilir. Kuruyan bir göl yeni su kaynakları yaratılarak yeniden yaşama açılabilir. Kirlenen bir deniz temizlenebilir. Ama dağlık bir bölge olan Latmos giderse asla geri gelmez. Eğimli yamaçlardaki toprak giderse tarım olmaz, bitki yetişmez. Maden ocaklarının açtığı alanlarda ot bile yetişemez. Anadolu Parsı gibi yöreye özgü canlıların soyu tükendiğinde asla geri gelmez. Tarihin milyonlarca yılda ilmek ilmek şekillendirdiği Gnays kayalar yok edildiğinde asla geri gelmez. Endemik bitki türleri yok olursa asla geri gelmez. Binlerce yıl önce burada barış içinde yaşayan insanların kaya üzerlerine çizdiği kaya resimleri de yok edilirse asla geri gelmez.

Doğa buraya oldukça cömert davranmış. Bu cömertlik insanların tarih boyunca buralarda yaşamasını sağlamış. Bizler bu çevrede yaşayan insanlar olarak şükredeceğimiz yerde Latmos’un değerlerini yok etmek için adeta yarışıyoruz. Buranın korunması, gelecek nesillere aktarılması gerekli. Hatta burası Milli Park ya da Dünya Kültürel Miras Bölgesi ilan edilerek korunmalı. Yoksa insanoğlunun sonu gelmez hırsı burayı yok edecek. Latmos çığlık çığlığa bağırıyor. “Bana dokunmayın, kıymayın bana, kıymayın benim sahip olduğum değerlere” diyor.

Latmos için Aydın ve çevresinde, Muğla ve çevresinde bir grup insan çırpınıyor. Seslerini duyurmak için her yolu deniyor. Ama seslerini henüz duyan yok, yakın zamanda duyulacağa da benzemiyor. Yetkililer kör, sağır ve dilsiz. Başta maden şirketleri olmak üzere rant elde edenlerin gözleri kapalı. Sanki düşman ülkenin kaynaklarını yok ediyorlar. Bunu yaparken neredeyse hiçbir engelle karşılaşmıyorlar. Vatandaşlara çok zor aralanan kapılar, söz bu şirketler olduğunda nedense ardına kadar açılıyor.

Doğanın binlerce yılda oluşturduğu ve binlerce yıldır koruduğu bu değerlere sahip çıkalım. Latmos’ın çığlığını duyalım, bu çığlığa duyarsız kalmayalım. Bu değerlerimizi görelim, koruyalım. Yarın çok geç olabilir.

Bir insan ne denli üstün zekâlı ve bilgili olursa olsun, eğer duyarlılıktan yoksunsa; kafa açısından görkemli bir dev, duygu açısından zavallı bir cüceyse, ben neyleyim böyle bir adamın dostluğunu? (Mina Urgan)

 

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA