Çiçeği burnunda yeni evliler Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı"nın Vatan"daki söyleşilerini okudum.

Kütahyalı"nın fikirlerini pek kayda değer bulmam. Sıradan bir erkek olarak aşk üzerine düşünceleri siyasi düşüncelerinden daha dikkate değer.

İnsan güzel bir ilişki ve taze bir aşk haberine rastlayınca mutlu oluyor. O duyguyla okumaya başlamıştım söyleşiyi. Okumam bitince de “Ne güzel ve bu ortamda aşkı bulabildikleri için ne kadar şanslı bir ikili” demeye de hazırlamıştım kendimi.

Tanzanya"da başlamış ilişkileri. Bu bilgi daha başta yüzümü ekşitti. Uzaklar ve aşk arasındaki ilişkide birbirine taban tabana zıt iki fikir çarpışır çünkü: “Birini gerçekten tanımak istiyorsan onunla tatile git” fikriyle, “Evden uzakta olunca yanındaki körse bile badem gözlü görürsün” fikri.

Yaşadıkları “aşk”la ilgili kurdukları cümlelere bakın şimdi. Hiçbir ekleme yapmadan alt alta yazıyorum:

Rasim Ozan Kütahyalı: “Bazı şeyler yıldırım gibi geldi.”

Nagehan Alçı.: “Bir de bakıyorsun aslında yanı başındaymış aradığın.”

R.O.K.: “Nagehan"la olduğum zaman ferah hissediyorum. Okyanus yolculuğuna beraber çıkılmış gibi.”

N.A.: “Her günü birlikte geçirdik ve hiç sıkılmadık.”

R.O.K.: “Nagehan beni besliyor, güçlendiriyor.”

Ve yine R.O.K.: “Gittiği zaman boşluğu doldurulamayan insan önemli.”

Söyleşi baştan sona klişe cümlelerle dolu. O kadar ki klişeler, içimdeki neşeyi ve aşka dair umudumu söndürüveriyor. Ve Nagehan Alçı için iyi dilekte bulunmak istiyorum. Umarım aşk olarak tanımladığı duygu, babasını kaybetmek üzere olan bir genç kadının halüsülasyonu değildir.

Belki de aşk gerçekten kocaman bir klişedir…

GAZETECİYİ İŞTEN ATMAYA BAHANE Mİ YOK?

Gazeteciler atılıyor işlerinden. Önce birer birerdi… Şimdi topluca kapanıyor ekmek kapıları yüzlerine.

İktidara sevimli gelmeyenler konmuştu kapının önüne. Bir kılıç gibi dururken tepelerinde iktidar cüssesi, sıraya “ekonomik kriz” girdi. “Küçülmek zorundayız” dedi patronlar ve küçülmeye hep halkanın sonlarından başladılar.

Gözden uzak olanları gönderdiler önce. Sokakta haber toplayanı da. Kocaman bilgisayar ekranları ardında sabahlayanlarda gösterildi kapı… Zaten azıcık para alanların gönderilmesi kurtardı ekonomik krizden patronları.

Göz önünde olan, şaşaa içinde yaşayan, çok kazanan ve limitsiz kredi kartı kullananlar yerlerinde kaldılar.

İş yapmayıp, sesi gür çıkanlar ve çok kazananlar içeride kalırken, çalışanlar, sesleri çıkmayanlar ve de azıcık kazananlar kaldılar dışarıda.

Onların terleri üzerinden Petrus"lar içerken ağabeyleri, onlar bir ekmek götürebilirken evlerine hiç götüremez oldular.

İktidar cüssesi, ekonomik kriz derken şimdi de “yeniden yapılanma” oldu gerekçeler…

İktidar dediğin bir gün gelir giderdi, ekonomik kriz dediğin bir gün gelir biterdi. Yeniden yapılanma denince orada durmak lazım. Çünkü “yeniden yapılanma” olabildiğince çok işi az sayıda insana yaptırmanın yolunu bulmadır. Geçici değil kalıcıdır.

Üzgünüm. Çok üzgünüm.