2010 yılından bu yana iç içe olduğum mesleklerden biridir Şoförlük. Hatta Türkiye’yi derinden sarsan ÖZGECAN olayının öncesinde Türkiye’de bir ilk olan uygulamayı da proje olarak bizzat Aydın Şoförler Odası Başkanı Semih Özmeriç Beyin çabalarıyla gerçekleştirdik ve bu çalışma Türkiye’de başarılı projeler kapsamına girerek örnek alındı.

Aydın özel halk otobüsleri şoförlerinin benim gözümde ayrı bir yeri vardır. Hem saatlerce birlikte geçirdiğimiz eğitim saatleri hem de onlarla ilgili duyduğum örnek davranışlar b yeri oluşturmada pay sahibi oldu. Bu güzel duygularla ben ihtiyaç duyduğum her zaman minibüsle seyahat etmekten keyif alırım, aynı zamanda onların örnek hareketlerini eğitimlerimde örnek olay olarak anlatırım

Maalesef bu yazımın iyi yönde anlattığım bir olay olmayacağını biliyorum fakat belki yazdığım zaman bir katkım olur düşüncesi ile yazıyorum. Bu yazının muhatabı Aydın Şoförler Odası ya da Aydın’da direksiyon sallayan şoförler değildir. Bu yazının muhatabı Kuşadası Şoförler Odası ve şoförleridir ve tamamen onlara hitaben yazılmıştır.

Karşılaştığım iki farklı olayı size aktarmak istiyorum ve bu konuda yetkililere çağrıda bulunuyorum. İlk olayda eşim ve çocuklarımla birlikte minibüsün en arka koltuğuna kurulduk ve yolculuk başladı sıkıntı minibüsün tıka basa yolcu ile doldurulması değil. Çünkü bu konuda daha önce başvuru yaptığım bir Kuşadası Şoförler Odası yetkilisi “Lütfen bir daha rahatsız etmeyin” dedikten sonra bu konunun sıkıntı olmadığını, dile getirilmesinin ve çözüm istenmesinin sıkıntı olduğunu öğrendik ve rahatsızlık vermenin utancı ile alışmayı seçtik. Sıkıntı olan İncirliova kavşağına gelindiğinde arkadan gelen özel aracın yol istemesi ve yol verilmesinden sonra ilk kırmızı ışıklarda yaşanan olaydı. Olay; Kırmızı ışıkta bütün araçlar durunca, bizim minibüsü kullanan şoför arkadaş diğer aracın şoförüne “ Yolu kullanma hakkımız yok mu ?” diye sorduktan sonra diğer şoförün “ Yolunda gidersen neden olmasın” demesiyle başladı. Şoförümüzün vay sen ne diyorsun diyerek yan tarafta duran tahtasını yanına aldı, yan koltuktaki arkadaşı ile birlikte minibüsün kapılarını kilitleyerek aşağı inip diğer şoföre saldırması ile noktalandı.  Bir müddet iki kişinin arasında hırpalanan şoförden tam olarak yol hakkı alınamamış olmalı ki 1,5 saat sonra “erkeksen burda ol” diyerek yola devam ettik. Tabi zaman geçti ve bu defa ralli ustalarına taş çıkaran bir hızla sürüş başladı. Bir müddet böyle gittikten sonra yolcular kendi aralarında konuşmaya başladılar. Fakat kimsenin yavaş gitme konusunda şoförü uyarmaya cesareti yoktu. Çünkü herkes biraz önce yaşananları canlı canlı izlemişti. Hız konusunda en çok rahatsızlığı ben ve ailem hissediyordum, çünkü en arkada oturduğumuz için yeterince sallanıyorduk. Tanıdıklarımı falan düşünüp riski göze aldım ve “ şoför kardeşim çocuklar korkuyor ve çok rahatsız edici bir yolculuk oldu, biraz yavaş gider misin” diye öne doğru seslendim. Uyarım hiçbir şekilde cevap bulmadı ve yolculuğumuz Çamlık istasyonuna geldiğimizde rahatladı. Meğer şoförümüz gelen trenden inen yolcuları başka minibüse kaptırmamak için hızlı gidiyormuş.

Biz, bazen kendimiz, bazen sadece çoluğumuzu çocuğumuzu güvenerek şoförlere teslim etmeye onlara canımızı ve malımızı emanet etmeye alışmış bir toplumuz. Minibüs şoförlerinin toplam içerisinde ayrı bir yeri ve otoritesinin olmasını kabul etmiş ve uygulayan bir toplumuz. Bir bakkal, berber ne kadar bizim esnafımızda şoför de ailesinin rızkını kazanmak için o işi yapan bir esnaftır.

Topla olarak kazanç 100 TL’yi geçmeyecek bir uğraşta, defalarca sefer yapmanın zorluğu, stresi ve şoförlerin sıkıntıları konusunda fazlasıyla bilgim var. Fakat seyrettiğim olaydan sonra aklıma iki soru geliyor ve bu soruları buradan Kuşadası Şoförler Odası başkanına soruyorum;

  1. İnsan hayatını Emanet Alma Sorumluluğunun değeri kazanılan 100 TL kadar yok mudur? Bu sorumluluğu hem layığı ile yerine getirmenin hem de o 100 TL’yi kazanmanın bir yolu yok mudur?
  2. Bu kötü davranışları sergileyen arkadaşlar Kuşadası Aydın seferini kibarlıkla, nezaketle, örnek davranışlarla yerine getiren şoförlerimizin de diğerleri ile aynı kefeye konmasının vebalini nasıl üstlenecekler? Kendi arkadaşlarının kötü itham edilmesini sağladıkları için onların yüzlerine nasıl bakacaklar? Çünkü o şoförler diye bahsedildiğinde kibar, beyefendi şoförlerimizde bu ithamlardan etkilenmiyorlar mı?

Şoför benim çocuğumun servisini kullanır çocuğuma örnek olur

Şoför beni sevdiklerime kavuşturan bir görevi yerine getirir

Atatürk’ün sözü ile şoför en asil duygunun insanıdır.

Biz böyle bildik ve böyle görmek istiyoruz. Görevlerini layığı ile yerine getiren şoför arkadaşları tenzih ederek yetkilileri bu konuda düzenleme yapmaya ve önlem almaya davet ediyorum. Sevdiklerime gittiğim bayram seyahatlerin de aynı manzaraları çocuklarımla seyretmek istemiyorum.

Tüm şoförlere hayırlı işler diliyorum.