Kuşadası Rehberler Derneği üyeleri, Söke Magnesia Derneği üyeleri ile birlikte Ortaklar beldesine bağlı Tekinköy sınırları içinde, Ortaklar - Söke karayolu üzerinde yer alan Magnesia antik kentini gezerek, 2011 kazı sezonu ile ilgili bilgi aldılar.
Magnesia Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Orhan Bingöl ile birlikte kazı alanını gezen Kuşadalı rehberler ve Söke Magnesia Derneği üyeleri, antik kentin tarihçesi ve yeni kazı sezonu hakkında bilgiler aldılar. Magnesia Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Orhan Bingöl, yürütülen kazı çalışmaları ve önümüzdeki yıllarda yapılacak çalışmalar hakkında bir sunum yaptı. Bingöl, Magnesia’daki son buluntuları ve bu yıl temizlenen Stadyum bölgesi hakkında bilgiler verdi ve buldukları kıymetli eserleri sergilenmesi için Aydın Müzesi’nde gönderdiklerini ifade açıkladı.
MAGNESİA ANTİK KENTİ
Magnesia, gönül rızası ile Büyük İskender’le birleşene kadar (İ.Ö. 334) Perslerin yönetiminde, daha sonra da onun komutanları tarafından kurulan Hellenistik dönem krallıklarından, önce Seleukos krallığının (İ.Ö. 240), daha sonra da Bergama krallığının (İ.Ö. 189) hâkimiyetindeydi.
Bu yıllar kentin en görkemli dönemleriydi. Kent; Priene, Ephesos, Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konumdaydı. Bu yıllarda Miletos ile yaptığı savaşı kazanan Magnesia'nın, sınırlarını Miletos ile komşu olacak şekilde Hybandos nehrine kadar genişlettiğini yine bir yazıttan öğreniyoruz. İ.Ö. 133 yılında Bergama krallığının vesayet yoluyla Roma imparatorluğuna bağlanmasıyla, Magnesia da Asia eyaleti olarak adlandırılan Anadolu’daki Roma kentlerinden biri haline geldi. İ.Ö. 87 yılında Pontus kralı 4. Mithradates’e direnerek Roma'ya bağlılığını kanıtlayan kenti, imparator Lucius Cornelius Sulla bağımsızlıkla ödüllendirdi.
Roma döneminde Magnesia’nın nüfusu daha da artmış ve kent sur sınırlarının dışına taşıp Gümüşçay’ın karşı kıyısında da yayılarak genişlemiş olmalıdır. Magnesia’nın kendisini 3. Gordianus (İ.S. 238–244) dönemine ait bir sikke üzerinde Asia’nın 7. kenti olarak nitelendirmesi belki de bu büyümesiyle bağlantılıdır. Magnesia’nın bu görkemi 262’de Ephesos ve Priene gibi Gotlar tarafından yakılıp yıkılmasıyla sona ermiş gibi görünüyor. Kent, İ.S. 620–630 yıllarında Pers kralı II. Hüsrev’in (591–628) ordularının akınlarına karşı koymak üzere Artemis kutsal alanı çevreleyen surun içine çekilmişti. Magnesia 12. yüzyılda bir Bizans kenti ve piskoposluk merkezi olarak geçmektedir. Kentin 1300’lerden sonra Aydınoğulları Beyliği'nin hâkimiyeti altına girdiği, daha sonra karşılaştığı nehir taşkınlarının getirdiği hastalıklar sonunda da terk edilmesiyle ortadan tamamen kalktığı anlaşılmaktadır.