Sırrı Süreyya Önder, memleketi Adıyaman’da BDP İl Kongresi’ne katıldı. Kongre öncesi soruları yanıtlayan Önder, TBMM’de, kendisi gibi Adıyamanlı olan AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner ile tartışmasında haklı olduğunu savundu. Metiner’in muhalefete alışık olmadığını ve tahammülsüz olduğunu ileri süren Önder, şöyle konuştu:

"Herkes muhalefeti dinleyecek, tahammül edecek. Siz baskı, zulüm tutuklama, siyasi soykırımla bu sesi kesemezsiniz. Hele öyle kuru kabadayılıkla hiç kesemezsiniz. Öyle bir densizliğe verilmiş bir cevaptı benim yaptığım. Metiner’e hemşerilik sıfatıyla bakmıyorum ben. İnsanın yanında durma, mazlumun, mağdurun yanında durma, eşitlik ve özgürlük talebini dile getirme ve bu paydayı savunduğum insanlar benim ortağım, kardeşim ve hemşerimdir. Öbür türlü ne yapalım, aynı topraklarda doğmuşuz. Hem Metiner Adıyamanlı değildir. Muhacirdir. Sonradan gelmişler onlar Adıyaman’a. Meclis’teki davranışı terbiyesizce bir davranıştır. Kuru kabadayılık ve içi boş şiddet gösterisi. Hak ettiği cevabı da aldı ve arkasını döndü gitti. Öyle oradan tutun beni havasında olmaz bu işler. Biz şiddeti hiç bir zaman siyasette tasvip etmedik, etmiyoruz ama bu tür kuru gürültülere pabuç bırakacak insanlar da değiliz."

"BAŞBUĞ’UN TUTUKLANMASI MANİDARDIR"
Sırrı Süreyya Önder, Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un görev süresi içerisinde yaptığı açıklamalar ile hükümete ve halka meydan okuduğunu iddia eden ve Uludere olaylarının gündemde olduğu süreçte tutuklanmasını manidar olduğunu savundu. BDP’li Önder, şunları söyledi:

"Genelkurmay Başkanı elindeki ’Boru parçası’ dediği zaman o boruyu sadece Türkiye halklarına değil hükümete de salladı. Görevdeydi ve bütün bunları aleni yaptı, yaptığını da deklere etti. Bugün tutuklanması manidardır. Hesap sorulmalı, yaptığı tüm işlerden dolayı mahkeme önünde hesap vermelidir. Ama bu Uludere olayında sıkışan hükümet, Başbuğ’un tutuklanmasının gündem değiştirme çabası olmadığına insanları ikna edemedi. Çünkü İlker Başbuğ bunları gizli saklı yapmadı. Kosterlerde toplantı yapıp hükümete de, halklara da meydan okudu.

O zaman eğer demokratik irade olmuş olsa Başbuğ o gün emekli edilip, ikinci günü hesabının sorulması gerekirdi. Benzer bir sözü bugünkü Genelkurmay Başkanı da söylüyor. Önümüzdeki süreci yaşayıp göreceğiz. Bölgedeki olaylar, bir tugay komutan yardımcısını soruşturmakla geçiştirilemeyecek kadar vahşi bir şey var burada. Bunun hesabını önce insanlığın mahşeri vicdanının önünde, sonra mahkemelerde vereceksiniz. Siz yoksul köylünün üzerine savaş uçaklarıyla bomba yağdıramazsınız. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz."