Kanunun hazırlanması sırasında tek tek görüşleri alınmış, kanuna yapılması gerekenler konusunda katkı yapmış olan kulüp yönetimlerinin bugün kendi rızaları ile çıkan yasayı değiştirmeye çalışmalarını nasıl okumalıyız?..
 
Bu ne yaman çelişkidir…
 
Çıkmasına emek verdiğin kanuna sadece dört ay sonra muhalefet et!..
 
İşte büyük bir endüstri olan Türk futbolunu yöneten yönetici profili bu!..
 
Okuduğunu anlamıyorlar, kanunların nasıl sonuçlar çıkaracağından haberleri yok ama insanları birinci dereceden ilgilendiren futbol kulüplerini yönetiyorlar…
 
Bu insanlar futbolun vizyonu, misyonu, stratejisi ve geleceğine ilişkin üretimler yapıyorlar…
 
Peki neden bu insanlar Nisan ayında yürürlüğe giren kanuna muhalefet ediyorlar?..
 
Cevap çok basit…
 
Kendilerini her tür kanunun üstünde görmeye alışmışlardı, kanunların kendilerine uygulanacağına ihtimal vermiyorlardı…
 
Aziz Yıldırım gibi bir ismin hapishaneye girebileceği akıldan uzak bir durumdu…
 
Sonuçta, uygulanmadıktan sonra kanun maddesinde ne yazdığının ne önemi var ki?..
 
Ancak kazın ayağı öyle çıkmadı…
 
Ergenekonları, Balyozları, İnternet Andıcını mahkeme koridorlarına taşıyan yeni dönem düzeni, futbolu da bu gidişattan esirgemedi…
 
Tıpkı kendini dokunulmaz kabul eden omzu kalabalık generallerin pervasızlığın aynısı, yine kendini dokunulmaz gören spor kulübü yöneticilerine de hakimdi…
 
Hiçbir kanun maddesinin kendilerine dokunamayacağına ilişkin sarsılmaz bir inançları vardı…
 
O nedenle, sporda şiddet yasasındaki en sert maddelere bile seslerini çıkarmadılar hatta şiddeti engelleyenler safında görünebilmek için desteklediler…
 
Şimdi ise, kendilerine de dokunulacağını gördüler…
 
Hatta, bu yasalar varken spor yöneticiliği yapmanın keyifsizliğini yaşadılar…
 
Bugün teşvik ve şike için uygulanan kanunlar yarın transfer harcamaları ve mali yönetim modelleri için de devreye girecek…
 
Dolayısıyla, kendi kurşun askerlerinden oluşmuş kulüp delegelerinin “noter katibi gibi” el kaldırarak onayladıkları mali kongreler ile kulüp ekonomisini yönetme devri de geride kalacak…
 
Elinden özgürce ve istediği gibi yönettiği kulüp oyuncağı alındıktan sonra eski model yönetici tipi için sporda var olmanın ne anlamı kalır ki?..
 
Yarın bir mali savcı çıkıp da Yıldırım Demirören’e “kulübe bu kadar parayı nasıl ve neden verdin?” diye sorarsa ne olur dersiniz?..
 
Kanun işin bahanesi, kulüpler birliği diyor ki “bize eski dokunulmazlıklarımızı geri verin, kanunlar bize işlemesin…”
 
Eğer siyaset bu derin futbolun adamlarını dinlerse yazıklar olsun onlara da!..
 
Türk futbolunun en büyük sorunu yönetici yokluğudur…
 
Kanun okumayı bilmeyen, kanuna uymayı istemeyen, kanunları istediği gibi dolanan bu tiplerden kurtulduğumuz gün bu ülkenin siyasi ve ekonomik alanda kazandığı müthiş ilerlemenin spor sahasındaki yansımalarını da göreceğiz…
 
Bu ülke tıpkı askerlerde olduğu gibi spor yöneticileri için de “dokunulmazlık” dönemi bitmiştir…
 
Eğer, çıkan kanundan tek bir gram fire verilirse bir vatandaş olarak taviz veren siyasilere hakkımı helal etmem…
 
ROTAHABER