Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK'ın katkılarıyla bu yıl ilk kez düzenlenen ve çeşitli ülkelerden yaklaşık 100 bilim insanını bir araya getiren ''Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları Kurultayı'', The Marmara Oteli'ndeki kapanış programıyla sona erdi.

Burada konuşan Çetinsaya, Türkiye'deki üniversite sisteminin son 30 yıllık hikayesine bakıldığında, dramatik bir değişimin içinden geçtiklerini belirterek, ''1982'de sadece 27 devlet üniversitemiz varken, 2012 yılı itibarıyla 103 devlet, 63 vakıf olmak üzere 166 üniversite sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Sadece 10 yılda niceliksel olarak yaklaşık 2,5 katlık bir artış yaşadık'' dedi.

Çetinsaya, bu büyümenin hala devam ettiğini kaydederek, 75 milyonluk ve büyük bir genç nüfusa sahip bir ülkede bu sayıların bile yetersiz olduğunu aktardı.

Yüz yüze ve açıköğretim programlarında 4 milyon öğrencinin okuduğunu vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti:

''Son 4 yıldır kontenjan kapasitemizi büyük ölçüde artırmamıza rağmen bu konuda hala katetmemiz gereken mesafeler var. Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki yıllar boyunca üniversite idarecilerinin, öğretim elemanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, sanayinin ve öğrencilerin katılımcı ve yapıcı biçimde birlikte çalışacağı Türk üniversitelerini dünya ölçeğinde başarıya taşıyacağı bir ortamı hazırlamaya çalışıyoruz.''

Türkiye'nin 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmasının hedeflendiğini anımsatan Çetinsaya, ''Herkes 2023 hedeflerini tutturabilmek için eğitimin niteliğinin, araştırma altyapısının geliştirilmesinde hem fikir. Son yıllarda yükseköğretime erişim sorununun azaldığını görüyoruz. Bu yeni girilen dönemde artık hedef, niceliksel büyümeyi niteliksel bir büyüme haline dönüştürmek ve bunu kaliteyle taçlandırmaktır'' diye konuştu.

Çetinsaya, yükseköğretimin misyonu, vizyonu ve hedefleri bağlamında yeniden yapılandırılmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

''YÖK'ün ve YÖK kanununun değişmesi yönünde artık bir toplumsal beklenti var. Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda tam bir uzlaşı var. İşte bu süreçte katılımcı bir yöntemle bütün paydaşlarımızı arkamıza alarak çağdaş bir yükseköğretim sistemi kurulması için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yükseköğretime talep küresel olarak artmakta. Bütün dünyada bu alan sürekli genişlemekte. Daha çok vatandaşın yükseköğretim alanına girmesi için daha çok politikalar geliştirilmekte. Bu, küresel rekabetin kaçınılmaz bir gerekliliği. Türkiye'nin hem küresel rekabeti anlamında hem de artan genç nüfusu bağlamında bu talebi karşılamaya yönelik politikalar geliştirilmesi zorunlu. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile birlikte zaten bu talep daha da büyüyecek.''

-''Lisans eğitimi vizyon edindirmeli''-

Çetinsaya, yükseköğretim alanında nitelikli bir eğitim öğretim sisteminin yaratılması gerektiğine işaret ederek, ''Bu çerçevede yükseköğretimin bütün kademeleri için tek bir politika yerine, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora kademeleri için farklı çeşitlendirilmiş politikalar üretmeyi planlıyoruz'' dedi.

Bu kapsamda üniversitelerin sanayiyle olan ilişkilerini geliştirmeye özen gösterdiklerini aktaran Çetinsaya, şöyle devam etti:

''Lisans eğitimi söz konusu olduğunda atacağımız ilk adım, sistem içerisinde yüz yüze eğitimin ya da örgün eğitimin payını artırmak olacaktır. Lisans programlarının öncelikle meslek değil vizyon edindirmesi gerektiğini, bu vizyon ve birikimle bir mesleğe mahkum olmadan, farklı mesleklere açık bir şekilde hayatını idame ettiren mezunlar üretmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yüksek lisans programlarının çeşitlendirilmesi ve akademik alana yönelecek mezunlar ile iş dünyasına yönelecek mezunlar için farklı modeller geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde tezsiz yüksek lisans ve tezli yüksek lisans programlarını ayrıştırmayı planlıyoruz.''

Çetinsaya, Türkiye'de her yıl 4 bin civarında doktora yapıldığını belirterek, 2023 hedefleri bağlamındaki projeksiyonda bu rakamın 12 bin civarına çıkması gerektiğini vurguladı.

Bu bağlamda YÖK'ün bütün paydaşlarıyla hedeflerini öğretim üyesi yetiştirme programlarına yoğunlaştırması gerektiğini kaydeden Çetinsaya, ''Kaliteli bir yükseköğretim alanına sahip olmak için planlama anlayışı ile uzun vadede atılması gereken adımları tespit etmek zorundayız'' dedi.

Çetinsaya, büyüyen ve genişleyen Türkiye yükseköğretiminin akademik iş gücü planlamasına ihtiyacı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Öğretim, ileri araştırmalarda bulunabilme ve üniversitelerimizin topluma hizmet imkanlarını artırabilmek için birinci adım, 2023'e kadar hangi alanlarda ne kadar öğretim elemanına ihtiyaç duyduğumuzun planlamasıdır. Akademisyen planlaması ise öğrenci başına akademisyen oranına göre, bir yandan da bilim alanının ihtiyaçları gözetilerek yapılacaktır. Böylelikle belirli alanlardaki yığılmaların önüne geçilebilecek, akademik yükselme süreçlerinde yaşanan tıkanmalar aşılabilecektir. Türkiye'de şu anda 110 bin civarında öğretim elemanı var. Doktoralı öğretim elemanı ise 45 bin civarında. 2023 hedefleri bağlamında baktığımızda ise bu rakamın 140 binlerde olması gerekiyor. Bizim şu andaki doktora sayılarımızla ancak 80 binleri tutturabiliyoruz. Demek ki daha çok yürümemiz gereken mesafe var.''

Yükseköğretim vizyonlarının bir başka önceliğinin de uluslararasılaşma olduğunu vurgulayan Çetinsaya, bu çerçevede ihtiyaçlarının çok boyutlu bir uluslararasılaşma olduğunu, Türkiye'nin bölgesinin yükseköğretim ve bilim merkezi haline gelebilmesi için farklı bölgelerden öğrenci ve araştırmacı çekmesi gerektiğini söyledi.

Toplantının kapanış programına, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak ve bilim adamları katıldı.