Evsahibi ekipte Grafite kırmızı kart gördüğü için son 15 dakikayı 10 kişi oynamak zorunda kaldı.

ALİ GÜLTİKEN: Kazanmanın kıyısında (SABAH)

Wolfsburg oyun sistemi olarak 4-4-2 oynayan bir ekip. Bu sisteme önde Dzeko ve Grafite gibi iki uzun santrforla ve kanatlardan organize olarak oynamaya çalışıyorlar. Orta sahanın içinde de Misimovic organizatör rolünü üstlenmiş durumda. Biz de bu oyun sistemine aynı düzenle ve aynı şekilde karşılık verdik. Önde Nihat ile Bobo çift forvet, arkalarında aynı Wolfsburg düzeninde oynayan baklava şeklinde 4'lü orta saha.

Rakibin 10 kişi kalmasından sonra oyunu daha iyi oynadık. Bu bölüm içerisinde eleştirebileceğimiz tek şey Nobre'nin biraz daha erken oyuna alınmaması olabilirdi. 

Umut ediyoruz ki, bu maçın performansı ve neticesi bundan sonrası için Beşiktaş camiasının uzun zamandır beklediği istikrarı, güveni ve kazanma azmini geri getirsin.

İSKENDER GÜNEN: Umudu hala var (SABAH)

Şampiyonlar Ligi'nde iki maçta alınan yenilgi sonrasında Wolfsburg maçı bir bakıma 'devam mı yoksa tamam mı' karşılaşmasıydı. Bu maçta alınan bir puanın Beşiktaş açısından büyük önem taşıdığı gerçeğini göz ardı etmememiz gerekiyor.

Orta sahada Fink her ne kadar mücadele gücü yüksek bir oyuncu olsa da ayağına gelen topları çok olumsuz kullandı. Tello ise oyuna ağırlığını koyması gereken oyuncu olmasına rağmen oyunda hiç yoktu. Bobo ve Nihat ise orta sahadan gerekli destek gelmeyince çok etkisiz kaldılar.

Çok hücum oyuncusu sahada yer alsa bile eğer hücuma yönelik organize yapan bir takım değilseniz sonuç alabilme şansınız çok zordur. Artık her şey İstanbul'da Wolfsburg karşısında alınacak sonuca bağlı. Beşiktaş burada Alman ekibini yendiği takdirde gruptan çıkma adına daha da umutlu bir konuma gelecektir.

HAŞMET BABAOĞLU: Önce inanç (FOTOMAÇ)

CSKA kendi sahasında üç puan kaybedince Şampiyonlar Ligi, Beşiktaş için yeniden başladı. Üstelik Almanlar kötüydü. Beşiktaş'ın tribün desteği, Grafite'nin atılması üç puanı getirebilirdi. Tek puanla yetindik. Neden? Çünkü Beşiktaş'ın sahada bir "beyni" yok.

Tello bu kadar kötüyken ve onun yapması gereken bütün işleri Ernst yaparken, üç puanın gelmesi zordu. Oysa Wolfsburg 25. dakikakadan itibaren tökezlemeye başlamıştı. Mustafa Denizli bunu erkenden değerlendiremedi.

Ama Beşiktaş'ın iki sorunu çözmesi gerek: 1- Gol yollarını açan ve oyunu okuyan orta saha... 2- İnanç... Beşiktaş'ı Denizli gibi bir hoca bile Avrupa'da maç alabileceğine inandıramıyorsa, kim inandıracak?

ADNAN AYBABA: Ne güzel tokat! (FOTOMAÇ)

Yeni bir umut, yeni bir heyecan arayışındayım... Çünkü heyecanlanmayı özledik. Hadi bunu da futbolun estetiğini de geçelim... Puan arayışındayım. Özlemin bu maçta bitmesi ne güzel olur. Bilirim "Sıfırla" dönmek zordur. Haykırış olsun, futboldaki ezilmişliğin isyanı olsun...

Tello belli ki bu maça hazırlanmış. "Sürpriz mi oldu?" derseniz "Yoooo, normal'' derim. Denizli'nin, vardır elbet bir bildiği. 10 kişi kalır Wolfsburg ve satranç oyunu başlar. Tabata, Uğur girer... Nobre varken Uğur niye girer, hiç anlamadım. Neyse sonra Nobre de oyuna dahil olur... Wolfsburg çok da büyük değilmiş. Ya da Beşiktaş küçültmüş. Bence öyle oldu. Gel de üzülme şimdi. Bir puana sevindik ama kaçan galibiyete de üzüldük. Beşiktaş, Almanya'dan beraberlikle dönerken bu sezonki ilk puanını aldı. Teknik direktör Denizli ise Şampiyonlar Ligi'nde siftah yaptı. Haydi hayırlısı...

TURGAY DEMİR: Korkuya rağmen (FOTOMAÇ)

Nasıl olduysa Denizli ilk kez orta sahayı boş bırakmadı, üç koşan adamı orada kullandı. Rakibi bozmak adına doğru bir tercihti bu...

Ernst, Fink ve Ekrem organize atak geliştirmek konusunda son derece beceriksiz olsalar da Wolfsburg'u rahatsız etmeyi başardılar. Dün geceki temel sorun öndeki "altı" oyuncunun topu "altı saniye" bile oyalayamadan rakibe sürekli armağan etmeleriydi.

Denizli uyansa, iki etkisiz elemanı (Nihat-Bobo) çıkarıp ön bölgeyi takviye etse belki maçı kazanacaktı ama on kişilik Wolfsburg'dan korktu! Tabata'yı ancak son 10, Nobre'yi ise 88'de oyuna aldı. Günaydın hocam Üsküdar'da sabah oldu! Şimdi diyeceksiniz ki 'Bir puan kötü mü?' Bu futbolla bir puan kötü olur mu tam aksine mükemmel, muhteşem, harika./sabah