Televziyon dünyasına dizi oyunculuğuyla adım atan Orhan Kılıç, Habertürk'te de kısa süren bir şov programı da yaptı. Ancak burada fazla durmayan Kılıç görüşleri ve yaşadığı düşünsel değişimi anlattı.

Orhan Kılıç, geçtiğimiz hafta bir şov programı ile izleyicinin karşısına çıktı. Tam yeni bir şovmenimiz mi oluyor derken programı birden ekranlarda görmez olduk.

"Habertürk'ün içindeki çıkmazların kurbanı oldum." diyen Orhan Kılıç, önümüzdeki haftalarda başka bir kanaldan ses vermeye hazırlanıyor.

Bir gece sizi Habertürk'te 'Sokak Lambası'nı sunarken gördük, şaşırdık, nasıl gidecek derken programınız bir anda yok oldu. Neden?
Sanırım Habertürk böyle bir şey için çok doğru bir kanal değildi. Şarkılı türkülü bir programdı, Habertürk'e uymadı. Zaten hiçbir hazırlık dönemi olmadan yayına girdik. Yönetim programı gece yarısından sonraya kaydırınca biz de yapmamaya karar verdik.

Fakat birçok kişi ilk ve tek bölümde şovmenlik yapabileceğinize ikna oldu...
Evet bunu söylediler. Böyle bir program yapmak istememe rağmen bütün bu olumsuzluklar bende biraz yılgınlık oluşturdu. Benim için şok atlatmak gibi bir şey oldu.

Peki şov programı ölü mü doğdu, yoksa başka bir yerde hayat bulacak mı?
Yenilgiyi de kabul etmek lazım ama burada bir yenilgi yok. Tüm aksaklıklara ve aceleciliklere rağmen o kadar çok olumlu geri dönüşüm aldık ki. Şimdi yeni kanallarla görüşmeler yapıyoruz.

Aslında kadın sunucuların ele geçirdiği Habertürk'te Fatih Altaylı ve Yiğit Bulut'un dışında bir erkek yüz olarak iyi durmuştunuz...
Sanırım onların da böyle bir derdi var. Başka erkek yüzler de olmalı, diye düşünüyorlar. Benim niyetim gerçekten güzel bir şov programı çıkarmaktı, fakat Habertürk'ün kendi içindeki çıkmazların kurbanı oldum. Bu ata bu kadar hızlı binmemeliydim. Fakat her sıkıntıda bir hayır aramak gerekiyor.

Siz Türk izleyicisi için ağır ağabeysiniz. Şovmenlik yapmanız insanları şaşırttı...
Doğru ama Almanya'daki hocalar için dramayı oynayacak sanırım son adamdım. Daha çok komedi oynuyordum. Drama serüvenim Türkiye'de başlıyor. Şimdi burada sahte mütevazılığa gerek yok, iyi bir oyuncu olduğumu biliyorum.

Sizin yapmaya soyunduğunuz tarz şov programı yapan iki isim var; Okan Bayülgen ve Beyaz. Daha bir programda onlarla kıyaslanmaya başlandınız bile. Bu canınızı sıkıyor mu?
Şov benim çok severek yaptığım bir şey. Düşünce olarak çok hiperaktif bir adamım, çok konuşmayı seven biriyim. Konuşmaya hakim olan biri olduğumu da düşünüyorum. Oyunculukta ben karakterimin sadece % 2'sini gösterebiliyorum. Bazı şeylerin bazı insanların tekelinde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Okan da, Beyaz da yıllarca bu işi hakkıyla yapıyor. Beni ilgilendiren benim yaptığım iş.

Henüz halk şovmenliğinizi çok keşfetmedi ama Miran Ağa'yı çoktan fark ettiler. Ağam buyur, diye yol verenler oluyor mu?
Olmaz mı biraz önce taksi şoförü durdu "Ağabey hastayım sana, hastayım!" diyor. Çok var. Ben Aras Dağlı'yı nasıl unutturacağım diye düşünürken Miran hakikaten Aras Dağlı'yı unutturdu. Aras Dağlı bir fenomen oldu, bir sezon gitti ama şimdi de Miran Ağa fenomen oldu.

Aras Dağlı'dan size ne kaldı? Sadece karizmatik bir isim mi?
Aynen öyle. Çocuğum olursa ismini Aras koyacağım gibi görünüyor. Aras Dağlı'dan Orhan Kılıç'a kalan sadece oyunculuğunun görülmesi oldu.

Artık ünlü biri misiniz, bunu hissediyor musunuz?
Ünlü olduğumun farkında değilim. Ünsüz Orhan olarak da, ünlü Orhan olarak da aynıyım. Benim hayatımda değişen bir şey olmadı sadece insanların bana bakışı bazen ünlü olduğumu hatırlatıyor. Orhan sadece farklı karakterleri canlandırmanın sevincini ve gururunu yaşıyor. Ama insanların gözünde Orhan değişiyor. Eski mahallemden taşınmamın en büyük sebeplerinden biri de bu.

Nasıl bir hayatın parçasısınız?
Ben daha çok aile içerisinde yaşayan bir insanım. Öyle gece kulüplerine falan gitmeyi sevmem. Eğleneceksem fasıl yerlerine giderim. Hayatı seviyorum. Ölüme, faniliğe inanan bir insan olduğum için hayatta çok sağlam durabiliyorum. Yaşarken sevdiğim işi yapmak bir meşgaledir. Hayatla dans etmeye lüzum yok. Hayat zaten 10-0 önde. Ben acaba doğru bir iş mi yapıyorum, diye çok ikilemde kaldım. Sanırım bu, biraz inançlı insanların problemi. Oyunculuk yapmak, insanları eğlendirmek benim itikadıma göre ne kadar doğru diye çok düşündüm. Belki kendimi kandırdım ama bu yetenek de bana verilmiş, nasıl kullandığım önemli diye düşünüyorum.

Çok konuşkansınız ama uzaktan ukala ve mesafeli bir duruşunuz var...
O anlamda zor bir insanım. İnsanlarla tanışınca bunu çok duyuyorum, "Ağabey sana yaklaşana kadar korkuyoruz." diyorlar. Dışarıdan biraz ukala ve yaklaşılması zor bir insan olmak sanırım iyi bir şey. Artık bu kanıya vardım. Çünkü insanlar hadlerini bilmiyorlar. Hayatta en tahammül edemediğim şey haddini bilmemektir.

Bulunduğunuz camiada haddini bilen insan sayısı ne kadar?
Al birini vur ötekine. Yani bilen insanlar mutlaka vardır ama onlar yok denilecek kadar hadsizlerin arasında maalesef kayboluyorlar.

Bir açıklamanız var "Soyunan kadın dangalaktır" diye. Bu kadar keskin söylemlerin zararını görmeye başladınız mı?
Benim doğru söylediğimi herkes biliyor. Ben bundan prim yapmaya çalışan insanlara karşıyım. Yani sanatı kendi çıkarları için kullanıp bir yerlere gelmek için sinyal gönderen insanlara karşıyım. Zaten gerçek bir oyuncu bunu söylemez. Okur senaryoyu, beğenirse oynar.

Kendinizi insanların söylediği kadar yakışıklı buluyor musunuz?
Yok, kendimi o kadar yakışıklı bulmuyorum. Kimse bana gelip ne kadar yakışıklısın demiyor ki. Oysa bunu duymaya çok ihtiyacım var. (Gülüşmeler)

Kenan İmirzalıoğlu'nun klasmanında değerlendiriyorlar. Bu hoşunuza mı gidiyor yoksa sizi rahatsız mı ediyor?
Kenan'ı şahsen tanımıyorum ama müşterek arkadaşlarımız var. Çok beyefendi olduğunu söylüyorlar. Takip ettiğim kadarıyla da beğeniyorum. İçinde bulunduğum camiaya çok uzaktayken, Kaf Dağı'nın ardındayken, sadece seslerini duyarken ne kadar merak ederdim bütün bu ünlü insanları. Meraktan çatlıyordum.

Sonra ne oldu, camiaya girdikten sonra bitti mi hepsi?
Orhan Veli'nin bir sözü vardır: "Girdim insanların içine insanları gördüm." İnsanların içine girince insanları görüyorsunuz.

Kenan İmirzalıoğlu mu yoksa siz mi daha karizmatiksiniz?
Tartışılır (gülüşmeler). Kenan bambaşka bir tip, ben bambaşka bir tipim. Tip olarak birbirimize benzemiyoruz. Belki efendi duruşumuz benziyor. Karizmaya gelince, onun ayrı bir karizması var, benim ayrı... Buna ben karar veremem. Bu karizma biraz popülerlikle alakalı. Kenan benden daha popüler, o yüzden daha karizmatik. Karizma Türkiye'de popülerlikle alakalı bir şey. Öyle bir kanı var. İyi oyuncu kendini sahnede belli eder. Şimdi Kıvanç Tatlıtuğ, Mehmet Akif Alakurt ve onlar gibileri benim klasmanım değiller oyunculuk anlamında. Benim için yakışıklılar mı, o da tartışılır ama popülerler. Popülerlik bunları bir anda yakışıklı ve karizmatik yapıyor. Benim için değiller.

Henüz bir sinema filminiz yok, neden?
Teklif gelmiyor, inanın gelmiyor. Herhalde çok kötü bir oyuncu olmamdan kaynaklanıyor! Türkiye'de paralı sinema yapan insanlar gruplaşmış durumda. Ben hiçbir zaman bir gruba ait olmadım. Ama sinema yapacağım. Bekleyin, bir yerden mutlaka fırlayacağım.

ÖNCE KOMÜNİSTTİM SONRA ÜLKÜCÜ SONRA..

Hayatı çözmek aslında ölümle barışık olmaktır
Türkiye-Almanya arasında geçen bir gençlik dönemi sizi nasıl şekillendirdi?
13 yaşına kadar annesiz-babasız büyüdüm, onlar Almanya'daydı. Tam anlamı ile mahalle kültürünü olan bir yerde büyüdüm. O yüzden 18 yıl sonra dönüp geldiğimde aynı mahalleye yerleştim. Anneannemin yanındaydık. Anneannem namaz kılar, okullar tatil olunca mahalledeki çocuklar ile birlikte camide Kuran Kursu'na giderdik. Daha sonra Almanya'da yaşamak, o topluma uyum sağlamak belki de genç yaşımda orada yaşama savaşını, orada büyüyen insanlardan daha ciddiye aldım. Yabancı olmak beni ehlileştirdi, içime döndürdü. Bu dönemde birçok insanla birlikte oldum. Gençlik yıllarımda aşırı komünisttim, daha sonra ülkücülerle bir arada oldum, yaş ilerledikçe dindarlarla da birlikte oldum. Yani ben ideolojik sürtünmelerden hiç kaçmadım.

Tüm bunlardan geriye ne kaldı?
Derin bir inanç. Belki sanatçılığım bunu tetikliyor belki de inanmam sanatçılığımı... Beni ayakta tutan Allah'a karşı olan sonsuz inancım. Ben ölüme inanıyorum. O yüzden rahatım. Hayatı çözmek aslında ölümle barışık olmaktır.

Yani ölmekten korkmuyorsunuz?
Neden korkmuyorum biliyor musunuz? Ne yaptığımı da ne yapmadığımı da çok iyi biliyorum.

Bu camiada insanlar dindar olduğunu söylemekten çekinir.

Niye çekineyim ki. İnançlıyım. Ama yanlış anlaşılmasın şarap da, rakı da içiyorum. Ben bunları da yapan bir insanım. Ben böyleyim, yani yaptığım günahın da farkındayım. Zaman