İran'a yaptığı ziyaretin arabuluculuk amaçlı olmadığını belirten Erdoğan, "Ziyaretimiz, herhangi bir arabuluculuk düşüncesiyle değil, ikili ilişkiler ve bölgesel sorunları değerlendirmeye yönelik bir ziyarettir" dedi. Türkiye'nin bir taraftan Batı'nın, bir taraftan da Doğu'nun girişi olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan ayrıca, "Herhangi bir olay, bir yerden kopup bir yere bağlanmamız olarak algılanmamalıdır" diye konuştu.

'VERİMLİ GÖRÜŞMELER GERÇEKLEŞTİRDİK'

İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi'nin daveti üzerine İran'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tahran'daki Türk Büyükelçiliği'nde gazetecilerle biraraya geldi. Buradaki konuşmasında, "Suriye ve İsrail Türkiye'den yeniden arabuluculuk isterse, çalışmalara katılmaya hazırız" diyen Erdoğan, "İran'da dün ve bugün çok verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Türkiye ile İran ilişkileri yüzyıllardır barış merkezli olarak tarihi derinliğe sahip örnek ilişkilerdir. Bu süreci kararlı bir şekilde devam ettirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu bakımdan 3 yıl aradan sonra dostumuz, kardeşimiz İran'ı yeniden ziyaret etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.


Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi İran ilişkilerimize her alanda önem vermekteyiz. Dostça ilişkilerimiz, iç işlerine karışmama ve komşuluk düzeyinde memnuniyet verici olarak gelişmektedir. Siyasi ve ekonomik gelişmelerde Türkiye ve İran birlikte rol almaktadır. Komşularımızla dostuz ve bizler 7 yıllık iktidar dönemimizi gerek komşularımızda, gerek dış dünya ile tamamıyla dost kazanma üzerine tesis etmiş bir ülkeyiz. Bunda da başarılı olduk, 7 yıldır bunu kararlı bir şekilde izliyoruz. Bir zamanlar savaşın eşiğine geldiğimiz komşularımızla çok güzel dostluklar kurduk. Suriye'den Türkiye'ye, Türkiye'den Suriye'ye geçmek çerçevesinde barış ve dostluk çemberi oluşturan her ülke dünya barışına da ciddi katkılarda bulunmuş olacaktır. Dünya barışı gerçekten hasretle beklenen, arzulanan bir süreç. Bir ülkeden bomba sesleri ve onlarca ya da yüzlerce kişinin ölüm haberini duymadığımız gün geçmiyor. Bunlar küresel barışın arzulandığı 21'inci yüzyılda da hedeflerin tutmadığını, aktörlerin görevini hakkıyla doğru bir şekilde yerine getirmediğini gösteriyor. Türkiye ve İran bölgenin en önemli ülkeleridir. Barış için yapacakları çok şey vardır. İki köklü medeniyete sahip ülkeler, bölge barışı için çok büyük gövde oluşturuyor. Sorunların değil çözümlerin anahtarı olmak için Türkiye ve İran halklarına önemli görevler düşmektedir. İkili ilişkilerdeki

dostluklar, bölgesel ve küresel ortama katkıda bulunacaktır. İran gerek stratejik dinamizmini ortaya koyan, gerek beşeri potansiyeli dolayısıyla bölgenin önemli bir bölgesidir. İran yapacakları ve yapmayacakları kapsamında her zaman anahtar bir konuma sahip olacaktır. Daha çok bardağın dolu kısmını görmeliyiz, barışın destekçisi olmalıyız. Enerjimizi, zekamızı, doğal zenginliklerimizi ve maddi kaynaklarımızı insanların huzur ve refahı için harcamamız gerekiyor. Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla attığımız dostluk sınırı 2009'a kadar değişmedi. Belki de dünyanın en uzun tarihli değişmeyen sınırına sahibiz. Bu dostluğun yıllarca devam etmesini umuyoruz" diye konuştu.

Bu sabah Pakistan ve Afganistan'da düzenlenen saldırılardan büyük üzüntü duyduğunu ifade eden Erdoğan, "Toplantıya girerken aldığım haber üzüntü verici oldu. O da buraya Pakistan'dan geldik ve geldikten sonra ardımızdan bugün orada yine bombalar patladı. İlk gelen haberlere göre ölü sayısı 80. 80 kadar ölü sayısı var, ancak sayının daha da artacağı söyleniyor. Kabil'de BM misafirhanesine yapılan saldırıda da BM mensuplarının öldüğü haberi bizlere ulaştı. Bunlar küresel barışı tehdit eden bombalar ve eylemler. Buna karşı ortak bir mücadele platformunu hep birlikte dünyada oluşturmalıyız" dedi.

İran'a yaptığı ziyaretin arabuluculuk amaçlı olmadığına dikkat çeken Erdoğan, "Ziyaretimiz, herhangi bir arabuluculuk düşüncesiyle değil, ikili ilişkiler ve bölgesel sorunları değerlendirmeye yönelik bir ziyarettir. Çünkü bölgede İran ile birlikte yapacağımız çok şey var. Gerek devlet anlayışı olarak yüzyıllardır mütecaviz bir yapıya sahip olan İran'ın, aynen Türkiye gibi derin tarihi olan bir ülkeyle yapacağı çok şeyler olduğuna inanıyoruz. Bütün bunları Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, Birinci Yardımcısı Rahimi ile Meclis Başkanı Laricani ile yaptığımız heyetler arası ve baş başa görüşmelerde değerlendirme fırsatı bulduk. Bakan arkadaşlarım muhataplarıyla görüşmeler yaptılar. Aynı şekilde parlamentoda dostluk gruplarımız görüşmeler yaptı. Rahimi ile birlikte dün Sanayi Ticaret Ve Madenler Odası'nda İran ve Türk iş adamlarına hitap ettik. Sektörel anlamda birbirleriyle tanışmanın zemini oluşturuldu. 2 yıl içerisinde dış ticaret hacmi neredeyse 1'e 6 artan iki ülke durumundayız. Bunu yeterli bulmadığımızı söyledik. 2011 yılı itibariyle 20 milyar dolarlık bir hedef belirlemiştik. Görüşmeler sırasında Rahimi 'Neden 30 milyar dolar olmasın?' diyerek yeni bir hedef belirledi. Biz de kendilerine 'Gökten ne yağar ki yer kabul etmez?' dedik. Bu ziyaretimizin ana esprisi budur" ifadelerini kullandı.

İran'da gerçekleştirdiği ziyaretlerin çok verimli geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Çok verimli görüşmelerimiz oldu. Bunu bir takvim içerisinde hayata geçireceğiz. Müşterek olarak bölgemizin sorunları üzerinde atmamız gereken adımları görüştük, bu işin siyasi boyutudur. Paylaşım konusunda neler yapılabileceğini anlattım ve bizim dış politikayla ilgili ana ilkemiz 'Düşman kazanma, dost kazan' bunun üzerine siyasette uluslararası da ulusal bazda da. Kaybetmek, intihar, çok kolaydır ama kazanmak çok zordur.



Biz bunları yakın siyasi tarihte de geçmişte de gördük. İsrail-Türkiye ilişkileri zaten malum. Hakkaniyet ölçüleri içerisinde her zaman münasebetlerimizi devam ettiririz. Türkiye kendi siyasetini kendisi belirler. Bu istikamette de adımını atar" diye konuştu.

Nükleer silahlanma konusuna da değinen Erdoğan, "64. BM Genel Kurulu'nda geçici üye olarak yaptığım konuşmada 15 ülkenin bir tanesi olarak nükleer silahların yayılmasının engellenmesi konusunda daimi üyelerin ilk adımları atması gerektiğini söyledim. İnsani amaçlı olarak nükleer enerjiyi kullanmak her ülkenin en doğal hakkıdır. İran'ın da, Türkiye'nin de hakkıdır" dedi.

Bilimin evrensel olduğunu belirterek, "Alimlerin, bilginlerin nerede doğup nerede öldüğü hiç önemli değildir. Bilim evrenseldir, bilginler evrenseldir. Onun için biz hepsini severiz, hepsine saygı duyarız. Biz bana bir harf öğretenin kölesi olurum anlayışından gelen bir anlayışım temsilcileriyiz" diyen Erdoğan, İsrail-Suriye görüşmeleri konusunda ise, "İsrail-Suriye görüşmelerinde Türkiye olarak bu işin içerisine atılmadık. Suriye'nin ve İsrail'in bizden dolaylı da olsa arabuluculuk talebi üzerine bu işe

girdik. Bu 5 round devam edebilir. Bunun 4 roundu özel temsilcilerimizle götürüldü. 5'inci roundda başbakanlar olarak Ankara'da biraraya geldik. Biz hafta başı görüşmemizi yaptık. Bir cümlede bir sıkıntı vardı, hafta sonu cuma gününe kadar ara verilsin denildi. Maalesef cuma günü görüşme gerçekleşmeden cumartesi günü Gazze'de bombalar patladı. Gazze sürecini yeniden gündeme getirmeyeceğim. O konudaki tavrımız belli. Yaklaşım tarzımız aynıdır. Çünkü bugün hala Şarm El Şeyh toplantısından sonra Gazze'nin

yeniden inşası için toplanan paranın harcama süresi başlamamıştır. Altyapı çökmüştür, üstyapı çökmüştür, okullar, hastaneler çökmüştür. BM tesisleri dahi vurulmuştur, fosfor bombaları kullanılmıştır ki bu bir kitle imha silahıdır. Bin 500 kişi öldürülmüştür, 5 bin insan yaralanmıştır. Bütün bunlara karşı biz insani olarak görevimizi yapmayacak mıyız? Tabii bir diğer adım; her ülkenin bu konuda duyarlı olması ve bu sürece katkıda bulunması gerekir. Türkiye durumdan vazife çıkarma gayreti içerisinde değildir.

Eğer Suriye ve İsrail tekrar Türkiye'den böyle bir şey isterse göreve, çalışmalara katılmaya yine hazırız. Yeter ki bölgenin barışına katkımız emeğimiz olsun" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bir yüzünün Doğu'ya, bir yüzünün ise Batı'ya baktığını ifade eden Erdoğan, "Biz bir taraftan Batı'nın girişi, bir taraftan da Doğu'nun girişiyiz. Ticari, siyasi kültürel her alanda Doğu'yla da Batı'yla da ilişkilerimizi ilerleme çabası içerisindeyiz. AB süreci içerisinde müzakereci bir ülke konumundayız. Bunun yanında NATO'nun bir üyesiyiz. Birçok uluslararası batılı ülkelerle de bir arada olan bir ülkeyiz. Laik, sosyal, demokratik bir ülke olmanın neler ifade ettiği çok açık, net ortadır.

Aynı şekilde devam ediyoruz. Herhangi bir olay, bir yerden kopup bir yere bağlanmamız olarak algılanmamalıdır. Menfaatlerimizi de bir tarafa artmamız mümkün değil. Ülkemizin çıkarları her şeyin önündedir. Türkiye'nin her alanda doğu ve batı ile ilişkileri olacaktır" dedi.

Nükleer enerji konusunda ise Erdoğan, "Türkiye bir adım atmıştır. Rusya ile görüşmelerimiz devam ediyor. Çok kısa bir süre içerisinde bu konuda da kararımızı vermemiz gerekiyor. Karar aşamasındayız, arkadaşlarımız çalışmalarını tamamlıyor, ardından da Moskova ziyaretim olacak. Burada ise enerji alanında İran'ın farklı bir konumu var. İran hem tedarikçi bir ülke, hem transit ülkedir. Bizim şuanda İran ile olan çalışmalarımızda Türkiye'nin Rusya'dan sonra ikinci tedarikçi ülkesi İran'dır. Rusya'dan sonra

daha fazla doğalgaz çekebilmek için görüşmelerimiz devam ediyor. Bunun yanında Türkmenistan doğalgazının da İran yoluyla gelmesi konusunda çalışmalarımız var, mutabakat içerisindeyiz. Görüşmelerimizde olumlu bir şekilde neticeye bağlayıp aramızdaki bağları çok güçlü bir düzeye getirmiş olalım" şeklinde konuştu./yeni şafak