USC Norris Comprehensive Cancer Center'dan Prof. Dr. Heinz Josef Lenz'e göre tümördeki KRAS proteinindeki değişim tedavinin başarısını düşürüyor. Bu değişimin olmadığı tümöre karşı baskılayıcı tedavi ise hastalığın tekrarlama olasılığını azaltıyor, metastazda bile yaşam süresi uzuyor.

Kolon kanserinde kişiye özel tedavi konusunda çalışmalar yürüten Prof. Heinz Josef Lenz, erken teşhisin çok önemli olduğu kolon kanseri nin belirtileri başka hastalıklarla karıştırıldığı için hastaların doktora gitme gereği duymadığını, bu nedenle çoğu zaman tedavi için geç kalındığını söyledi. Lenz, ''Oysa kolonoskopiyle ABD'de her yıl ortalama 35 bin kişinin hayatı kurtuluyor. Bu farkındalık başarılı tedavileri de beraberinde getiriyor'' diye konuştu.

Dünyada meme, özellikle de kolon kanserlerinin görülme sıklığının arttığını belirten Lenz, bunun en büyük nedeninin Akdeniz mutfağından uzaklaşmak, giderek işlenmiş ve hazır yiyeceklere ve fast-food ürünlere yönelmek olduğunu söyledi.

Lenz, Akdeniz tipi beslenmenin kalın bağırsak kanseri riskini azalttığını vurgulayarak, ''Bu önlenebilir bir kanser. Dışkılama normal değilse ve düzensizleşmişse, kan varsa, karın bölgesinde tarif edilemeyen bir ağrı söz konusuysa kolonoskopi yaptırılması gerekir'' dedi.

''TÜMÖRDEKİ DEĞİŞİMİ BULMAK ÖNEMLİ''
Lenz, kişiye özel ya da hedeflenmiş tedaviyle bu kansere karşı ciddi bir başarı elde edildiğini bildirdi. Bu yaklaşımda, kanserli hücrenin moleküler olarak incelenerek hastalığın nasıl hareket edeceğinin veya hangi tedavinin işe yarayacağının anlaşılabildiğini anlatan Lenz, şunları söyledi: ''Son yıllarda tümörlerin yapısı konusundaki bilgimiz arttı. Kolon kanserine sebep olan hücrelerin yapısını belirleyen çok önemli testler geliştirildi. Bu konuda geçerliliği kabul edilen 'KRAS' testiyle tümörün genetik yapısı hakkında bilgi edinebiliyoruz. Eğer tümördeki KRAS adı verilen proteinde bir değişim söz konusuysa tedavide olumlu yanıt alınamıyor. Tümörde böyle bir değişim yoksa kişiye özel tedaviden fayda sağlayabiliyoruz.''

TÜMÖRDEKİ BİR BAŞKA PROTEİN: EGF
Lenz, tüm kolon kanserli hücrelerde bulunan ''EGF'' adı verilen proteinin de her tümörde farklı seviyelerde olduğunu anlattı. Bunun seviyesinin çok yüksek olmasının hastanın gidişatını olumsuz etkilediğini belirten Lenz, ''Ama eğer tümördeki seviyesi daha düşükse hastanın gidişatı daha iyi oluyor'' dedi.

Kolon kanserinde tedavinin bu proteinin baskılanmasına yönelik uygulandığını ifade eden Lenz, ''Bu protein bir tıkaçla kapatılır gibi bloke ediyor, kapatılıyor. Yani tümörün büyümesi için sinyal göndermesi engelleniyor'' diye konuştu.

''METASTAZ DA BİLE YAŞAM SÜRESİ ARTTI''
Bu şekilde hem hastanın tedavi şansının arttığını, hem de tedaviden kaynaklanan yan etkilerin en aza indiğini vurgulayan Prof. Dr. Lenz, ''20 yıl önce ileri evre kolon kanseri hastalarının yaşam süresi ortalama 6 ayken kişiye özel tedavilerle en ileri evre kanserlerde yaşam süresi 36 aya çıkabiliyor'' bilgisini aktardı.

Metastaz halinde bile tümörde küçülme sağlanabildiğini ifade eden Lenz, ''Geçmişte metastazı olan hasta kısa sürede yaşamını yitiriyordu. Ama şimdi seçilmiş tedaviyle uygun yaklaşım benimsenirse hastaların iyileşme şansı artıyor'' diye konuştu.

''Kişiselleştirilmiş tedavi ile metastazı olan hastada yaşam süresi ne kadar uzadı? Bir karşılaştırma yapabilir mi?'' sorusu üzerine Lenz, şunları söyledi: ''Metastazı olan hastalarda yaşam süresi kişiye özel tedavi ile 2 yıla kadar uzatılabiliyor. Geçmişe kıyasla altının çizilmesi gereken önemli bir konu daha var. Artık bu türden kemoterapi tedavisiyle yalnızca yaşam süresi uzatılmıyor, aynı zamanda yaşam kaliteleri de iyileştiriliyor, yükseltiliyor. Metastaz çok daha etkili bir şekilde geriletildiği için çok daha fazla sayıda kişi tedavi edilebiliyor. Diğer önemli konulardan biri de yan etki. Normal kemoterapi tedavisinde mide bulantısı, kusma, saçların yitirilmesi gibi yan etkiler vardı. Ama bu yeni yaklaşımda bu yan etkiler görülmüyor. Onun yerine yan etki ciltte döküntü olarak görülüyor. Ama ciltte döküntü ne kadar çok olursa tedavinin daha etkili olduğunu, işe yaradığını gösteriyor.''

Belirli sürelerde verilen ilaçlarla bu baskılamanın devam ettiğini ifade eden Lenz, böylece kanserin yayılımının durdurulduğunu söyledi.