Kod Adı “HAYATİ!” 1. Bölüm

12 Eylül’den İnsan Manzaraları…

 

1979’da İzmir Gümüş pala’da bir cinayet işleniyor.

Cinayette gözcülük (erkete) yapan kişi, Kaç Hayati! Polis geliyor!”

Diye bağırıyor. Tanık ifadelerine göre katil;

“Kısa boylu, kumral, kilolu, mavi ya da yeşil gözlü” birisi…

Bu tarif üzerine bir “İnsan Avı” başlatılmış İzmir’de.

Bu eşkâle uyan, onlarca kişi toplanıp işkencelerden geçirilmiş.  

Hepsi, dönemin klasik vurgusuyla “samimi itiraflar” yapmış.

Failin kod adı; Hayati!

Tipi; Kısa boylu, kumral, kilolu, renkli gözlü

Olay yeri; Karşıyaka’nın Gümüş pala Semti

Cinayet Aleti; “Fransız Onlusu” markalı tabanca

Kurşun’un isabet ettiği yer; Maktulün alnı

Bu bilgileri unutmayın. Bağlantılar için ihtiyacınız olacak.

Karslı Ahmet’in, gözaltında iken bana anlattıklarını aktarıyorum.

Kısık bir sesle, her gürültüde susarak 3 gün boyunca ve

O güzelim şivesiyle anlattı bana.

Anlatırken hem üzülüp ağlıyor, hem de kendince eğleniyordu…

---- 000 ----

“5 gündür Karşıyaka Karakolu’nun helâsında gözaltındaydım.

Karanlıktı. Tavuk gibi tünemiştim.

Diğerlerinin yanında değildim. Beni ayrı tutmuşlardı.

Onlar Devleti yıkacakmış. Hepsi tehlikeliymiş.

Benim suçum hafifti. Ben bir asker kaçağıydım.

Hepsinin gözleri siyah bezle bağlanmıştı.

İniltileri duyuluyordu sadece. Bazen de çığlıkları…

Sonra birden bir patırtı koptu.

Ayak sesleri, bağrışmalar ve küfürler duydum.

Haydar Abi’ler (*) gelmişti. Ortalığı rakı kokusu sardı…

Bulunduğum yerin önündeki sofa gibi bir yere doluştular.

Kapıdaki delikten baktım. Aralarında bir adam vardı.

Tahminen 25 yaşında. Kısa boylu, şişman ve kumraldı.

Ben hemen bildim ki, bu Hayati’dir!”

---- 000 ----

Hiç bir şey sormadan yatırdılar yere.

İki Kişi tutarak Hayati’yi falaka’ya bağladılar.

Diğeri, duvarda asılı 3 numaralı kızılcık sopasını aldı.

Dördüncüsü sandalyeye oturdu.

Hiç soru sormadılar. Sadece vurdular! Vurdular…

Ayakları Pörtledi! Kanadı ayakları! Adam bağırıp, çırpınıyordu.

Yalvarıyor ve ağlıyordu. Bir ara durdular. Kollarına girip

Ayağa kaldırdılar. Yere tuz döktüler. Tuzun üzerinde zıplattılar.

Adamın çığlıkları daha da arttı. Dayanılmazdı…

Niçin tuzun üzerinde zıplatıyorlar biliyor musun?

Mikrop kapmasın diye. Mikrop kaptığında yara daha çok şişiyor.

O vakit mahkemeler “Samimi İtirafı “kabul etmeyip iade ediyordu.

Zaten Haydar Abi’ler işkence delili bırakmak istemiyorlardı.

Bu yüzden tuz basıyor ya da tuzun üzerinde zıplatıyorlardı…

---- 000 ----

Ne vakit bir tuz sözcüğü duysam, ya işkence sahnelerini,

Ya da bir dostumun “Sünnet” anısını hatırlarım.

Sofrada “Tuz” sözcüğü geçtiği anda bu dostum,

Sünnet bölgesini ani bir refleks ile elleriyle kapatır.

Çünkü köy yerinde, sünnetten sonra mikrop kapmasın diye

Kaya tuzu basmışlar. Acıyı hayal edin!

“Sonra tekrar yatırdılar Hayati’yi.

Başucundaki Haydar Abi, nihayet ilk soruyu sordu.

“Söyle ulan! Senin kod adın ne?”

(*) İşkencecilerin ortak adıdır.

Devamı Haftaya…

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg

- - - - - - -