Özel sektörde üst düzey yöneticilik yapan M.K., 1995 yılında H.A ile evlendi. Aynı yıl kızlar M. doğdu. Evlenmelerinden bir yıl sonra sorun yaşayan çift, anlaşmalı olarak boşandı. Mahkeme, M.’nin velayetini anneye verdi.

Ayrıca babanın nafaka ödemesini ve eğitim, evlenme, iş kurma masraflarına da ortak olmasını kararlaştırdı. H.A. başka bir şehre gitti evlendi ve çocukları oldu. M.K.’nın iddiasına göre; H.A bu süreçte nafaka ödemedi, kızını da görmedi. Çiftin boşanmayla ayrılan yolları yıllar sonra M.K.’nın kansere yakalanmasıyla kesişti. M.K. gögüs kanserine yakalandığını öğrendi, 10 Ağustos 2009’da yapılan ameliyatla kanserli kitle alındı. Sonrasında yapılan incelemelerde kanserin başka bir yere sıçramadığı belirlendi.

Nafaka davası açıldı
M.K. 2009’da H.A’ya nafaka ödemediği için dava açtı. Mahkeme 250 TL olan nafaka miktarını 750 TL’ye yükseltti. M.K, eski eşine, kızının eğitim masraflarına katılmadığı için de icra takibi yaptırdı. Bu süreçten sonra baba H.A da avukatı aracılığıyla mahkemeye başvurdu ve eski eşi M.K’nın hastalığını öne sürerek 15 yaşındaki kızı M.A’nın velayetini istedi.

‘Görevini yapamıyor’
H.A.’nın Ağustos 2011’de mahkemeye verdiği dilekçede, “Anne göğüs kanseri hastalığına yakalanmıştır. Ağır ve yoğun bir tedavi dönemi yaşamakta ve sürekli tedavi olmak için hastanelere gitmektedir. Kanser tedavilerinin ne kadar ağır ve zor olduğu, hastayı nasıl yıprattığı ve yorduğu herkesçe bilinmektedir. Bu tedavi sürecinde müşterek çocuğun ilgi ve bakımı eksik kalmakta ve davalı anne üzerine düşen görevini yerine getirememektedir. Anne, bu dönemde kendine bile zor bakmaktadır. Kendisinin de bakım ve gözetime ihtiyacı vardır. Kaldı ki hastalığın nasıl seyredeceği, tedavisinin mümkün olup olmadığı davalı annenin iyileşip iyileşmeyeceği de ayrıca bir muammadır” dedi.

‘Nafaka ödememek için’
Anne M.K.’nın avukatının mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde ise şöyle denildi:
“Bu talep inanılmaz derecede vicdansız, anlamsız, hakaret niteliği taşıyan, para ödememek adına 11 yıl yüzünü görmediği kız çocuğunu, kötü bir hastalık geçiren anneyi üzerek ve acıtarak ve adeta hastalandığı için onu suçlayan ve cezalandıran bir korkunç yaklaşımla, annesinin gözbebeği kızını isteyen işbu davanın ,söz konusu iddiaların ve talebin hiçbir hukuki,insani, vicdani dayanağı bulunmamaktadır. Sırf nafaka ödememek için, sokakta yüzünü görse yanından tanımadan geçip gideceği çocuğuna ilgisi aniden 15 yaşına geldiğinde mi hissedilmiştir? Hasta olduğu için çocuğuna bakmamakla suçladıkları müvekkilem; kızını fevkalade bir genç olarak yetiştirmiş, bakmış, büyütmüş ve bu başarılı çocuğu bu günlere TEK başına getirmeyi başarmış, eli öpülecek fedakar bir annedir.”

‘Ben çocuğumu tek başıma yetiştirdim’

Anne M.K. yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Anne baba anlaşamayabilir. Ama ortada iki kişiye ait bir çocuk var. Bu çocuğa yapılması gereken yardımları inkar ediyorsanız, çocuğu da inkar etmiş sayılırsınız. Ben bu çocuğu tek başıma yetiştirmeye çalıştım. Çok da iyi yetiştirdiğimi, büyüttüğümü düşünüyorum. Bütün okullarını birincilikle bitirdi. Yüzünden gülümseme eksik olmayan, sosyal, sportif ve son derece başarılı bir çocuk. Ben de her insanının başına gelebilecek bir şansızlık yaşadım. Gögüs kanserine yakalandım. Ama çocuğum için, kendim için azimle savaştım, çocuğumun güler yüzünden aldığım destek ve moralle bu hastalığı yendim. Çocuğum benim yaşam kaynağım.”
milliyet