Bel fıtığı söz konusu olunca tek bir tedavi veya tek bir ameliyat yönteminden söz etmek mümkün olmuyor. Kişinin omurga yapısı, kas yapısı, sosyal konumu, omurga kanallarında darlık olup olmadığı ameliyatta uygulanacak yöntemi belirlemede önemli. İşte bu nedenle bel fıtığında her ameliyat kişiye özel olmalı!

Her hastaya aynı ameliyat mı uygulanıyor?
Her hastaya uygulanan tedavi de, ameliyat da farklıdır. Bazı hastalara endoskopik ameliyat yapılırken bazılarına yapılamaz. Endoskopik ameliyat yapılmasını bel fıtığının bulunduğu yerde mevcut kanal darlığının olmaması etkiler. Bel fıtığı tek başına bir hastalık değildir. Omurganın anatomik yapısını etkiler. Herkesin anatomik yapısında, kas yapısında farklılıklar olduğu için de tedavinin ve ameliyatın kişiye özel olması şarttır.
(Buna ben de şahit oldum. Sabah girdiğim ilk ameliyat endoskopik cerrahi ile yapılan bir bel fıtığı ameliyatıyken ikinci girdiğim ameliyat hastanın kanallarında daralma olduğu için açık cerrahi ile yapıldı. Hastanın omurgasını belli bir düzlemde tutabilmek ve daralmayı önlemek için de vidalar takıldı. Evet yanlış duymadınız, vidalar takıldı. Omurgaya tıpkı bir marangoz gibi delikler açıldı. Çıkan sesleri duymanız lazımdı; ameliyathanede delme ve çekiç sesleri işitiliyordu. Yüksek devirli bir motorla çalışan aletin ucunda elmas bir uçla delme ve kesme işleri yapılıyordu. Takılan vidaları röntgende seyredince aklıma ilk gelen bu hastanın havaalanındaki durumu oldu. Güvenlik cihazlarından nasıl geçecekti? Prof. Azmi Hamzaoğlu, titanyumun bu tip güvenlik cihazlarında ötmediğini ama yine de her ihtimale karşı bu ameliyatı yaptığı hastalara bir kimlik kartı verdiğini söyledi. İngilizce ve Türkçe düzenlenen kartlarda hastanın omurga ameliyatı olduğu ve vida takıldığı belirtiliyor. Bu kartı göstererek vücutlarında vida olduğunu ispatlayabiliyorlar.)

Bel fıtığı iktidarsızlığa neden olur mu?

Bu, bel fıtığının seviyesiyle ilgili. Eğer "Kauda ekina sendromu" dediğimiz bir durum varsa, bir kanalı tamamen tıkayacak büyük bir fıtık oluşmuşsa veya bu fıtık idrar, dışkılama ve cinsel hayatı kontrol eden merkez üzerinde ise iktidarsızlık da görülebilir. Ama her bel fıtığı iktidarsızlık nedeni değildir.

En tehlikeli aşama nedir?

Bel fıtığında en tehlikeli aşama özellikle "düşük ayak" dediğimiz tam sinir kökü basısı sonucu gelişen ayak durumudur. Kişi ayağını tekrar yukarıya çekemez.

Bel fıtığı hangi yaşlarda daha çok görülüyor?

Genellikle erişkin yaşta daha fazla görülüyor. Erişkin yaştakilerin ortalama yüzde 80"i hayatının bir döneminde bel ağrısı çeker ve bir hekime müracaat eder. Ama bunların hepsi bel fıtığı değildir.

Bel ağrısı, bel fıtığından başka hangi nedenlerden kaynaklanıyor olabilir?

Bir adale spazmı olabilir. Enfeksiyon olabilir. Bel ağrısı sadece omurgayla ilgili nedenlerden kaynaklanabileceği gibi iç organlara bağlı nedenlerden de ortaya çıkabilir. Örneğin kadın doğum rahatsızlığı, pankreas, mide rahatsızlığı veya bir batın içi sorunundan kaynaklanan rahatsızlık olabilir. Ama belden kaynaklanan sebepleri sıralarsak enfeksiyon, tümör, travmalar, özellikle basit adale ağrıları ve romatizmal hastalıklar sayılabilir.

Ameliyat sonrasında fizik tedavi gerekir mi?

Fizik tedaviyi ameliyat öncesi sinir kökü basısına bağlı kuvvet kaybı ve o sinir kökü basısından dolayı ortaya çıkan fonksiyon kayıpları olan hastalara öneriyoruz. Amaç bu fonksiyonları tekrar kazanmak. Ayrıca ameliyata rağmen ağrısı olan hastalarda da ağrıyı kesmek amacıyla fizik tedaviyi öneriyoruz. Ama her hastada gerek olmuyor. Gerekli olup olmadığına ameliyatı yapan doktor karar veriyor.

Hastaların çoğu ameliyattan felç riski yüzünden çekiniyor. Risk var mı?

Omurgayı boyun, sırt bölgesi ve bel bölgesi olmak üzere üç ana gruba ayırıyoruz. Sırt seviyesinde olan bir bel fıtığında, fıtığa bağlı ameliyat olmadığınız takdirde felç olma riski yüksektir. Ameliyat esnasında felç olma riski çok azdır, binde 1 civarındadır. Ama bel bölgesinde hiçbir zaman felç olma gibi bir risk yoktur. Sadece çalıştığınız sinir kökünde geçici dolaşım bozuklukları olabilir. Ve o sinir kökünün yaptığı fonksiyonlarla ilgili bozukluklar ortaya çıkabilir. Bunlar arasında üç ayla altı hafta arasında iyileşen vakalar da görülür, kalıcı problemler de çıkabilir. Ameliyat öncesi felç durumu veya riski varsa bu risk ameliyat sonrası için de geçerlidir.

(Ameliyat sırasında gördüğüm ilginç bir uygulamayı sizinle paylaşmak istiyorum. Artık ameliyatlarda kullanılan bir çeşit sinir elektrosuyla hastanın felç olma riski yok denecek kadar aza indiriliyor. Ameliyat sırasında hastanın vücuduna ve kafasına bağlı elektrotlar yardımıyla sinirler üzerindeki etkiler ölçülüyor. Ameliyatta cerrah sinirlere çok yaklaşırsa elektrotlar aracılığıyla tıpkı kalbe çekilen EKG gibi çizimler ortaya çıkıyor. Ameliyat boyunca bu aletin yazdıklarını gözlemleyen bir nörolog, cerraha bilgi veriyor. Öyle bir sistem ki o bölgedeki bası azaldığında sinirin rahatladığını ve ameliyatın o aşamasının başarıyla tamamlandığını da gösteriyor. Bu nedenle artık "bel fıtığı ameliyatında felç oldu" korkusu tarihe karışıyor.)

Hastalığın yaşla ilgisi var mı?

25 yaşından sonra bel ve omurga sorunu nedeniyle doktora gitme oranı yüzde 40. Bu oran 40 yaşından sonra yüzde 60"a çıkıyor. 50 yaşından sonra ise yüzde 80. Yani 50 yaşından sonra her 10 kişiden 8"i bel ve omurga sorunu yaşıyor.

Kadında mı, erkekte mi daha fazla görülüyor?
50 yaş üstü kadınlarda dejeneratif omurga problemleri çok daha fazla.

Bel fıtığı ile sigaranın ilişkisi var mı?

Sigara, dolayısıyla nikotin dokulara mikroskopik seviyede kanın gitmesini önlüyor. Kan dolaşımının önlenmesi ve dokunun beslenme güçlüğü yaşaması dokunun kendini tamir etme yetisini azaltıyor. Yani dokuda hızlı bir yıpranma ve biyolojik yaşlanma başlıyor. Tedavilerde sigara içenlerin başarı şansı yüzde 20 azalıyor. Bu oran çok korkutucu.
Bel fıtığı MR olmadan teşhis edilemez mi? Herkes MR çektiriyor.

Şimdi Türkiye"de korkunç bir MR hastalığı var. MR iyi hoş bir şey, doktorlara müthiş yardımcı ama hekim kontrolü olmadan çekilen MR"ın hastaya yararından çok zararı var. Kırık çıkıkçılar bile artık “Bir MR çektir de gel” diyor hastaya. Düşünün sektörü. Onlar bile yapacakları işlemin hastayı felç etme olasılığına karşı güya (!) önlem alıyorlar.

Hasta hekim kontrolü olmadan gidip “Benim bir beyin MR"ımı çekin” diyor. Ya da bizim dalımızda; boyun ya da bel. Bugün ben sizin boyun MR"ınızı çektirtsem, orada mutlaka bir fıtık ibaresi görebiliriz. Ama bu sizin boyun fıtığı hastası olduğunu göstermez. Birine ağrı veren ötekine hiç rahatsızlık vermeyebilir. Dolayısıyla hekimin geçmişini bildiği, tanıdığı hastanın MR"ına bakması çok daha farklı ve doğru tanılar ortaya çıkarabilir.

FERHAN KAYA POROY - RADİKAL