Sevgili şehirli dostum, güneş, deniz, tatil derken, yaz yavaş yavaş bitiyor farkında mısın?

Neredeyse, Ağustos ortasına geldik. Bütün yaz sofralarımızı şenlendiren mis gibi domatesler, patlıcanlar, biberler yakında yerlerini başka sebzelere bırakacaklar. Ne o, şaşırdın mı? Bunların sadece yazın yetiştiğini bilmiyor muydun yoksa? Belki yaşın gereği bilmiyorsun, belki hep tezgâhlarda olduğu için aslında eskiden sadece yazlarımızı tatlandırdığını unuttun. Her ne ise, işte ben sana hatırlatıyorum. Bunlar yazın bağda bahçede yetişir aslında. Yaz-kış marketlerde şık ambalajlarda satılanlar sadece bunların kopyalarıdır. Sürekli lezzetsizliğinden ve pahalılığından şikâyet ettiğin halde yine de kış ortasında almaktan vaz geçmediğin için üretiliyorlar. Üstelik yazın çoğunlukla, kışın ise mutlaka seralarda yetişiyorlar. Uyusun da, büyüsünler diye türlü hormonla takviye ediliyorlar. Sadık yari kara toprak olmadan, onları dölleyen kuşlar, arılar olmadan, bol kimyevi madde karıştırılmış serumla damla damla sulanıyorlar. Sonrada başta marketler olmak üzere, ne yazık ki semt pazarlarına kadar giriyorlar. Bütün bu zahmetler, sen kış ortasında domates, biber yiyip nefsini körletesin diye değil tabii. Birileri para kazanıyor, hem de fena halde para kazanıyor. Bu paralarla yatlar, katlar almanın yanısıra, atalık tohumlarımızın canına iyice okumak ve hepimizi tamamen barkodlu sebze-meyve köleleri haline getirmek için daha büyük seralar, daha büyük soğuk hava depoları yaptırıyor. Bu arada sende, hem paranı, hem sağlığını, yansıra belki de geleceğini kaybediyorsun. Sıradan köylü, çiftçi ise ancak kendi yaşadığı yerin pazarına getirebildiği veya kapısının önüne koyduğu birkaç sandık sebze, meyveyi satmaya çalışıyor. Üstelik birde müşterilerden pahalı diye azar işitiyor. Canım kardeşim, sera ortamı, hormon yardımı olmadan büyük zorluklarla yetiştirilen bu sebzelerden şans eseri aldıysan, ne kadar lezzetli olduğunun, kokusunun nasılda tüm mutfağı ve evi doldurduğunun farkına varmışsındır. Binbir emekle yetişen bu ürünleri alırken, ne olur homurdanma. Daha çok al, daha çok küçük çiftçiye destek ol. Sağlığını korurken, gerçek iyi tarımın korunmasına ve yaşamasınada katkı sağla. Varsın, aldıklarının bazıları kurtlu, bazıları eğri, büğrü olsun. Bu onların sağlıklı olduklarını gösterir. Kuyumcu dükkânında satılan beşibiryerdeler gibi sıralanmış, raf ömrü uzasın diye içi gıda gazı ile doldurulmuş birbirinin eşi ürünleri alma. Onların o yusyuvarlak, tostoparlak görünümlerine aldanma. Doğada hiçbir şey, birbirinin tıpatıp aynısı değildir. Doğanın zenginliğini hafife alma. Unuttuysan, şunu da hatırlatayım; giderek uzaklaştığın doğanın bir parçası olan sende, teksin... Biliyor musun, bu ürünlerin pek çoğu o raflara, tezgâhlara ülkemizden binlerce kilometre uzakta olan, belkide haritada zar zor bulacağın ülkelerden geliyor. Tabii, bozulmasınlar diye bir sürü kimyevi maddeyle içi dışı sıvanıyor. Sen ne kadar yıkasanda, sirkeli sularda bekletsende nafile bilesin. Yılanın, akrebin zehrinden korktuğundan daha fazla, bu yediklerinin zehirinden kork. İnsan eliyle yaratılan zehir, doğadakinden kat be kat daha öldürücü.

Dört mevsim her şeyin yetişebildiği canım ülkemizin tarımının daha da geri gitmesini istemiyorsan, yakın gelecekte yokluktan değil ama pahalılıktan istediğin meyveyi, sebzeyi alamayacak duruma gelmek istemiyorsan, yereli, köylüyü, iyi tarımı ve her şeyi mevsiminde tüketmeyi önemse.

Yazımın başında ne demiştim?

Yaz bitiyor ve bu sebzeler yakında gerçek anlamda yetişmeyecek. Kış ortasında, kilosu on liradan sahte domates yemek umurunda değilse, sorun yok. Ancak, sözlerimi biraz önemsediysen, şimdiden ufak ufak kış hazırlıklarına başla. Varsa bahçeden, yoksa küçük çiftçiden alacağın domates, biber, patlıcan, bamya, erik, şeftali gibi ürünlerden konserve, salça, reçel yap. Yapacak vaktin yoksa, yapanlardan satın alıp, ev bütçelerine katkıda bulun.

Mutfağına soktuğun yiyeceğin, içeceğin gerçek olup, olmayacağının kararını sen vereceksin. Cicili bicili paketlere, şarkılı türkülü reklamlara kanarsan, sonrası fena olabilir. Bu hayat senin.

Azıcık gayret ve çokça dikkatle, kendini ve sevdiklerini çok daha sağlıklı beslemen, ülkenin geleceği için iyi, gerçek tarımı desteklemen mümkün. Haydi!
Sevgi ve doğayla kalın!