Seçimlerden sonra aldığım siyasi konularda makale yazmama kararımı sürdürmede oldukça  zorlanıyorum.  Hele son Soma faciasıyla içim dolu dolu, ama kendimi tutacağım.

Münih merkezinde yaklaşık  57 bin Türkiyeli yaşıyor.  Bunların çoğu da bir şekilde birbirini tanır.

Gezi Parkı, paralel devlet iddiaları, yerel seçimler ve son olarak da Soma faciasıyla toplum olarak daha da paramparça olduk. Daha önce can ciğer olanlar, Türkiye’deki siyasal çalkantılardan etkilenerek birbirlerine kanlı bıçaklı düşman olmaya başladılar. 12 Eylül öncesi durumların bir değişik şeklini yaşıyoruz şu günlerde...

Bunda sosyal  medyanın yanlış kullanılması büyük rol oynuyor.

Hükümet yanlıları baştakiler ne yaparsa yapsınlar gözü kapalı kabullenip, hatta bazı insanları hâşâ kutsallaştırmaya kadar gittiler. Gözlerini iktidarın hatalarına kapattılar.

Hükümet karşıtları ise hava kapalı da olsa işin ardında hükümeti sanacak kadar paranoyaklaştılar.  Ortadaki doğru gitmeyen hasta sistemi gece gündüz eleştirirken,  bu hastalığa bir çare üretme çabasını göstermiyorlar.

Geçmişe bir bakın, kimler geldi kimler gitti...  Bir topal sineğe yenilen Nemrut’u unutmayın. Üç beş yıl sonra bu hükümet gider diğeri gelir ama bizler yaşadığımız sürece bu kentte yüz yüze bakacağız.  Bu hükümetler gidicidir, ama dostluklar kalıcı olmalıdır.

Ayrı siyasi görüşlerden olduğu için en yakın arkadaşınızı kırmayın, zaten gönül kırmak en büyük günahlardandır...

Hele bu yaban ellerde üç beş kişi ile kılınan cenaze namazınıza siyasi fikir ayrılıkları nedeniyle kırdığınız o üç beş kişi de gelmeyecek.

Siyasi nedenlerle kırdığınız  bir arkadaşınız varsa, ne olur gidin ona sarılın, gönlünü alın ki Allah da sizden razı olsun... 

-