Sertab Erener, bir süredir Türkiye’nin gündeminde. Ama bu kez şarkılarıyla değil, yaptıkları, söyledikleri, aldığı eleştiriler ve övgülerle. Reklamlarda oynadı, eleştirildi...

Somali’ye gitti, eleştirildi... Amy Winehouse’un ölüme gidişine sitem etti, eleştirildi... Öte yandan güzelleşti, kıskanıldı ve tabii en çok da bunu nasıl yaptığı merak edildi. Sertab’ın yıllara meydan okuma formülünü okumanız, size her açıdan iyi gelecek. Sadece fiziksel değil, ruhen de iyi, arınmış, değişmiş olmanın peşinde koşacaksınız.

Başbakan’la Somali’ye gidişiniz çok konuşuldu. Eleştirilere birazdan geleceğim ama önce senden Somali izlenimlerini almak istiyorum...

- “Afrika neden adam olmuyor?” diye düşünürdüm hep. Bir kere hem kendi bilgileri yok hem de o kadar bir şey yapamaz hale gelmişler ki, o kısır döngüden çıkamıyorlar. İnsan değiliz biz de, işimize geliyor bazılarının acıları üzerinden para kazanmak... Uzun zamandır Afrika’ya gitmek istiyordum. Safarisine de gitmek istiyordum, sefaletine de. Daha önce de AKUT’la Sri Lanka’ya gitmiştim. Gecelerce antibiyotik paketledik. Döndüğümde zatürree oldum.

* Yani Somali senin yardım amaçlı ilk gezin değil. Peki neden bu kez bu kadar eleştirildin?

- Sri Lanka’da da iç savaş var ama oraya kendi imkanlarınla gidebiliyorsun. Somali ise devlet organizasyonu olmadan gidebileceğin bir yer değil. Ayrıca Sri Lanka’da da Tayyip Erdoğan’la karşılaştık. “Biz zor şartlarda geldik, dönüşte bizi alır mısınız?” diye rica ettik ve oradan Erdoğan’ın uçağında döndüm. Şu anda ise insanlarda tuhaf bir psikoloji var. Oysa ben hiçbir şeyi sahiplenmek istemiyorum. Kendimi dinler, diller, takımlar ve partiler üstü görüyorum. Teklif geldiğinde, bu fırsatı kendi adıma nasıl değerlendirebileceğime baktım. Kimin, nasıl götürdüğü umurumda değildi.

* Yaşamın değişti mi peki döndükten sonra?

- Ben kalın bağırsağı olmayan biriyim. Bu konuyla ilgili ufak bir şey atlattım. Onun dışında, orada gördüklerim gözümün önünden gitmiyor. Yaptığım her şeye daha farklı yaklaşıyorum artık. Çünkü her şeyin çok değerli olduğunu anladım ama hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz maalesef.

* Somali’den evlat edinmek için Türkiye’den birçok başvuru olmuş. Sen düşündün mü bunu?

- Evet, düşündüm. Hatta Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Ümit Boyner de oradaydı, onlarla da konuştuk. Ama ülkeler arası birtakım bürokratik sorunlar nedeniyle oradan evlat edinmek çok zor.

* Demir nasıl karşıladı bu düşünceni?

- Demir’le bunu konuştuğumuzda şaşırdık aslında, çünkü daha önce hiç çoluk çocuk muhabbeti yapmamıştık. Yaşlandıkça geliyor insanın aklına herhalde. Ama bu büyük bir sorumluluk. Buna hazır olman ve hayatını organize etmen lazım.

FAZIL TWITTER’A YAZACAĞINA BANA TELEFON AÇABİLİRDİ

* Fazıl Say’a gelelim... Beklenmedik ve sert bir tepki verdi Başbakan’la Somali’ye gidişine...

- Fazıl yakın arkadaşım. Twitter’dan bir şey yazmış, ben de ona aynı medyadan cevap yolladım.

* Daha sonra konuştunuz mu hiç?

- Hayır. Eğer bir derdi varsa telefon açması gerekirdi diye düşünüyorum. Nasıl ki doğum gününü kutlamak için bana “Gelsene Sertab” diyorsa, bunu da aramızda telefonda konuşabilirdik.

* Amy Winehouse için “Müthiş bir yetenek ama sadece yetenek yetmiyor, çoğu zaman zeka da gerekiyor” dedin ve bu sözlerin de tepki aldı...

- O da başka bir yanlış anlaşılma. Benim bahsettiğim zeka başkaydı aslında. 10 yıldır farkındalık nedir, insan nedir, beyin nasıl çalışır gibi konularda çok ciddi okudum, deneyimledim. Günde sekiz saat meditasyon yaptım. Doğuya gittim, guruları buldum. Bahsettiğim zeka, matematiksel ya da duygusal zeka değildi. İnsanı mutlu eden seçimleri yapmaya itecek zekadan bahsetmiştim. Onların anlamasını bekleyerek hata yaptım aslında.

* Bu kadar eleştirilmenin nedeni popülerliğin ve çok para kazanıyor olman olabilir mi?

- 20 yıldır şarkı söylüyorum ben. Ama son iki yılda kendimi kaynayan kazanın içinde buldum. Çünkü ilk kez bir reklam filmine evet dedim, ilk kez bir televizyon şovunun içinde yer aldım. İlk kez uzun dönemde bir albümüm bu kadar popüler oldu. Popüler olunca birileri çok fazla konuşuyor.

* Eleştirilerden sonra reklamdan ya da televizyon programından pişman oldun mu?

- Hayır ama üzüldüğüm anlar oldu. Değer verdiğim kişilerin beklemediğim tepkileri beni üzüyor.

BEN AJDA PEKKAN GİBİ OLMAYACAĞIM

* Programdan bahsetmişken sorayım, “Star Akademi”de favorin kim?

- İki-üç isim var beğendiğim. Arif elendi ama hemen ardından konservatuvar sınavını kazandı. Bence o yüksek bir tenor olarak yetişecek. Mekiye türkü ya da Türk sanat müziği alanında eğitim almak istiyor. Ona da destek vermemiz lazım. O coğrafyadan bir kız çocuğunun eğitim alarak sahnede olması çok önemli. Hayrettin de hırslı ve planlı çocuk. Kendini geliştireceğini sanıyorum.

* Jüri arkadaşlarını kısaca değerlendirsen, neler söylersin?

- Ajda her şeyiyle tecrübe. Ertuğrul Özkök soru soran, merak eden, cevap arayan. Samsun Demir de savaşçı ve dobra.

* Ajda Pekkan yıllarca bu sektörde dimdik durdu, zamana yenilmedi. Sen o yaşlarda kendini nerede görüyorsun? Pekkan gibi olur musun?

- Ben olmayacağım galiba. Müzik kadar sevgiyle yapacağım diğer işlere kayacağım.

* Neler mesela?

- Belki bir toprak parçasında oturup kendimizi arayacağımız bir merkez yapmak. Belki çocuklara yardım etmek...

* Gündemdeki başka bir isme; müziği bıraktığını açıklayan Teoman’a gelelim. Yaptığı seçimi nasıl değerlendiriyorsun?

- Teoman benim canım arkadaşım. Okumuş, yazmış, çizmiş, düşünmüş bir insan. Umarım kendisi için doğru bir karar vermiştir ve umarım bu kararı acı, öfke ya da yenilmişlikle almamıştır. Belki de öyledir ve ondan ders alacaktır, bilemiyorum... Herkesin seçimlerine saygılı olmalıyız.

* Sen müziği bırakır mısın bir gün?

- Bodrum’dur, teknedir derken yavaş yavaş azaltıyorum zaten. Müziği sevgiyle yaptığım zaman yapmak istiyorum, hedefler üzerinden değil.

KISKANÇ DEĞİLİM VE HİÇ ALDATILMADIM

* Merak ediyorum, kıskanç biri misin?


- Hiç değilim.

* Peki kendine mi çok güveniyorsun, yoksa karşındakine mi?

- Ben bu olayı kendi içimde çözdüm. Kıskançlık, bize anneler ya da geleneklerden enjekte edilen bir bilgi.

* Sana gelmedi mi o bilgi?

- Geldi. Ama ben yendim onu. Kıskançlığın temelinde korku yatıyor. Aldatılma korkusu. Senin içinde tohumu varsa, onu yaşıyorsun. Korkular, şekil alarak geri geliyor. Korkularla yüzleşip, onları tanıyıp yenmeni sağlayan yöntemler var. Bunları öğrenmek gerek. Benim ilişkilerimde kıskançlık hiç olmadı ve hiç kimse beni aldatmadı.

* Çok şanslısın.

- Şanslı değilim, bunu ben sağladım.

DEVLET NİYE BENİM İLİŞKİMİ ONAYLASIN Kİ?

* Demir Demirkan’la evleniyorsunuz diye bir haber çıktı. Bu dedikodunun aslı neydi?


- Dedikodu Sinan Çetin’den çıktı. Biz de anlayamadık ve hatta duyunca “Nasıl evlenmiyoruz diyeceğiz?” diye telaşlandık. Olay, Demir’le beraberliğimizin 15’inci yıl kutlamasıydı aslında. Mail attık arkadaşlara, Sinan bunu evleniyoruz diye anlamış ve öyle söylemiş herkese.

* Evlenecek misiniz peki?

- Hayır.

* Neden?

- Çünkü bir şey değişmeyecek hayatımızda. Ayrıca niye devlet benim ilişkimi onaylasın ki? Bunu aşağılamak adına söylemiyorum. Ama aile denen şey insanın yeni keşfettiği bir şey. Toplum içinde bir arada yaşayalım dendiğinde bulunmuş bir kurum. Ben evlenirsem daha farklı bir şey olmayacak. İki kez evlenmiş biri olarak söylüyorum bunu. Hiç evlenmedim de değil yani.

* Madem bir şey değişmeyecek, neden evlenmemeyi tercih ediyorsun peki?

- Böyle daha iyi. Evlilik kurumu, eşi malı gibi görme, “O benim, ben de onunum” diyerek sahiplenme gibi kronik bir rahatsızlığa neden oluyor.

* “Sanatçı topluma örnek olmalı” konusu devreye girdiğinde neler dersin?

- Böyle bir baskı yok üzerimde.

* Anne-baba baskısı?

- Ben 21 yaşındaydım, babam sevgilimle beni otobüse bindirip tatile yolladı. Babam bizi toplumsal baskılar üzerinden büyütmedi. Annem de öyledir. Birey olmamız için gereken her şeyi sağladılar. Onlara bu konuda binlerce kez teşekkür ediyorum.

* Peki çocuğunuz olsa evlenmeyi düşünür müsünüz?

- İşte sadece o zaman düşünebilirim. Bugünkü sistem ve algı ortamında, büyüdüğünde savaşması gereken bir mesele çıkarmamak adına düşünürüm. Yoksa kendim için düşünmem yani.

PİLATESE KARŞIYIM SPORU BİLE YANLIŞ YAPIYORUZ

* Ve gelelim “Sertab çok güzelleşti” konusuna. Ne yaptın da bu kadar gençleştin, güzelleştin?


- Kendime çok iyi bakıyorum. Dışarıdan hiçbir şey işe yaramıyor; ne krem, ne botoks ne de estetik müdahale. Her şey içeriden iyileşiyor. Ben bunu buldum. İçin iyileştikçe, bu dışarıya cildin, bakışın, duruşun olarak yansıyor. Güzelleşiyorsun. Tabii cildime gereken önemi de gösteriyorum.

* Herkesin bildiği kremler mi kullanıyorsun?

- Hayır, marketlerde satılan ticari kremleri kullanmıyorum. Kimsenin bilmediği markalara ulaşabiliyorum. Bir de cerrahi değil ama makinelerle dıştan müdahaleler yaptırıyorum. Kolajene gidip hücreleri yeniden canlandıran makineler bunlar. Ayrıca iyi besleniyorum, her gün spor yapıyorum.

* Pilates yapıyor musun?

- Hayır, karşıyım pilatese. Pilates, bir dansçı adamın sakatlandıktan sonra kendi rehabilitasyonunu sağlamak için geliştirdiği bir makine. “Süper kaslar yapalım” aleti değil. İyi bir vücutta olan kasları uzatmak için geliştirilmiş bir yöntem. Kas olmayan birine kas yapmaz yani. Sporu bile yanlış yapıyoruz.

GARİP BİR AİLEYİZ KUTLAMA YAPMALIYIZ

* Bayram senin için ne ifade ediyor?

- Babaannem, namazında niyazında, gayet dindar bir kadındı. Biz onu ziyarete gittiğimizde el öptürür, sonra da şeker verirdi. Ama o kadar işte. Bizim ailede babamdan kaynaklı olarak fazla kutlama yapılmaz. Doğum gününü de kutlamazdı babam. Doğum gününü bilmez bile. Garip bir aileyiz biz, ritüel sevmeyiz. Doğum günü, bayram, seyran pek olmadı bizim hayatımızda.

TSM ALBÜMÜ ÇIKARACAĞIM

* 16 Eylül’de Kuruçeşme Arena’da konserin var. Nasıl bir hazırlık yapıyorsun?

- Kuruçeşme’de, Açık-hava’da yaptığımın devamını yapacağım. Çok fazla adam gibi sahnemiz yok. Bu iki-üç güzel mekân, hazırlanıp havamızı attığımız yerler.

* Yeni albüm için çalışmalar başladı mı?

- Bir sonraki albümde Türk sanat müziği söyleyeceğim. Babam Türk sanat müziği çalışmış biri, besteleri var. Zeki Müren’le aynı hocadan ders almış. Babam yaşarken, onun seveceği bir ara albüm yapmak istedim. Aralık gibi çıkacak. 2012’de de yeni albüm yapacağım.

DEMİR'LE ARTIK HİÇ KAVGA ETMİYORUZ

Demir Demirkan’la 15 yıllık beraberliğinizin sırrı ne?


- Ben kendimi yapmaya çalıştım, o da kendini yapmaya çalıştı. Kendimizi anlamaktan bahsediyorum. “Ben kimim?” sorusunun cevabını bulduk yıllar içinde. Demir kendi korkuları, çocukluğundan bilinçaltına attığı problemleriyle uğraştı. İkimiz de kendi sorunlarımızı temizlemeye çalıştık. Kendimizle ve birbirimizle barıştığımızda iyi bir ilişki kurmaya başladık. Savaşmadan yaşamayı öğrendik. Silahlarımız yok bizim. “Bana ne yapacak?” diye gardımızı almıyoruz. İlişki bu değil. İlişki, karşındakini değiştirmeden, olduğu gibi kabul edince iyi yürüyor. Karşı taraf senin aynan, senin yansıman. “Karşı taraf” diye bir şey de yok aslında. Bu ikililik var ya, bizi öldüren o işte.

* Hiç kavga etmiyor musunuz?

- Hiç etmiyoruz, hiç.

* Peki hep mi böyleydi?

- Olur mu hiç! Zamanında hem de nasıl kavgalar ettik. Ayrıldık, “İlişkimize ara verelim” dedik. Hepsini yaşadık. Meditasyonlara başladığımızdan beri, beş-altı yıldır çok iyiyiz.

Ömür GEDİK/HÜRRİYET