Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rize'de AK Parti teşkilatına yönelik verdiği mesajların 'çok kritik' olduğunu yazdı.

"Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı olarak, Rize İl Başkanlığı'ndaki konuşması çok kritikti. Sadece benim mi dikkatimi çekti acaba?" diye yazan Öztürk, teşkilat üyelerini uyardı:

"Ben teşkilat mensubu, bürokrat ya da siyasetçi olsam tir tir titrerdim."

İşte Kemal Öztürk'ün yazısındaki detaylar:

"Sanırım son dönemlerin en önemli mesajlarını, memleketi Rize'de verdi.

...

Devlet değişim yaşarken, AK Parti kongreler sürecine girerken, büyük olağan kongre yaklaşırken ve herkes bir beklenti içindeyken, Erdoğan'ın verdiği mesajlar çok önemliydi ama bakıyorum bir ben teyakkuza geçmişim.

Konuşma yazılı değil, irticalen yapıldı. Dolayısı ile mesajlar, Erdoğan'ın kafasında biriktirdiği ve kritik sorun olarak gördüğü konulara yönelikti.

Bir tanesi hariç, mesajlar açık, seçik ve kör göze parmak sokar gibiydi. Ben teşkilat mensubu, bürokrat ya da siyasetçi olsam tir tir titrerdim. Erdoğan çok kararlı gözüküyordu çünkü. Sık sık bu sütunda dile getirdiğim eleştirileri Erdoğan'ın bizzat kendisinin yapması, eleştirilerin bir kısmına da cevap vermiş olması, sanırım beni heyecanlandırdı. İyimserlik içindeyim.

Bu nedenle o mesajları açarak sizinle paylaşmak istedim. Size de iyimserlik bulaştırayım biraz.

DAVASI OLMAYAN AK PARTİ'DE OLAMAZ

“AK Parti teşkilatlarında görev alacak kişilerin, şu bakanın, bu milletvekilinin, filanca grubun, falanca yapının adamı değil, davanın ve milletin adamı olması şarttır. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; davası olmayan ve bulunduğu yerde milletimizin tamamını kucaklayamayan hiç kimse AK Parti'de yöneticilik yapamaz.”

Davadan kastı nedir?

Benim tanıdığım Erdoğan'ın davası ülke, millet, büyük Türkiye ve İslam dünyası davasıdır. O zaman derdi bu olmayan insanların partide yönetici olamayacağını ilan ediyor. İsterse bakan yakını, milletvekili tanıdığı ya da bir grubun, bir bölgenin adamı olsun... Bazıları 'dava' derken parti anlıyor, makam anlıyor, bakanlık anlıyor, kişisel koltuğu anlıyor, kendi grubu anlıyor… O yüzden açıklık getirmek istedim haddim olmayarak.

LİYAKAT, EHLİYET VE GÖNÜLLERİ KAZANANLAR ÖNE ÇIKSIN

“Teşkilatlarımızın bir kısmında metal yorgunluğu emareleri gördüğümü çeşitli defalar dile getirdim. Büyük kongre sürecimizi de fırsat bilerek teşkilatlarımızda kapsamlı bir değişim yapmak durumundayız. Genel Başkan olarak bu konuda kararlıyım.

Milletimizin bizden beklentilerini karşılayabilecek donanıma ve dinamizme sahip arkadaşlarımızla yolumuza devam edeceğiz… Kardeşlerim koltuklara getireceğimiz arkadaşların isimleri değil o isimlerin halkla iletişimi nasıl, aslolan bu.

Devleti biz yönetiyoruz, ben de Cumhurbaşkanı olarak hükümetimiz ile el ele bir gayretin içindeyiz. İstediğimiz kadar yollar yapalım, havalimanı yapalım, enerjide rekor üstüne rekorlar kıralım ki kırıyoruz, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, bu yatırımları cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidar yapmadı. Bunları biz yaptık. Peki yeterli mi? Bunların hepsi gerekli ama yeterli olan ne? Gönülleri kazanmak.”

Her kesimden insanın (ben de dahil) liyakat ve ehliyet meselesindeki eleştirilerine verilmiş bir cevap gibi. Milletin beklediği donanıma ve dinamizme uygun insan kaynakları, yöneticileri iş başına getirmek istiyor. Buna da alkış.

Aslolan yol yapmak, baraj yapmak değil, gönül kazanmak ise son zamanlarda artan mağdurlar meselesi, gönlü kırıklar, küskünler ve örselenmiş insanlarımızı yeniden kazanmayı amaçlıyor diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

MİMARİ, BETONLAŞMA VE ŞEHİRLEŞME SORUNU

“Şu anki Ayder Yaylası bizim temsilimiz olamaz. Allah'ın bize verdiği Ayder bambaşka ama biz Ayder'i kirlettik, rezil ettik. Başkan, öyle olur mu? Olmaz değil mi?”

Daha önce de İstanbul'u mahvettik demişti. Şimdi Ayder Yaylası'nı rezil ettiğimizi söylüyor. Hem de belediye başkanının gözünün içine bakarak (başkanın yerinde olmak istemezdim, kesin erimiştir).

Sanırım Uzungöl'ün nasıl betonlaştırıldığını da görmüştür. Bu durumda betonlaşma, çirkin mimari, imarda suiistimaller konusunda bir şeyler yapma niyetini açıklamış oluyor. Bir İstanbul yaşayanı olarak buna çok sevindim. Çünkü nefes alamıyoruz gökdelen ve AVM'lerden dolayı.

SİYASET BARONLARINA MEYDAN OKUMA

“15 yıl öncesinin, 20 yıl öncesinin, 25 yıl öncesinin siyaset baronlarının tarzıyla AK Parti'de etkinlik kurmaya kalkan herkes, karşısında bu kardeşinizi bulur. Bunu böyle bilin.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çözemediğim tek mesajı bu. AK Parti'de etkinlik kurmak isteyen siyaset baronları diye kimi kast ediyor acaba? Bunu çıkaramadığım için ekibini aradım. Onlar da tam olarak kimi kastettiğini bilmiyor. Sanırım kendi partisini birilerinin etkilemeye çalıştığını, başka bir yere çekmeye uğraştığını fark etti.

Kim acaba?

Son olarak devleti yıkıp, yeniden kurmak isteyen birine de cevap veriyor. Dün yazmıştım, yazıdan sonra Erdoğan konuşmuş oldu.

“Bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka hiçbir devletimiz yoktur. Kim ne derse desin, hepsi hikaye...”