Hovardalara bahane oldu, incinmekten korkanlara kaçış yolu. 20 yıl önce söylense ne olduğu bile anlaşılamayacak bu sorun ne ara ortaya çıktı? Nedir bu "bağlanma problemi"nin sebebi?

Bağlanma korkusu modern insanın sefil savunma kalkanı diye düşünüyorum. Tek eşli zamanlar geride kaldı ve ilişkileri yaşamak, bitirmek, ısıtıp tekrar yaşamak çoktaan kolaylaştı. Bu yüzden eski darbelerden ve hayal kırıklıklarından mustarip korkaklara dönüştük. O kadar korkağız ki, tekrar birine kendimizi kaptırıp sonra da terk edileceğiz diye, ilişkiden kaçıyoruz.
İşin uzmanları, söylediklerimi kabul etmekle beraber asıl nedeni her problemde olduğu gibi yine
mutsuz çocukluğa bağlıyorlar (Gel de çocuk yap!). İnsan büyürken bağlandığı kişiler tarafından sonradan incitilirse ileride bağlanma korkusu yaşamaya başlarmış. Aşık olur ve bağlanacağını hissederse karşısındakini uzaklaştıracak tavırlara bürünürmüş. Siz yaşamasanız da yakınınızda bir yerlerde görmüş, dinlemişsinizdir. Böyle tipler bağlanma problemi olduğunu inkar ederler. Büyük
bir tutkuyla sizi ilk dakikadan itibaren sarıp sarmalar, bulutların üzerinde uçururlar. "Hayatımın aşkı," "ruh eşim" sözcükleri eşliğinde her dakika yanak yanağa yaşar hale gelirsiniz. Lakin blumiklerin bir fil kapasitesinde yiyip sonra kusmaları gibi sizin de kusulacağınız zaman gelir çatar. Kafasındaki problemler, kendine güven sorunu, artık Allah ne verdiyse birden bire su
yüzüne çıkar ve gözünüzün önünde Dr. Jekyll, Mr. Hyde"a dönüşüverir. Günlerdir ayağınızı yerden kesen ve siz olmadan nefes alamayacakmış gibi davranan biricik sevgiliniz, varlığınızdan rahatsız olan asık suratlı bir yabancıya dönüşerek arkasına bakmadan kaçar.

YALNIZLIĞIN KONFORU TATLI
Araştırmalara göre, bağlanma korkusu olan insanlar ilişkilerde aktif ya da pasif rol üstleniyorlar. Şöyle ki; aktif olanlar bağlayıcı ilişkilerden kaçarken, pasifler de sürekli olarak aktiflerin peşinden koşup onlarla beraber olmaya çalışmakta ısrar ediyorlar. Dolayısıyla “Benim de karşıma hep evli erkekler çıkıyor”, “Hangi kadınla çıktıysam, hâlâ eski sevgilisine aşıktı” gibi mazeretler ileri sürenler aslında pasif bağlanma sorunlu insanlar. Bile bile lades durumu yani… Bağlanma korkusu olan kişi hep aynı rolü oynayacak diye bir şey de yok. Bir ilişkide pasif olan, bir sonrakinde rol değiştirerek aktifi oynayabiliyor.

HER AN MÜSAİT OLMAK
Erkeklerde başka kaygılar da var tabii… Erkek için, hayatının kontrolünü elinde tuttuğu hissi çok önemli (Öyle olduğunu sanıyor!). Kadının ipleri ele geçirmesi fikri erkekte ciddi bir panik hissi ve dolayısıyla bağlanma korkusu yaratabiliyor. Gelelim işin keyfi mazeretlerine... Sorun hep
geçmişimizde ve travmalarımızda değil aslında. Pek çok "bağlanamayan"ın problemi, yalnızlığın konforundan vazgeçmek istememek. Geçmişiyle bağ kuramayan günümüz insanının, modern
yaşamın ittirmesiyle yalnız, sorumluluktan kaçan, bencil bir varlığa dönüşmesi ilişkilerimize de yansıyor. Öyle kolay alışıyor ki insan yalnızlığa, canı istediği zaman istediği şeyi yapma özgürlüğüne; hayatına birini sokmak zor geliyor. Bu özgürlüğün açılımı canının istediğini yapmaktan ibaret değil üstelik. İstediğiniz kadın ya da erkekle beraber olma özgürlüğü var ki, bu pek çok kişinin, özellikle de erkeklerin bağlanmak istememe sebebi. Düşünsenize her an bir ilişki
için müsaitsiniz. Hayatınızda bir sevgili, verilmiş bir söz, evde sizi bekleyen biri yok. Beğendiğiniz insanla flört edebilir ve sevişebilirsiniz. Yalnız yaşayan, kendine güvenen (en azından öyle görünen), sosyal, bakımlı yeni model metropol erkeğini bu konforundan kolay kolay vazgeçiremezsiniz. Arada bir canı şefkat, sıcaklık ve yuva istedi diye bağlanmaya meyledebilir, ama sizce henüz tanışılmamış onca kadından ve kazanovalığın havaya yaydığı karizmadan vazgeçmek kolay olur mu? Bağlanma sorunu yaşamak (bahane bulmak) çok kolay gördüğünüz gibi. Çocukluk ya da geçmiş ilişki travması, o da yoksa yalnızlığın cazibesi... Tahmin edeceğiniz gibi bu sorunu aşmak çaba ve özveri gerektiriyor. Ya da sadece istek.

Bağlanmak istemeyen sevgiliyi kalpten götürecek fırlamalıklar

-İsmini omzunuza dövme yaptırıp (yalandan tabi) ona
gösterin.
-Sevimli bir çocuk gördüğünüzde kucağınıza alıp “Bizim çocuğumuz da böyle olsun” türünden laflar edin.
-“Çok zor gün bulunuyor, o yüzden kapora yatırdım, bak düğünü burada yapacağız” diyerek broşürler gösterin.
-Sarmaş dolaş fotoğraf çektirip üzerine kalpler ekleyerek facebook"a koyun.
-İki günde bir gözlerinin içine bakarak “Seni seviyorum” deyin.
-Ceketinin cebine tek taş yüzük koyun ve “Bu ne acaba” diye cebinden çıkarırken boynuna atlayıp ağlamaya başlayın.

H2