Ve karşımızda bambaşka bir Kadir İnanır, başrolde… Geçmişiyle yüzleşen "Yunus Kaptan" ve üç ay önce kanseri yenip doktor kontrolünde setlere dönen Kadir İnanır… Belki de sinema hayatının en önemli rollerinden birini oynuyor. Çünkü bu senaryoyla hayatının dönüm noktasında karşılaşıyor.

Bundan sadece üç ay öncesi… Özel bir hastanenin basın odası… Nerdeyse bütün televizyon, ajans ve gazete muhabirleriyle tıklım tıklım dolu… Kimi canlı yayın yapıyor, kimi duyduğu her gelişmeyi müdürüne bildiriyor… O dakikalarda, hastanede bir Yeşilçam çınarı ameliyat oluyor… Herkesin beklediği haber; ameliyat sonucunun ne olacağı? Bu arada dedikodular almış başını gidiyor; kimi "Kaynaklarım çok sağlam, kanser son evresindeymiş" diyor, kimi "Amerika'da kemoterapi görecekmiş" diyor… Ve beklenen haber geliyor; bir döneme damgasını vuran, Türkiye'de erkek figürünün simgesi aktörün "akciğerindeki kist alındı, Kadir İnanır'ın ameliyatı başarılı geçti, metaztas yok yani kanser yayılmadan temizlendi…" Kimi hâlâ şüpheli baksa da işte üç ay sonra Trabzon'dayız… Akçaabat ilçesinde, "Elveda Katia"nın film setinde, o çınar karşımızda dağ gibi duruyor… Bir farkla; artık ağzından düşürmediği sigarasının yerini alan sakızla… Bir set çalışanı İnanır'ın sandalyesini hep peşinde dolaştırıyor ama onu otururken görmek zor. Üstelik Trabzon'a geldiği gün bir de trafik kazası geçirmiş. Sadece üç ay önce bel fıtığı ardından akciğer ameliyatı geçirdiğine inanmak zor. Maço erkeğin simgesi Kadir İnanır'ın hayatının dönüm noktasında oynadığı rol de enteresan. Geçmişiyle yüzleşen, kendiyle hesaplaşan bir erkek… Karadenizli Yunus Kaptan… Yunus Kaptan'ın hikâyesi de gerçek, yaşanmış bir olayı anlatıyor aslında… Hatta filme ismini veren Katia şu an 29 yaşında ve Moskova'da yaşıyor. Filmin yapımcısı ve hikâyenin sahibi Osman Sönmez yıllarca Moskova'da yaşamış bir gazeteci… Yunus Kaptan ve onun yıllar sonra karşısına çıkan kızı, Katia'nın hikâyesiyle de Moskova'da tanışmış. Romanı yazılacakken filmi çekilen Katia, Yunus Kaptan ve Kadir İnanır üzerine Kadir İnanır'la konuştuk…


Bu senaryoyu neden kabul ettiniz?
Hep söylüyorum ya da savunuyorum ki; bir sinema oyuncusunun sinematografisinin zengin olması gerekir. Eğer bu mesleği devam ettiriyorsa yarattığı karakterlerin çok zengin olması lazım. İnsani açıdan bunu elde etmek her zaman kolay değildir. Sabretmek ister, emek ister; iyi senaryoların beklenmesi gerekir. Dünyada da en büyük sorun yazı, yani yazanlar tarafı. Dünya sinemasından da öyle çok değişik hikâyeler çıkmıyor. Fazla yok, toplasan 25-30 tane. Hikâyeler hep birbirine benziyor. Buradayken bir senaryo geldi bana; benim 2000 yılında yaptığım dizinin neredeyse aynısı. Karşı taraf diyebiliyor ki "Bir hikâyeden birçok insan etkilenemez mi?" Etkilenebilir... Bunlar tartışma konusu. Ben de bana gelen bu hikâyeler içerisinde çok özellik arıyorum. Özellikle sinema filmi olduğu zaman daha duyarlı ve seçici bakıyorum. Sonuçta dizi filmler de filmdir ama kalıcı yönü olmadığı için uçar gider. Ama sinema filmi öyle değil.

Bu senaryoda sizi ne cezbetti?
Bu senaryoya gelince, çok kısa sürede karar verdim. Benim düşüncelerimi, taleplerimi karşılayacak yapıya sahipti. Hemen arkasından da ilk filmlerini çeken yönetmenler benim için çok önemlidir… Çünkü biriktirir yıllarca, film çekmek isteğiyle yanar tutuşur, siz de gelir o şansa sahip olursunuz. Herkese de nasip olmaz. Ben özellikle kollarım. 43 yıllık meslek hayatımda çok önemli yönetmenlerin ilk filmlerinin başrol oyuncusuydum. O filmlerin hâlâ önemli yeri vardır Türk sinemasında. Sağlam bir senaryo var, içtenlikle çalışıyor bütün ekip. Tabii ekip profesyonel değil, yönetmenimiz değil, çalışanlar değil… Böyle olunca işin kendisi de büyük olunca biraz zorlanıyoruz, yapılan hesaplar altüst oluyor bir anda... Bu arada yapımcı ister istemez hesapların dışına çıkıp zorlanacak ama sonuçta çıkacak iş, burada çalışan herkesi çok mutlu edecek.

Zarar edebilir mi film?
Umuyorum ki yapımcı zarar etmez, zaten çok kâr amaçlı bir iş yapıldığını düşünmüyoruz hiç birimiz. Bütün derdimiz bu işin bize yeni bir film çekme şansı doğurması. Ticari filmleri sonra yaparız. Ticari kaygıyla yapmıyorum bu işi ama ticari yanı da güzel olursa bundan da herkes mutlu olur diye düşünüyorum.

"Vicdanlı insanlar bu filmden çok etkilenecek"
Az önce yağmur yağıyordu ve çekimleri aksattı değil mi?
Yıllarca "Karadeniz'de neden film çekmiyorsunuz?" dendi. Çekemezdik, gelemezdik çünkü burada mevsim asla istikrar göstermiyor. Siz bir sahne çekeceksiniz dışarıda, bir bakıyorsunuz ortalık birbirine giriyor yağmurdan. Artan maliyeti karşılamak zor. Ben de Karadenizliyim, bölgemizin coğrafi koşulları ve iklim şartları filmcilik aleyhine.
Ama bu film için öyle olmadı…
Biz kararımızı verdik bu filmi burada çekeceğiz ve güzel çekeceğiz diye. Zaman zaman zorlanıyoruz ama çok da ciddiye almıyoruz.


Peki, izleyici ne izleyecek, ne hissedecek, ne bulacak bu filmde?
Biz iddia ediyoruz ki bu film insanların vicdanlarına dokunacak. Bir insan vicdanlı ve duyarlı bir insansa bu filmden çok etkilenecek. Bu filmde kendiyle müthiş hesaplaşmalara girecek. Değer yargılarımız, bizi biz yapan değer yargılarımız, hep söylüyorum zaman zaman çağın gerisinde kalıyor. İnsan onurunu yücelten değerleri biraz kırıp dökmeye başlıyoruz değer yargılarımızla… Bunu tartışacağız, "doğru mudur, yanlış mıdır?" diye. Biz bir şeyle yola çıktık, değer yargıların doğru veya yanlış olduğunu biz söylemeyeceğiz. Biz bir hikâyeden yola çıkarak bunu izleyicinin gözüne bırakacağız, o kendisi karar verecek. Bu filmi izleyen kimse o koltuktan kolay kolay kalkamayacak.
Yunus Kaptan nasıl biri?
Yunus Kaptan çok özel bir adam değil. Aslında sıradan bir adam ama hayatın gerçekleriyle zaman içinde yüzleşen, bence insanlık tarihinde insanlık adına yapılan hatalardan nasibini almış adamlardan birisi. Ama bunun altında hem kendisiyle hem çevresiyle hem de toplumla müthiş hesaplaşmalara giriyor. Hatasını kapatmak için çırpınıp duran bir adam.
Siz ne buldunuz, ne hissettiniz Yunus Kaptan'ı okurken?
Yunus Kaptan'ın başından geçenler herkesin başından geçebilecek olaylar. Geçmemişse bile iddialı konuşmasın, mutlaka geçebilir… Yöresel tarihin içinde var…
Yani bir yasak aşk ve yıllar sonra çıkıp gelen bir çocuk…
Hayat böyledir… Bulutların üzerinde miyiz? Raks, dans falan etmiyoruz... Hayatın gerçeğinin içinde insanların karşılaşabileceği olaylardan birini anlatmaya çalışıyoruz.

Yunus Kaptan'ın yıllar sonra bir kızı çıkageliyor…
Hikâyeyle ilgili konuşmak istemiyorum. Onu izleyiciye sürpriz olarak bırakalım…

Siz neler hissediyorsunuz böyle değişik bir rolü oynarken?
Profesyonelliğimi asla kullanamıyorum, sadece teknik anlamda… Onun dışında bütün duyguları son derece amatörce, fazla oynamadan rol yapmadan çok doğal şekilde anlatmaya çalışıyorum. Çok yoğunuz tabii… Geçen gün iş bitti otele döndüm, çalışan çocuk "günaydın abi" dedi… Sabah olmuş meğerse…


"Doktor kontrolünde çalışıyorum" ?
Set şartları sizi zorluyor mu?
Zorlasa da bizim işimiz bu, onun için çok sorun değil.
Ciddi bir rahatsızlık geçirdiniz onun akabinde ilk çalışmanız…
Doktorların kontrolünde çalışıyorum, bir engel yok. Biraz dikkat ediyorum zaten sette. İşte beslenmesinden her şeye (önündeki tabağı gösteriyor) biraz titiz davranıyoruz. Bir problem yok yani…
Sağlığınız nasıl şimdi?
Çok iyiyim çok şükür. Hiçbir sorun yok.
"Orada dikkat edecekler bana" demiştiniz, neler yapıyorlar?
Her şeyi yapıyorlar bana iyi bakıyorlar.
Özel yediğiniz bir şey var mı?
Altın çilek var tabağınızda… Bir diyet programı var. Acıktıkça küçük şeyler veriyorlar, sık ve az yemek…
Bir de sık sık sakız çiğniyorsunuz…
Maalesef sigara içmiyoruz, bununla dengelemeye çalışıyoruz.
Sigara bırakma ve bıraktırmayla ilgili çalışmalarınız olacak mı?
Çevreme bunu aktarmaya çalışıyorum yaşadıklarımı onların da yaşamaması için güzel örneklerle onları etkilemeye çalışıyorum.
Sigarayı bırakmanın faydasını gördünüz mü? Nefesinizde bir açılma…
(Gülüyor) Biz içmeyeceğimize göre herkese içmeyin diyoruz.

GÖNÜL ÖZCAN