Kanın ayrıştırılarak zararlı maddelerden ayrılması ya da yararlı maddeler eklenerek tekrar hastaya verilmesi işlemi olan aferez yöntemi sayesinde, zehirlenmelerde ya da diyabetik ayak gibi rahatsızlıkların tedavisinde olumlu sonuçlar alınabildiği açıklandı.
 
KKTC'de gerçekleştirilen 6. Ulusal Aferez Kongresinde düzenlenen basın toplantısında, hastalıkların tedavisinde, aferez yöntemiyle ilgili yeni yaklaşımlar hakkında bilgiler verildi.
 
Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Klinik Şefi ve Kök Hücre Nakli ve Aferez Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Fevzi Altuntaş, ''kan ayrıştırma'' anlamına gelen aferez yöntemiyle hastadan alınan kandaki zararlı maddelerin ayrıştırıldığını, ya da kana yararlı maddeler eklenerek tekrar aynı hastaya verildiğini anlattı.
 
Kanser tedavisinde bir umut olarak görülen aferez sayesinde kansere bağlı erken ölümlerin azaldığını belirten Altuntaş, ''Soba, mantar ve doğalgaz gibi zehirlenmelerde hasta erken evrede gelirse aferez sayesinde kurtarılması mümkündür. Aynı şekilde şeker hastalarında diyabetik ayak tedavisinde de bu yöntem çok yüz güldürücü sonuçlar veriyor'' dedi.
 
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Osman İlhan da, bu alanda büyük gelişmeler kaydeden Türkiye'nin gelecek yıl Dünya Aferez Kongresine ev sahipliği yapacağını söyledi.
 
Hangi durumlarda aferez işlemi uygulanacağına dair yakında bir düzenlemeye gidileceğini bildiren İlhan, bu yöntemin nöroloji, dermatoloji, gastroenteroloji gibi alanlarda ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında uygulanmasının söz konusu olduğunu belirtti.
 
''Türkiye'de yeterli aferez ünitesi var mı?'' soru üzerine İlhan, ülkede 49 merkez bulunduğunu, 24 yeni merkezin daha açılmasının planlandığını
kaydetti.
 
Türkiye'deki bu merkezlerin AB'den sertifikalı Türk müfettişlerce denetlendiğini anlatan İlhan, ''Türkiye'de 19 AB müfettişi var. Ülkemiz henüz AB'ye girmedi, ama hematoloji Avrupa'nın göbeğindedir'' ifadesini kullandı.
 
İlhan, aferez uygulamalarıyla ilgili performans sisteminde düzenlemeye gidilmesi ve puanların artırılmasının yerinde olacağını belirtti.
 
Altuntaş da, bu tür merkezlerin artırılması için çalışmaların sürdüğünü, ancak gerekli alt yapı sağlanmadan sayının artmasının yanlış olduğunu belirtti.
 
Türkkök projesi
Kordon kanı ve verici bankası kurulmasını amaçlayan Türkkök Projesi ile ilgili soruları da yanıtlayan İlhan, bu projenin ailesinde vericisi olmayan kan hastaları açısından büyük önem taşıdığını bildirdi.
 
Bu sayede yurt dışından kemik iliği getirilmesine gerek kalmayacağını vurgulayan İlhan, projenin 5 yılda kendisini amorti edeceğini söyledi.
 
Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Klinik Şefi ve Kök Hücre Nakli ve Aferez Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Fevzi Altuntaş da, kök hücre naklinin birçok hastalık için umut olduğunu bildirdi.
 
Halen ülkede 45 kök hücre nakli merkezi bulunduğunu, 5 yılda nakil sayısının çok iyi noktalara ulaştığını ifade eden Altuntaş, ''Yılda şu anda 2 bin dolayında nakil yapıyoruz. İhtiyaç 4 bin. Teşvik edici uygulamalar sayesinde daha iyi noktalara geleceğiz'' diye konuştu.
 
Kordon kanı bankacılığı ile ilgili bilgi de veren Altuntaş, halen özel merkezlerde ailelerin belirli bir ödeme yaparak yeni dünyaya gelen bebeklerinin kordon kanını saklatabildiklerini hatırlattı.
 
Ancak bu uygulamanın kişisel olmaması gereğine işaret eden Altuntaş, ''Tüm vatandaşların bundan yararlanabileceği bir sistem oluşturulması öngörülüyor'' dedi.
 
İlhan da, dünyadaki uygulamaların saklanan kordon kanlarının kişisel kullanımının çok düşük oranlarda olduğunu ortaya koyduğunu sözlerine ekledi.