Bu ay Montreaux Caz Festivali'nde verdiği konserle dikkat çeken Burhan Öçal, Yeni Aktüel dergisinden Sebla Koçan'a ilginç açıklamalarda bulundu: 

 Bu sene tatilim yok. Sinema müzikleri için yeni bir kompozisyon çalışmam olacak. Bir kısmı Roma'da, Berlin'de, Los Angeles'ta ve Kamboçya'da kaydedilecek. Keşişlerle kayıt yapmam lazım... Onlarla bir ayin yapacağım. 'Madam Butterfly'ın başka bir versiyonu çekiliyor, müzikal direktörlüğünü üstlendim. Bir de 'Cariye'nin Teslimi' diye bir konçertom var. 

DARBUKA KIYMETLENDİ 
 Geçenlerde ünlü bir piyaniste Zürih'te prömiyer yaptık. O frak giydi, ben de Türk perküsyonist olarak Ümit Benan'ın diktiği modern bir şalvar giydim. Altıma Dolce Gabbana ruganları çektim; çok şıktım. Konser bittikten sonra kulağıma geldi; bir kısım Türk dinleyici "Neden şalvar giydi, biz öyle bir toplum muyuz?" demiş. E, öyleyiz. Ben müzisyenim ya... 'Türkiye Cumhuriyeti'ni şalvarla mı temsil ettim?' Snob'luk değil de nedir bu? Anadoluluyum ben ya. Kispet de giyerim gerekirse. 

 Ben zamanında pehlivanlık da yaptım, biz Trakyalıyız. Edirne'de amatör olarak güreşirdim. Bunlar bizim geleneğimiz. Kışın öyle bir şov yapacağım, kispet giyeceğim, el ense çekeceğim... Zeybekler, yörükler nasıl giyiniyordu ki? "İyi akşamlar nasılsınız efendim" mi diyecektim? Benim tarzım bu değil. 

 İnsanlar ayranı da bundan üç sene öncesine kadar paketlemediler, tarhanayı, kuru fasulyeyi, nohudu da... 'Fakir yiyeceği' dediler, oysa dünyanın protein açısından en sağlıklı besinleri bunlar... Şimdi organik kıymetli oldu. Darbuka da kıymetli oldu... Ben sazımı rafine etmedim ama. Halen otantik... Fiske usulü çalıyorum, tekniğimi, ritimlerimi ve ruhumu koruyorum. Arap çömleği sardı etrafı, o gerçek darbuka değil, onunla gerçek Türk motiflerini çalamazsınız. 

BANA '10 NUMARA' DERLER 
 Magazinle ilgili yerlere gitmiyorum, öyle kadınlarla çıkmıyorum ama istesem yarın manşetten haber olurum. Arabaları alır, giyinirim, Bebek Lucca'ya, İstinyePark'a giderim. Çocuklar 'Vay baba!' der... Fazıl (Say) da yaptı bunu, it dalaşına döndü mesele. Beni sorun insanlara, '10 numara' derler benim için... 

 Fazıl'a söyledim, birkaç sene önce birlikte çaldık, büyüklük yaptım. Beni de kırdı. "Oğlum, bunlarla muhatap olma. Sen müthiş bir piyanistsin. Ne işin var senin Nihat Doğan'la, Erol Köse'yle? Ne derse desinler..." dedim, dinlemedi. İniyoruz havalimanında, gidiyoruz otelin lobisine, bilgisayarın başına geçiyor. Yıprattı kendini. Zor da toparlanır. Hele ki Türkiye'de... Ne Facebook kullanırım bu yüzden, ne de Twitter. Onlar bununla yaşıyor. Erol Köse bana laf atamaz, ben hırladım mı ısırırım. Kimseye de konuşma şansı vermem. 

KADINLARA TAVRINI İYİ KOYACAKSIN
 Erkek dediğin saygılı, mesafeli olmalı... Şunu itiraf edeyim; gençliğimde hızlıydım, cahildim. Belli bir yaşa gelince; gönül bu, artık ustasın çünkü, affetmeyi bileceksin. Tavrını iyi koyacaksın böyle şeylerde. Eğer saygılı yaklaşıyorsanız kadınlara, onlar da size öyle yaklaşır. Bazen içim çok cız etti mesela, çok sofistike bir kıza bakıyorum ama flört edemedim. Yoksa ben istesem her şeyi yapardım. Bunu biliyorum.

EVE FITNESS SALONU KURDURDUM
 Nasıl sağlıklı kalabildiğimi ben de anlamıyorum; cepten yiyorum herhalde. Yoksa bu tempoya nasıl dayanılır bilmiyorum. Benimle çalışan arkadaşlarım otobüste klimadan üşüttü, serumlar yediler. Bense sağlıklı besleniyorum. Sadece belimden rahatsızım, eskisi gibi spor yapamıyor, yüzemiyorum ama şimdi eve fitness salonu kurduruyorum. Eskiden yüzerdim, kayak ve tai-chi yapardım... 

SABAH