52 ülkenin katıldığı zirvede imzaya açılacak yeni sözleşme; bayanlara uygulanan şiddeti 'insan hakları ihlali ve kadına yönelik ayrımcılık türü' olarak tanımlıyor. Sözleşme, Türkiye'nin öncülüğünde hazırlandı.
 
Bütün dünya ülkelerinin en önemli problemleri arasında yer alan 'kadına şiddet' konusunda tarihî bir adım atılıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, İstanbul'da başlayan toplantısında kadına yönelik şiddetin tanımını değiştirecek. 47 üye ve 5 gözlemci ülkenin katıldığı zirvede imzaya açılacak yeni sözleşme; kamusal ya da özel alanda kadına yönelik şiddeti 'insan hakları ihlali' ve 'kadına yönelik ayrımcılık türü' olarak tanımlıyor. Aile ortamındaki her türlü 'fizikî, cinsel, psikolojik ve ekonomik' baskı ise 'aile içi şiddet' olarak ifade ediliyor. Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri, Türkiye'den; öncülük ettiği sözleşmeyi hiçbir çekince koymadan imzalamasını bekliyor. Uygulamanın yürürlüğe girmesi için en az 8 üye ülkenin imzası gerekiyor.
 
Konsey ülkelerinin imzasıyla yürürlüğe girecek olan sözleşme, kamusal ya da özel alanda kadına yönelik şiddeti bir 'insan hakkı ihlali' ve 'kadına yönelik ayrımcılık türü' şeklinde tanımlıyor. Aile içi şiddet ise aile içinde fiziki, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddetle ilgili tüm eylemler olarak tanımlanıyor. Sözleşme, taraf devletlerin kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet ve karşılıklı saygı konularını her düzeyde eğitim müfredatına eklemelerini şart koşuyor.
 
Metin, kadına yönelik şiddetle mücadele için önleme, koruma, yargılama ve mağdurlara destek yollarını içeren kapsamlı bir yasal çerçeve oluşturan ve hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk bölgesel sözleşme özelliğini taşıyor. Kadınların şiddete maruz kalmadan ve şiddet mağduru olduktan sonra korunmasıyla ilgili düzenlemelere yer veriyor. Şiddet mağdurlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanmasını öngörüyor. Sözleşme ayrıca, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ile ilişkili iltica talepleri ve geri göndermeme ilkesi konusunda güvenceler getiriyor.
 
Sözleşme hükümlerinin ulusal düzeyde uygulanmasını izlemek üzere bağımsız uzmanlardan oluşan uluslararası bir grup da oluşturulacak.
 
Avrupa ülkelerindeki kadınların yaklaşık yüzde 20-25'inin hayatlarının bir döneminde fiziksel ya da cinsel tacize uğradığı tespitinin de yapıldığı sözleşmede 12 ayrı bölüm bulunuyor. Birinci bölümde, sözleşmenin amacı, tanımlar, eşitlik, ayrımcılık yasağı ve genel yükümlülükler tanımlanıyor. İkinci bölümde, politikalara ve veri toplamaya ilişkin hükümler yer alıyor. Üçüncü ve dördüncü bölümde taraf devletlerin önleme, koruma ve destekle ilgili yükümlülükleri tanımlanıyor. Beşinci bölümde ise hukukla ilgili yaptırımlar yer alıyor. Altıncı bölümde soruşturma, yargılama, usul hukuku ve koruyucu tedbirler ele alınıyor. Devamında ise sığınma ve ilticayla ilgili hükümler, uluslararası işbirliği, izleme mekanizması, diğer uluslararası mekanizmalarla ilişkiler geliyor.
 
İnsan Hakları İzleme Örgütü, geçtiğimiz hafta Türkiye'de aile içi şiddetle ilgili bir rapor yayınladı. "Kocandır, Döver De, Sever De-Türkiye'de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim" başlıklı rapor, Türkiye'de kanundaki eksiklikler ve polis, savcı, hâkim ve diğer yetkililerin uygulamadaki ihmalleri nedeniyle kadınların korunamadığının altını çiziyor. Aile mahkemelerinden koruma kararı çıkarmaya çalışan kadınların ise ağır işleyen prosedürlerle, kanıt talepleriyle ve kolluk görevlilerinin izleme konusundaki ihmalkârlığıyla karşı karşıya kaldıklarını ortaya koyuyor. Raporu yazan kadın hakları savunucusu Gauri Van Gulik, "Araştırmalarımız sonucunda yasaların kadınlara koruma sağladığı ülkelerde bile bu yasaları uygulayanların koruma sağlamadığını gördük. İşte bu nedenle bu sözleşme liderlerden yalnızca ilkeleri imzalamalarını değil, bunları hayata geçirme taahhütlerini de talep ediyor." dedi.
 
Artık devlet hesap vermek zorunda
 
Bugüne kadar uluslararası sözleşmelerde kadına yönelik şiddetle ilgili herhangi bir düzenlemenin olmadığını söyleyen Mor Çatı Danışmanı Avukat Esra Erbaş, kararın kadına karşı şiddetle mücadeleye büyük bir ivme katacağını belirtiyor. Erbaş, "Yasa değişikliği yetmez fiilen de korumak zorundalar. Diğer önemli bir yönü bu sözleşme denetim yetkilerine sahip bir organ oluşturuyor. Artık devletler hesap vermek zorunda." diye konuştu.
 
 
zaman