Enerji üretiminde, tarımsal ve konut ısıtmada, sağlık turizminde kullanılan jeotermalin bir bölge için zenginlik olmadığı savunulabilinir mi?

Aydın jeotermalle birlikte verimli toprakları, her mevsim üretilebilen sebze ve meyve çeşidi, denize olan kıyısı, tarihi ve kültür dokusuyla “yeryüzünün altındaki en güzel coğrafya” parçasıdır.

Bu zenginlikleri her türlü kirlenmeden korumak, gelece kuşaklara aktarmak sadece devletin değil bu topraklar üzerinde yaşayan her vatandaş ve kuruluşun asli görevidir.

O nedenle bundan yaklaşık otuz yıl önce Buharkent yakınındaki Kızıldere jeotermal tesislerinin hizmete girmesinden bu yana  jeotermal akışkanların insan sağlığına ve çevreye olabilecek zararları tartışılıyor.

Bu güne kadar odaların,sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelere bağlı  araştırma enstitülerinin yani siyasetten arınmış bağımsız kurumların olaya bilimsel yönden açıklık getirmeleri beklenirdi.

Ama olmadı.

ADÜ’de bu amaçla geçmiş yıllarda içinde belediye, özel idare ve ilgili oda temsilcilerinin de yer aldığı “Jeotermal Platformu” adıyla bir kurul oluşturuldu ama bu kurulun da bu güne kadar ne jeotermalin verimli kullanılması ne de çevreye vereceği zararlara dair bir çalışma yaptığı görülmedi.

Bunun dışında konuyu her yönüyle inceleyip milletin bilgisine sunacak ne valilikçe ne de büyükşehir belediyesince bir inceleme ve çalışma grubu da oluşturulmadı.

O nedenle Kızıldere Jeotermal tesislerinin açılından bu yana süren jeotermal kaynakların içtiğimiz suya, soluduğumuz havaya ve bastığımız toprağa olan zararları hakkında insanları sakinleştirici, dört başı mamur bir çalışma henüz yapılmış değildir.

Bu anlamda AYÇEP’in konuya dikkat çeken çabalarını değerli buluyor, yerinde, samimi iyi niyete dayalı bir çalışma olduğunu buna o veya bu nedenle karşı çıkanların toptan ret metodunu benimsemek yerine karşı tezlerle iddiaları çürütmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Olaya bu noktadan bakınca Mehmet Erdem’in böyle bir tez ileri sürmeden işin kolayına kaçarak AYÇEP’i jeotermal üzerinden siyaset üretmekle suçlamasını doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Velev ki siyaset üretmiş olsunlar, sivil toplum örgütlerinin varlık nedenlerinin karar mekanizmaları üzerinde baskı kurmak olduğu düşünüldüğünde AYÇEP’in de bu toprakların yaşanabilir özelliğini sürdürmesinden, üzerinde yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bir tehlikeyi dile getirmesinden, soruna çözüm üretilmesini istemesinden doğal ne olabilir?

Kaldı ki, sadece enerji üretimiyle enerji açığını kapatmada devlete katkısı olan jeotermalin suyunu kirlettiği, toprağını çoraklaştırdığı, havasını zehirlediği, geçim kaynağı başta incir ürününe zarar verdiğine dair vatandaşta bir endişe var.

Büyükşehir Belediye Başkanının jeotermalin toprağa ve havaya olan zararlarını periyodik olarak yerinde ölçmek amacıyla yazar arkadaşımız Akın Yakan’a sözünü verdiği “seyyar ölçüm” istasyonlarının alındığı ve anlık ölçümlerin yapıldığı konularında bir bilgi yok.

O nedenle bu santrallerin halk sağlığına ve çevre dokusuna zarar vermeden çalışmasını denetlemekle görevli Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün ve Büyükşehir Belediyesinin denetimleri eksiksiz yapıp yapmadıkları hakkında halkın derin şüphesi var.

Diğer bir endişe de sağlık alanında yapılan araştırmalarda bölgede yaşayan insanlarda başka yerlere göre mesela kansere yakalanma ve ölüm oranındaki artışlardır.

Bütün bu risklerine karşılık yoğurdun kaymağını birileri yer suyuyla başkaları avunur misali bölge insanı maliyet yüksekliği nedeniyle  jeotermalden bireysel yararlanma imkânından mahrumdur.

Mahallesinin, tarlasının, bağ ve bahçesinin yanı başında üretilen bu enerjiden vatandaşın nasıl istifade edeceği 2007’de çıkarılan kanunda yer almadığı gibi o tarihten bu güne bütün bu mağduriyeti giderecek yönetmelik de çıkarılmamıştır.

Bölge insanının jeotermalden yararlanması ve zararlılarından korunmasında 1-Siyaset kurumuna,2- Valiliğe 3- Büyükşehir belediyesine önemli görevler düşmektedir.

BİR: Bölge insanının jeotermalin atıklarından korunması nimetinden yararlanması konusunda gerekli kanun ve yönetmeliklerin çıkarılması iktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumunundur.

İKİ: Konuyu enine boyuna bütün yönleriyle sivil toplum kuruluşlarından bir heyete ya da uzman akademisyenlerden oluşacak kurula ya da ikisine birden inceletme görevi valiliğe aittir.

ÜÇ: Akışkanıyla, havaya saldığı gazıyla çevreye ve insan sağlığına verdiği zararı önlemek için gerekli tedbirleri almak, gerektiği hallerde cezai yaptırım uygulamak da büyükşehir belediyesinin görevleri arasındadır.

Bu kurumlar üzerlerine düşen görevleri yapmadığı sürece jeotermal devlete nimet, Aydın halkına külfettir.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA