Güneşli bir Diyarbakır sabahı. İstanbul"dan kalkan 7.15 uçağının tekerlekleri piste değerken, havadaki pus dağılıyor. Yazdan kalma bir gün. Dicle Nehri kurak geçen mevsime inat yeşil deltalar çizerek akıyor.
Şehre doğru ilerlerken, arazözlerin yeni suladığı caddelerden geçiyoruz. F-16"ların sesi, sessizliği bozuyor.
Başbakan"ın şikâyet ettiği “çöp”ler toplanmış; pırıl pırıl Diyarbakır. 3 gün önce kepenklerin kapatıldığı, “intifada” benzeri gösterilerde sokakların ateşe verildiği yerler sanki burası değil. Hayat normale dönmüş. Esnaf işinde gücünde, öğle üzeri okullar dağılıyor.
30 yıldır, şiddete, çatışmaya alışmış kentin yoksul insanları ekonomik kriz nedeniyle “bıçak gibi” kesilen işlerin 1 milyonu aşkın nüfusuyla Diyarbakır"daki yoksulluğu daha da derinleştireceğinin farkında, kahvelerde oturuyorlar.
1 liraya satılan tavuk dönercinin etrafındaki bebeler iştahla bakıyorlar. 2 liraya yük taşıyan çekçekçi çocuklar, tahta arabanın üzerinde boş oturuyorlar. 3 liraya giysi satan dükkân sahibi, tezgâhın başındaki kadınları bir şeyler almaya iknaya çalışıyor. Günde 300 adet satarken bugün yalvar yakar müşteri buluyormuş.

Siftah yok, esnaf kan ağlıyor
Suriçi"ndeki kuyumcular da çarkın durduğunu anlatıyorlar.
Siftah yok. Esnaf kan ağlıyor. Krizden önce altını elden çıkaranlar döviz patlayınca büyük zarar etmişler.
İşte Diyarbakır esnafı böylesine sıkıntılı bir ortamda kepenk kapattı.
Bağlar"da, Ofis"te, Suriçi"nde, Yenişehir"de hakla söyleşiler yaptık. Kentin nabzını tuttuk.
2007 seçimlerinden zaferle çıkan, milletvekillerini DTP"yle paylaşan AKP ve Başbakan Erdoğan"a yönelik tepkinin nedenlerini anlamaya çalıştık. Kepenk kapatma eyleminin ne kadarı İmralı"daki durumla ilgiliydi? PKK"nın baskısı olmuş muydu?
Başbakan Erdoğan"ın geçen yıl görkemli bir miting yaptığı Diyarbakır"da şartlar iktidarın aleyhine nasıl dönmüştü. DHA muhabiri Ramazan Yavuz"la birlikte halkla konuşarak bunları anlamaya çalıştık.
Edindiğimiz izlenim şudur:
2005 yazında Diyarbakır"a gelerek, “Kürt sorunu ülkenin başbakanı olarak her şeyden önce benim sorunumdur” diyen ve geçmişte yapılan hataları kabul eden Erdoğan"ın, çözüme dönük hiçbir adım atmayışı halkın gözünde önemli bir yıpranma ve güven kaybına yol açmış.

Tutulmayan sözler
Şunu dinledik:
“22 Temmuz seçimleri öncesindeki Tayyip Erdoğan"a umutla bakıyorduk, çünkü cumhurbaşkanlığı krizi, Genelkurmay"ın e-muhtırası, muhalefetin Kuzey Irak"a girme baskısına cesaretle direnmiş ve Kürt sorununu çözeceğine dair bir inanç aşılamıştı. Ancak sözünde durmadı, sorunu askere havale etti. Geçmişteki liderlerden farklı olmadığını gösterdi. Operasyonları başlattı. Son olarak Başbuğ"a desteği, terör zirvesi toplayarak yeni güvenlik önlemlerinden bahsetmesi, Diyarbakır"a seçimleri almaya gelmesi, AKP"nin de Kürt sorununu çözme gibi bir niyeti olmadığının kanıtı.”
Geçmişte Özal ile Demirel arasında “GAP"ı gaptırmam” mücadelesi vardı.
Demirel, “Barajlar Kralı” olarak Atatürk Barajı yapımının Özal tarafından sonuçlandırılması ve GAP projesini ANAP"ın sehiplenmesi üzerine Güneydoğu"daki seçim kampanyasını “GAP”a dayandırmıştı.

Seçim sanki derbi maçı
GAP şimdi bölgede AKP hükümetinin de silahı.
Ancak Güneydoğu insanı bölgenin ekonomik sorunları, işsizlik ve yoksulluk sorunlarıyla boğuşurken, “siyasal kimliği”ni de unutmuyor. Erdoğan"ın 2009 yerel seçimlerinde Diyarbakır"ı bir “derbi maçı” haline getirip Büyükşehir"i kazanmak istemesi karşısında DTP"li belediyeye sahip çıkan halk da “Diyarbakır kalesini düşürmeyeceğiz” diye meydan okuyor.
İşte Erdoğan"ın Diyarbakır"a geldiği gün neredeyse 1990"ların başında olduğu gibi esnafın kepenk kapatması, AKP"ye Kürt sorunun çözümünde etkisiz kaldığı için gösterilen tepkinin ve DTP"nin Diyarbakır"ı seçimde elde tutma politikasının bir sonucu.
DTP İl Başkanı Necdet Atalay, Diyarbakır"ı “Kürt kimliğinin” bir sembolü olarak gördükleri için AKP"ye kaptırmayacaklarını söylüyor.
Bir vatandaşın sözleri ise son derece çarpıcıydı:
“AKP, Diyarbakır"da büyükşehir belediyesini kazanamaz. Osman Baydemir AKP"den aday olsa bile DTP kimi çıkarırsa seçimi o kazanır.”







"Kürt siyaseti Beyaz Kürtler eliyle yürütülemez"
Kepenk kapatma eyleminde DTP kadar PKK"nın da etkili olduğu bir gerçek.
İmralı"da Öcalan"la görüşen avukatların iddia ettiği, koğuş arama gerekçesiyle müvekkillerine fiziki zorlama yapıldığı söylenen ve diz çöktürülmek istenen Öcalan"ın “Ne yapmak istiyorsunuz, öldürecek misiniz?” diye tepki göstermesi üzerine görevlilerin “Ona da sıra gelecek” şeklinde konuşması, Güneydoğu"yu ayaklandırmış.
DTP İl Başkanı Necdet Atalay, Öcalan"a yönelik şartların ağırlaştırılması halinde “sivil itaatsizlik” eylemlerinin artacağını savundu. Başbakan Erdoğan"ın Diyarbakır"a gelişindeki olayların nedenini de daha çok bu örgütlü tepkiye bağladı.
Genç bir yönetici Atalay... 1977 doğumlu. Öcalan konusunda gösterdiği hassasiyete karşılık, PKK saldırılarında ölen genç askerleri örnek verdik. Silahlar susmadan, kan dökmeden çözüm nasıl olacaktı?
22 Temmuz"da Güneydoğu"yu temsilen bağımsız milletvekilleri Meclis"e girip DTP grubunu oluşturduktan sonra IRA"da, ETA"da olduğu gibi “siyasi hareket”in güçlenerek “ateşkes”in sağlanacağı beklentisinden söz ettik. Aradan geçen bir yılda tam tersi olmuştu. DTP, PKK"nın gölgesi altında kaldı. Atalay"ın bu tespitimiz karşısındaki yanıtı çarpıcıydı. Şöyle konuştu:
“Kürt siyaseti Beyaz Kürtler eliyle yürütülemez. PKK"yı tasfiye ederek Kürt sorununu çözemezsiniz. AKP"nin yanlışı sorunu askere havale etmek oldu. Devletin tutumu sorunu büyütüyor.”


Başbakan geldiği gün kepenkler kapalıydı.

Türk: Siyasi proje konulmalı
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de sorunun çözümü için ortaya siyasi bir proje konulmasını öneriyor.
Diyarbakır"da yapılan DTP Meclis Grubu toplantısından sonra Ankara"ya dönen Türk"le telefonda konuştuk.
İmralı"da Öcalan"a uygulanan fiziki şiddeti Adalet Bakanı"na ilettikten sonra bölgede doğan “demokratik tepkiyi” daha büyük olaylara yol açmadan kontrolde tutmaya çalıştıklarını anlattı. 12 Eylül 1980 askeri rejimine yönelik, Kürtlere ve Türkiye"nin bütününe uygulanan siyasi, sosyal, kültürel “soykırım” nitelemesini ise “etnik” anlamda yapmadığını açıklamadı.
Başbakan Erdoğan"ın ve AKP"nin bu konudaki isteksizliği ve Dengir Mir Mehmet Fırat"la buluşma sonrası gözlediği sıkıntıyı da Türk şöyle aktardı:
“AKP hep bir savunma içinde, özel görüşmelerinde Anayasa"yı çekmeseydik, parti kapatılır, başka gelişmelere yol açılırdı. Bunu göze alamadık diyorlar, ama soruna siyasi çözüm bulunmadan bölgedeki gerilim nasıl düşecek. Bu işler diyalogla çözülür. Barış istiyorsanız bir proje ortaya koyacaksınız.”
Ahmet Türk, sorumuz üzerine Cumhurbaşkanı Gül"den 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu için davetiye aldıklarını, Çankaya"ya gideceklerini söyledi.



Kuyumcudaki çözüm önerisi
Sur içindeki kuyumcular çarşısında ise esnaf kendi çözümünü “tek cümleyle” ifade ediyor: “Devlet bir adım atsın. Sorun çözülür. Dağdaki de, şehirdeki de silahtan bıktı. Kürtler kesinlikle ayrılık istemiyor. Siyasi haklar tanınsın, af çıkarılsın; PKK silahı bırakır. Onlar bırakmazsa toplum PKK"ya isyan eder. Ama devletin de bu kanın durması işine gelmiyor ki, askeri operasyonlar devam ediyor. PKK daha önce birkaç kez ateşkes ilan etti. Asker durursa sivil, PKK da silahı bırakır, demokratik çözümün önü açılır.”

MİLLİYET