İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliği desteğiyle İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü tarafından hazırlanan ''Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları'' kitabı tanıtıldı.

Yapı Kredi Yayınlarından çıkan üç ciltlik kitap dizisinde, İstanbul tiyatrolarının yerleri, fiziksel ve yapısal özellikleri, bugünkü durumları, tiyatro tarihi içinde tuttukları yer, şehrin kültürel tarihine yaptıkları katkı anlatılıyor.

Kitapta, İstanbul, üç ana bölgeye ayrılıyor. Galata'dan Sarıyer'e kadar uzanan Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli ve çevresini Yrd. Doç. Dr. Yavuz Pekman, Suriçi'nden Avcılar yönüne uzanan bölgeye ilişkin cildi Doç. Dr. Kerem Karaboğa ve Anadolu Yakası'nın tamamı ile Adalar bölgesi cildini de Prof. Dr. Metin Balay ve Doç. Dr. Fakiye Özsoysal kaleme aldı.

Kitabın tanıtımı dolayısıyla Pera Müzesi'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Gürkan, geleceğe ışık tutacak nitelikte bir kitabın hazırlanmasını sağlayarak kültür alanında bir katkı sunmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Çok değerli bir çalışma olan bu kitabın dört bilim adamı tarafından Tanzimat'tan günümüze gelen gelişmelerle birlikte araştırılarak hazırlandığını ifade eden Gürkan, günümüze kadar tiyatro etkinliklerine ev sahipliği yapmış mekanların araştırılması için yola çıkılırken, tiyatro binaları üzerinden, kentlerin kültürel geçmişinin de ortaya çıkarıldığını belirtti.

Gürkan, kentin büyüme sürecinde tiyatro mekanlarının farklı amaçlarla yok edilmesinin, herkesin üzüntüyle karşıladığı bir sonuç olduğunu kaydetti.

Eski İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmeni ve Maltepe Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dikmen Gürün de ''Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları'' kitabının, 2008 yılında hayata geçirmeyi planladıkları ilk projelerden biri olduğunu ifade etti.

İstanbul'un, yıllardır yüzleşmek zorunda kaldığı hoyratlığa karşı yine de görkemli olduğunu belirten Gürün, ''Opera, bale, tiyatro gibi sahne sanatlarını yeterince kucaklamıyor İstanbul. Nüfusu her geçen gün katlayan, plansız yapılaşmanın kök saldığı bir şehir olarak yatay ve dikey anlamda tırmanıyor ve genişliyor ancak sanat mekanlarını yaratamıyor, mevcutları koruyamıyor'' dedi.

Kitabın, İstanbul'un Avrupa ve Asya yakasında geniş bir tiyatro haritasını kapsadığını dile getiren Gürün, ''Kitabın amaçlarından biri, İstanbul gibi bir dünya kentinde geçmişten bugüne kaybolarak gelen tiyatro binalarının izini sürmek olduğu kadar, yarınlar için itici bir güç oluşturmak'' diye konuştu.

-KİTABIN YAZARLARI İSTANBUL TİYATROLARINI ANLATTI-

Kitabın yazarlarından Doç. Dr. Kerem Karaboğa da ''Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları'' kitabını iki yılda tamamladıklarını söyledi.

Kendi araştırma alanı olan Suriçi bölgesindeki tiyatroların yüzde 80'inin günümüze ulaşamadığını ifade eden Karaboğa, bu tiyatroların birçoğunun üzerinden bugün caddelerin geçtiğini ve iş hanlarının kurulduğunu belirtti.

19. yüzyılda yapılan haritalardan yola çıkarak bu tiyatroların yerlerini tespit ettiklerini anlatan Karaboğa, ''Bu kitap bir toplumsal bellek çalışması. Kentin en büyük eksiklerinden biri, bu toplumsal bellektir. Kültürel yağmaya karşı durabilmek için bu belleğin gelişmesi gerekiyor'' diye konuştu.

Doç. Dr. Fakiye Özsoysal da Prof. Dr. Metin Balay ile Anadolu yakasında yaptıkları araştırmada, İstanbul'daki tiyatro kültürüyle ilgili ilklerle karşılaştıklarını söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Yavuz Pekman da İstanbul'un Türk tiyatrosunun başkenti olarak kabul edildiğini, Beyoğlu'nun da bu başkentin merkezi olduğunu dile getirdi.

Yaptığı araştırmada, Beyoğlu'nda 250 tiyatro tespit ettiğini anlatan Pekman, bu mekanların yüzde 80'inin bugün ayakta olmadığını ifade etti.

Yerel yönetimlerin ve hükümetlerin tiyatro binalarına katkılarının yüzde 25 civarında olduğunu belirten Pekman, ''Bu kitap, tiyatro insanları için bir saygı duruşu niteliğindedir. Tiyatroların sorunları tartışılırken bina sorunu öncelikli sorun olarak ele alınır. Bu çalışma, bina sorununun dört duvar sorunu olmadığını bize göstermiştir. Belediye Şehir Tiyatroları, en eski tiyatro olmasına rağmen tarihi boyunca yerleşik bir binası olmamıştır. Şehir tiyatrosunun bir arşivi olmadığını biliyoruz'' diye konuştu.