Suriye ziyaretinin ardından dönüş yolunda çarpıcı açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, İsrail"e, "Mısır"daki gelişmelere müdahil olmaması" konusunda uyarılarda bulundu. Gazetecilerin sorularını cevaplarken, Mısır"daki son gelişmeleri de değerlendiren Başbakan Erdoğan, “Sayın Esad ile Mısır konusunda mutabıkız. Tarafların ittifak etmediği bir yönetimin onlara dayatılması bu süreci selamete çıkarmayacaktır” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye dönüş yolunda çarpıcı mesajlar verdi:

Soru: Suriye Devlet Başkanı Sayın Esad ile bir araya geldiniz...

- Sayın Esad"la bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak aynı kanaatleri paylaşıyoruz. Mısır meselesiyle ilgili olarak, halkın beklentilerine olumlu istikamette bir yaklaşımın olması gerektiğini savunuyorlar. Ve bu yaklaşımı da yaparken, özellikle tarafların üzerinde ittifak ettiği bir yönetimin iş başına gelmesi gerektiği beklentisi aynen Sayın Esad"da da var. Tarafların ittifak etmediği bir yönetimin onlara dayatılması bu süreci selamete çıkartmayacaktır.

Üzerinde ittifak ettiğimiz konu malum; bu bir demokratik taleptir. Bir süreçtir. Halk burada şiddete başvurmamıştır, silah kullanmamıştır. Hatta bu intifada hareketi bugüne kadar olanlara göre çok daha yumuşak bir intifada hareketidir. Bu hareketin dalga dalga genişleyerek Mısır"ın geneline yayılması çok önemli. Bu süreç içinde beklenen, süratle bir seçime gidilmesidir. Bu seçime gidilirken bir Anayasa değişikliğinin yapılması, tarafların üzerinde mutabık kalacağı bir değişikliğin yapılması, bir seçim yasasının, bir siyasi partiler kanununun çıkartılması... Bunlar üzerinde de mutabıkız. Bir önemli yaklaşım tarzları tabii, Sayın Obama ile yaptığımız görüşmede de üzerinde durduk; Mısır"da bu süreç böyle devam ederse, açlık baş gösterebilir. Açlık baş göstermesi halinde, gerekli talimatları verdik, hemen elimizden gelen desteği verelim. Bir de Uluslararası Konferans"ın toplanması konusunda Sayın Obama"ya teklifimi yaptım. BM"nin toplantı yapması önemli. İsrail"in devreye girmemesi çok çok önemli. Papandreuya da, "Burada size görev düşüyor" dedim. "İsrail bu sürece katılmamalı, müdahil olmamalıdır. Sayın Obama"ya da söyledim; "İsrail"in karışması gidişi olumsuz etkiler.”

Soru: Suriye ile Türkiye arasında fark var. Suriye"nin demokratikleşmede büyük yol alması gerekiyor...

- Suriye"nin bizim süreci incelemeye alması çok önemli bir sıçrama tahtasıdır. Sayın Esad biliyorsunuz, bir mülakatta bu yöndeki olumlu yaklaşımını ortaya koydu. Bizim partimizin çalışmasını görmek, incelemek, hatta kendi parti teşkilatlarının da bizim partimizde eğitim alması yönünde talepleri oldu. Bunlar demokratik sürece yönelik bir arzunun ifadesidir. Sistem konusunda da böyle bir yaklaşımlarının olduğu görülüyor...

LAİKLİĞİ SAPTIRIYORLAR!..

Soru: AK Parti referans noktası oldu. Başkasının içişlerine karışmama meselesi de önemli tabii..

- Onun bir kere hemen altını çizmeliyiz: Biz başkasının içişlerine karışmayacağımız gibi durumdan da vazife çıkartmayız. Bize bugüne kadar, Batılı ülkelerden de Ortadoğu"dan da birçok siyasi parti, belli bir çalışma içinde olanlar, bize geliyorlar. Ara kademelerini gönderenler var, kadın kollarını gönderenler var, gençlik kollarını gönderenler var. Bizim model ihraç etmek gibi bir iddiamız da yok. İktidara gelişimizin sebebi bellidir. Biz halkın teveccühünü kazanıyoruz. Kazanırken tabii ki Anayasamız"da da belirtildiği gibi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak bu çerçeve içinde bu çalışmayı şekillendirmemiz lazım. Demokratikleşme ise, burada biz halkın demokratik iradesine ne denli saygı duyuyoruz?.. İşte, son seçimlerde yüzde 47 almışız. Bu denli bir saygınlığımız var, halkımız bu denli bize ilgi göstermiştir. Bize yüzde 47 ile "yürü" demiştir. Laiklik anlayışımıza gelince; işte diyoruz ki 82 Anayasası"nın gerekçesinde laikliğin tanımı var. Orada devletin, tüm inançları güvence altına alması olarak işaret ediliyor laiklik kavramına. Onların hepsine de devletin eşit mesafede olması tanımı var. AK Parti bunu getirmiş, kendi programının, tüzüğünün içine koymuş. Ve bu çerçeve içinde çalışmalarını sürdürmek istiyor.

Ve yapılanmayı da, böyle yapıyor. Ama hâlâ bunu hazmedemeyenler, ülkemizde bunu hazmedemeyenler var mı?

Var...Ülkemizde laiklik böyle tanımlanırken, laikliği yaptıkları uygulamalarla adeta "O insanların" inançlarını yaşamamaları şeklinde tanımlama gayreti içine girenler var. Halbuki tam aksine, laiklik insanların inançlarını inandıkları gibi yaşamasına imkan verir. Ve inançlarının gereğini yapmak isteyen insanların haklarını güvence altına alır. Bunu ben söylemiyorum; Anayasa söylüyor. Bunu maalesef saptırma gayreti içinde olanlar var. Ve bundan dolayı biliyorsunuz, partimizle alakalı o malum kapatma meselesinde bu önümüze getirildi. Bunları yaşadık. Tabii burada yasalar nazar-ı itibara alınmıyor, kişilerin kendi duyguları nazar-ı itibara alınmıyor. Sosyal devlete gelince; örneğin burada çok açık net bir şey söyleyeceğim, o da şudur: Biz devlet olarak Sosyal Dayanışma Yardımlaşma Vakfı aracılığı ile fakir fukaraya, garip gurebaya ulaştık. Bizden önceki dönemlerde fakir fukaraya, garip gurebaya devlet ulaşmadı.

SORU: Her Valiyi “Ömer” olmaya çağırmanız bile laiklik karşıtlığına yorulabilir...

- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu (Gülerek): Robin Hood olmaya mı çağıracaktık yani..

Başbakan (Gülerek): Adını mı değiştireceğiz yani!..

SORU: Cumartesi anneleri meselesi çok tartışılıyor. Bir yandan da şehit analarının talepleri var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?..

- Burada, Cumartesi Annesi denilenleri, malum örgüt farklı şekilde takdim ediyor. Bir yerde bana göre istismarını yapıyor. Bir anneyi dinliyorsun; "Ben diyor" "Çocuğumu kaybettim, çocuğumun izini bulamıyorum" diyor. Bu çocuk terör kurbanı değil. Birinin annesi diyor ki, "Belki seninle beraber top oynadı. Biz de Hasköy"de oturuyorduk. Sen de bu takımda oynuyordun. Belki de seninle birlikte top oynadı" diyor. Teyze seninle birlikte top oynadı" diyor. Bu anne onların içinde. Şimdi ben bunu Cumartesi Annesi diye takdim edilen annelerde kast edilen o anlamın içerisinde yorumlayamam. Şehit anneleri ile de ayrıca bugüne kadar çok görüştüm, görüşüyorum da. Böyle bir ayrım filan söz konusu değil. 30 yıllık bir terör söz konusu. Evladını kaybeden anne var, baba var, kardeş var.

Burada hakikaten devletin sorumluluğu var. Devlet bu sorumluluğunu yerine getirmemiş. Veyahut da bizim yaşadığımız şeylerin benzerini dinledik. Orada yaşayanlar var. Çocuğu afedersiniz, adeta yosun tutmuş... Deniz suyunda boğulmuş demişler. Yosun içinde kalmış. Boğuldu, diyor.

“ZULMÜ YAŞADIM!..”

- Benim aklıma bakın neyi getirdi bu: Bizi kalktılar dizimize kadar suyun içinde bıraktılar. Biz o dize kadar suyun içinde kaldığımız yerde 6 kişiyiz. Bu kadar bir yer (Uçağın röportaj yaptığımız küçük bölmesini işaret ederek) bir tane bank var. Ancak üç arkadaş bankın üzerinde oturuyoruz, üç kişi ancak sığabiliyor oraya. Bir müddet üç arkadaş oturuyor, sonra yer değiştiriyoruz. Biz oturuyoruz, onlar suyun içine giriyor. Onlar oturuyor, biz suyun içine giriyoruz. Bu şekilde bütün gece geçiyor. "Tuvalete gideceğim" diyorsunuz. Tuvalete bile izin vermiyorlar!..

Bağırıyorsun, çağırıyorsun neyse seni gelip alıyor, tuvalete zorla gönderiyor. Gece geçtikten sonra, bizi yan odaya aldılar. Orada esrarkeşler filan var. Ama o oda sımsıcaktı. Soğuk, kış...

- Ne zamandı bu?..

-12 Eylül"ün hemen öncesi. Ben o zaman Gençlik Kolları Başkanı"yım... Hani bir de, legal bir Parti"nin Gençlik Kolları Başkanı"yım. Beni oraya götüren adam da beni çok iyi tanıyan Emniyet Amiri. Böyle süreçlerden geçtik.

Bunlar maalesef bu ülkede oldu. Bunları görmemezlikten gelemeyiz. Ben bu hanım kardeşimi dinleyince aklıma o günler geldi. Şimdi, mesela bu dönemde olduğu için üzüntüm daha da arttı. Bu, annesinin "yosun tuttuğunu söylediği" çocuk, başörtüsünün serbest bırakılmasını isteyen bir çocuk. Başörtüsüne özgürlük talebinde bulunmuş bir çocuk. İ.Teknik Üniversitesi"ndeki eyleme katılmış...

- Özgürlükçü yani?..

- Evet, özgürlükçü bir çocuk. Tolga diye bir genç. Şimdi tabii bunu takip edeceğiz. Olay 2004"te olmuş. Biz bunları yaşadık, acıları biliyoruz.

- CHP"li Süheyl Batum, “Ordu kağıttan kaplanmış" dedi... Bu değerlendirmeyi nasıl buluyorsunuz?..

- Bu adam, Anayasa profesörü mü yoksa başka bir şey mi?!! Bunu en iyisi siz değerlendirin.

- Suriye gezisine dönecek olursak... Vizeler kalktı, pasaport da kalkacak mı?

- İlişkiler hızla ilerliyor... İnşallah.

- Suriye ile Ortak Ticaret... Pazarı genişletince AB işin içine girmiyor mu?.. Gümrük Birliği anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerden dolayı bir sıkıntı oluşmuyor mu?..

- Hayır... Hayır...

-(Dışişleri Bakanı Davutoğlu) Sayın Başbakanım, müsaadenizle... Kural şu: AB ile ticaret anlaşmasını yapmış olanlar ki, Suriye yapmış bunu... Tam tersi işi harmonize etmiş oluyoruz. Eğer Suriye anlaşmayı yaptığında biz yapmamış olsaydık dezavantajlı olurduk. Mesela Meksika ve Kore ile Avrupa Birliği yaptı, biz yapmadığımız için Gümrük Birliği aleyhimize işliyor. Meksika ile ihracatımız az görünüyor, çünkü insanlar Avrupa"ya gönderip, Avrupa"dan oraya göndermeyi tercih ediyorlar.

- Seçime 2023 hedefleri ile gireceğiz

- Genel Seçim"e nasıl bir anlam yüklüyorsunuz... Türkiye için önemi ne olacak önümüzdeki seçimin?

- En önemli özelliği şu: Biliyorsunuz, biz 2023"ü hedefleyen bir 12 yıllık inşallah beyanname ile önümüzdeki seçime gireceğiz. Yapacağımız açıklama, beyanname bu 12 yılı kapsayan, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünü hedefleyen... Bir kere yeni Anayasa"da neyi hedefliyoruz? Özgürlüklerde neyi yakalayacağız?...

Ekonomik alanda biliyorsunuz hedeflerimiz var. Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara çıktığı bir Türkiye. Dış ticaret hacmi olarak 2 trilyon dolara ulaştığı bir Türkiye hedefliyoruz. Bu noktada böyle bir hedefimiz var. Özellikle enflasyonda yüzde 4"ün altında bir yeri hedefleyen bir Türkiye söz konusu. Faizlerde yine bu hedefin altında bir yeri hedefleyen bir Türkiye var. Bizim diğer siyasi partilerden farklı özelliğimiz şu olacak: Halkın "benim ülkem" diye sahiplendiği, terörün artık ülkemizden tecrit edildiği... Ve Türkiye"nin batısı neyse doğusunun o olduğu, kuzeyinin neyse güneyinin o olduğu, eğitimde gerçekten yüzde

- 100"e varan bir Türkiye. Üniversitelerimiz çok daha rekabetçi bir düzeye erişecek. Fatih Projesi ile inşallah ileri teknolojiyi eğitim sistemimizin içine yerleştireceğiz. Sağlıkta artık benim vatandaşımın sefaletinin hiç olmadığı bir süreci yakalayacağız. Özellikle bu kampus sağlık tesisleri ile çok çok büyük bir adım atıyoruz. Adalet"te, Emniyet"te büyük aşamalar kat ediyoruz. Ulaşımda büyük atılımlar sözkonusu... Hızlı trenler çok farklı bir konuma gelecek. Ve karayollarında yeni bir 15 bin kilometrelik hedef gerçekleşecek inşallah. Hızlı trende ülkemiz gerçekten demir ağlarla örülmüş bir hale gelecek. Hava trafiğinde "halkın yolu" haline getiriyoruz. KÖY-DES, BEL-DES... Bunlar büyük aşamalar kat edecek. Biliyorsunuz, "çılgın projem" bakidir.

- AK Parti"nin yüzde 47"sine büyük hakaret söz konusu olmuştu. İsmini vermeyeceğim ama birisi çıktı ve Aziz Nesin"in “Türk Milleti"nin yüzde 60"ı aptaldır" sözünü hatırlatarak, “Yüzde 46, 47 değil aslında yüzde 60 olmalıydı" dedi. Bu sözleri ilişkin değerlendirmeniz...

O"na cevap verirsem ayıp olmaz mı?..