Bakırköy Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde (BRSHH) açılan İnternet Bağımlılığı Polikliniği "internet bağımlılığı"nı tanımlayarak tedaviye başladı. 3 aydan bu yana 70 kişi başvuruda bulundu, 50 kişinin ise tedavisine başlandı. Poliklinik 8 kriterden 5'ini karşılayan internet kullanıcılarını "hasta" olarak adlandırıyor, ilaç kullanımına da varabilecek bir tedavi süreci izleniyor.
İnternet dünyası ise kullanıcı ile internet arasındaki ilişkinin diğer boyutlarının dikkate alınmadan "tıbbileştirilmesini" ve “indirgenmesini” eleştiriyor. Tartışmanın bir tarafında gündelik hayatı sekteye uğratacak kadar internette zaman geçirmenin yanlışlığı, diğer tarafında ise internetin de hayatın bir parçası ve izdüşümü olduğu görüşü var. Vatandaşların e-devlet gibi uygulamalara yönlendirildiği, internetin daha da işlevsel ve yaygın olduğu, internet erişim hakkının anayasal bir güvence olabilmesi için çalışmaların yapıldığı bir dünyada internet bağımlılığına kime ve neye göre karar verilecek?
Biz de bu tartışmayı konunun uzmanlarına, bilişimciler ve internet kullanıcılarına sorduk.
Dr. Özgür Uçkan, Bilgi Üniversitesi

"İnternetin bir bağımlılık konusu olarak tanımlanmasının genellikle abartılı olduğunu düşünüyorum. İnternetin gerçekten bağımlılık yaptığı çok uç durumlar olabilir, ama bunlar da genellikle internet üzerindeki bir "şey" ile bağlantılıdır: Çevrimiçi devasa oyunlar veya internet üzerinden alışveriş gibi… Bu internetin kendisiyle ilgili bir durum değil, internetin imkan sağladığı alanlarla ilgili bir durum. Nasıl alışveriş bağımlılığı varsa, internet üzerinde alışveriş bağımlılığı da var.

İnternette daha çok vakit geçirmemiz bana normal geliyor, çünkü internet giderek hayatımızda daha çok yer turuyor. İş, eğitim, eğlence, sosyal etkileşim… bir çok faaliyetin önemli bir bölümü internete taşınıyor. İnternet ile "gerçek hayat" arasındaki sınırlar da giderek belirsizleşiyor. Bu, tamamen internete taşınıyoruz anlamına da gelmiyor. Her birimiz doğrudan sosyal etkileşimde de bulunuyoruz. Açıkçası, bir kaç kuşak sonra bu sorunun anlamını tamamen kaybedeceğini düşünüyorum… "
İsmail Hakkı Polat, Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğ. Gör.

İnternet bağımlılığı, tanımı son derece karmaşık bir olgu. Kimi 'bilimsel' araştırmalarda yapılan tanımlara baktığımızda ağırlıkla internette geçirilen süreye bakılarak kriter oluşturulduğunu görüyoruz. Oysa zaman, bu bağımlılığı tek basına açıklamaya yetmez. O zaman işini internet üzerinden yapanların tamamını bağımlı kabul etmek gerekir. Dünyada ve Türkiye'de en önemli eksikliklerden biri de bu.
Açılan merkezde bu tanım nasıl yapılmış bilemiyorum ama bence bu merkezin birincil görevi bu bağımlılık tanımı için gerekli kriterleri saptamam olmalı. Bunun için de sadece tıp alanından degil internet alanından da kişi ve kurumlarla ortak multi disipliner bir çalışma yapılmalı. Merkezin çalışmalarını çok detaylı bilemiyorum ama böyle çok yönlü bir çalışma yapıp kriterleri çıkarttıysa kendilerini peşinen kutlarım ancak böyle bir çalışma yapılmadan bu sürece girildiyse bence önceliği buna verip ülkemi ve dünyadaki çok önemli bir bilimsel boşluğu doldursunlar. Ondan sonrası çok daha sağlıklı işler.
Yüce Zerey, Bilgi Üniversitesi
İnsanoğlu, tarihsel gelişiminde tam olarak hakim olmadığı, bilmediği unsurlardan korkmuş, uzak durmuş ve bu unsurlar hakkında hikayeler üretmiş. Üretilen hikayelerin anlatım ve yayılım yetkinliğinin çıktısı olarak yasaklar hayatımıza girmiş. "Bunu yaparsan şöyle olur, aman ha!" söylemleri perçinlenmiş insan davranışları belli bir potada tutulmuş, gelişim ve dönüşüm dinamikleri zorlanmıştır.
İnternet konusunu da bahsi geçen unsurlar arasında görebiliriz. Teknolojik, ekonomik ve sosyolojik olarak hayatımızda neleri değiştirdiğini, dünya siyaseti başta olmak üzere tüm insan yaşantışını nasıl farklılaştırdığını göz önünde bulundurduğumuzda bu bütünü bağımlılık ve/veya hastalık gözlüğü ile yorumlamanın kendisi hastalık değil midir?

Birçok konunun olduğu gibi internetin de hastalık düzeyinde bağımlılığı olabiliyor. Ancak bu tanımlamalar çok çok ileri düzeyde hayat ile bağın koparıldığı bir düzlemde yapılıyor. Dolayısıyla bu tanımlamaların ölçülerini, semptomplarını ve teşhislerini çok dikkatli belirlemek gerekir. Aksi takdirde işi gereği hayatı bilgisayar başında geçen insanlara internet bağımlısı teşhisi koyup kliniğe kapatmayalım...
Serkan İnci – İnci Sözlük
İnsanların en büyük arayışı olan sosyalleşmenin internet ile birlikte değişim geçirdiği bir gerçek. Sosyal medya araçlarının gün geçtikçe insanları kendilerine bağlamasının en büyük sebebi de bir bakıma sosyalleşme dürtüsü. Çağımızda internet kullanımını bir bağımlılık veya tıbbi sıkıntı olarak göstermek, bir bakıma çok fazla kitap okuyan kişilerin zamanın insanları tarafından deli diye tanımlanasına benziyor. Sürekli bir ötekileştirme ve sınırın dışına çıkanları iyileştirme arzusu.
Cheja, blogger, internet kullanıcısı
İnternetin, çoğu kişinin kullandığı hali ile bağımlılık olduğunu düşünmüyorum. "On-line" olmadığımız her an hayattan kopmuş gibi hissettiğimiz -sanırım çoğumuz için- doğrudur ama cep telefonlarında internet bağlantısının bu denli yaygınlaşması ve kolaylaşması ile bunun için bilgisayar başına bağlı olma şartı ortadan kalktığından beri bunu iddia etmek zor. Evet, çok sıklıkla mail, twitter, FB, blog vb. kontrolü yapıyorum gün içinde ama günlük hayatimi aksattığını söyleyemem. Birincisi benim mesaim bunun üzerine kurulu, ikincisi de zaten yaptığım şeyler çok büyük oranda online olmamı gerektiriyor.

Şu var ki, özellikle genç nüfusta, cep telefonlarının smart phone'lara dönüşmesinden sonra "pleasure delay" yetisinin çok düştüğünü saptamışlar -buna dair bir şeyler okumuştum. Bu da ben ders anlatırken bile tam O ANDA mailini kontrol etmek zorunda hisseden öğrenciyi açıklayabilir ama bu bir sorun mu, yoksa artık günümüzde yaşamanın getirdiği farklı algı mı, bence o da tartışılabilir.

Otorite (tıbbi, idari ya da her ne ise) genelde bu mevzulara eski kafalı yaklaşıyor, bundan seneler önce de vardı bu bilgisayara bağımlı mısınız/internete bağımlı mısınız testleri. Çok vakit geçirmenin bağımlılığı gösterdiğine kesinlikle inanmıyorum -örnek olarak, twitter'da dakika dakika takip etmeden su anda Türkiye’de görülen en önemli davalardan birinde neler olup bittiğini bilemiyoruz; o zaman nasıl elimden bırakabilirim? Fakat obsesifleşmek diye bir şey de var; bunu bilgisayarın başından kalkamayıp, evliliklerini yıkan insanlar örneğinde görebiliriz, bu da yok değil. Ama bunun şartı internet değil, genel olarak bilgisayara böyle obsesif bir ilgi oluşabiliyor (çünkü güzel bir kaçış vesilesi) ve internet de bunu çok kolaylaştıran bir unsur.

Birisiyle beraber yasarken, internette/bilgisayarda geçirdiğim zaman suresini bir çeşit mesai/mesai dışı saatler olarak ayarlayarak bunun önüne geçmiştim. Acil olduğunu düşündüğüm durumlarda iPhone'dan update'ler alıyordum ama benim feedback'imi gerektiren bir durum yoksa pasif dinleyici oluyordum "mesai saati" dışında isem.