Türkiye’nin yakın geçmişindeki en büyük toplumsal travmalardan biri olan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 12 yıl geçtiğini anımsatan Kazım Zeyrek, “Tarihin acı bir ironisi; yaşadığımız her büyük felaketten sonra her şeyi unutuyor, ardından aynı felaketleri değişik biçimlerde yeniden yaşamaya mahkum oluyoruz. 12 yılda yaşanan felaketin sebeplerine ve önlemlerine ilişkin; çok şey söylendi, birçok yazı yazıldı, mesajlar verildi, bilimsel çalışmalar, uzman toplantıları, araştırmalar yapıldı, sonuçlar, veriler, öneriler yetkili mercilere iletildi, toplumsal bilincin artması için mücadele edildi. TMMOB bileşenleri olarak, bizler için deprem ve diğer afetler hep yaşam alanımızın, meslek alanımızın, araştırmalarımızın içinde olduk. Afetler üzerine yapılan tüm çalışmalar basın yayın araçları ile kamuoyuna sunuldu, ilgili makamlara iletildi, diğer disiplinlerce yapılan çalışmalara katkı verildi. Yine bir 17 Ağustos tarihindeyiz ve geriye baktığımızda; bizler gibi birçok bilim insanının, üniversitenin ve birçok sivil örgütün afetlere hazır olma konusunda ciddi mücadelesini görmekteyiz. Ancak, benzer çalışmalar ve hatta yasal düzenlemeler yapan yetki sahibi makamlara rağmen, afet konusunda sağlıklı ve güvenli kentleşmeyi sağlayabilecek somut bir çözüme, henüz ulaşılamamıştır” dedi.
Türkiye’nin her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Zeyrek, “Aradan 12 yıl geçmiş olmasına rağmen ülkemizde hala iyi işleyen bir afet yönetim sistemi kurulamamış, yerleşme ve yapılaşmaların etkin denetimi sağlanamamış ve deprem zararlarının azaltılması konusunda bir devlet politikası oluşturulamamıştır. 12 yıllık süreçte; kentsel planlamadan tek yapı boyutuna kadar, yasal yeniliklere gereksinim varken, yetki sahiplerinin duruma parçacıl bakışları ile ancak kısmi düzenlemeler yapılabilmiştir. Bütünsellikten uzak, parça çözümlerin zamanla değişeceği, esneyeceği ve yaşamımıza katkı veremeyeceği ortadadır. Sürekli değişen deprem yönetmelikleri, sürekli değişen plan kararları, sürekli değişen imar kararları, yapı denetiminin devamlı içerik değiştirmesi, denetim sisteminin ülke geneline yaygınlaşmaması, birbiriyle ilişkilendirilmeyen karmaşa yaratan, ayrı ayrı yapılan yasal düzenlemeler oldu” diye konuştu.