Ayhan Çarkın’ın itiraflarıyla yeniden açılan Namık Erdoğan cinayeti dosyası gözleri Çiller dönemine çevirdi

Erdoğan’ın kızı, bir müfettişin eski Özel Harekat Daire Başkanı Şahin’le cinayet planı yaptığını öne sürdü. Babasının uyuşturucu yapımında kullanılan bir asidi yurda sokmak isteyen isimleri ele geçirdiğini söyledi

Susurluk hükümlüsü olan eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın açıklamaları, 1990’larda meydana gelen faili meçhul cinayetlerle ilgili dosyaları yeniden açtırdı. Çarkın’ın ifadeleriyle başlayan Avukat Yusuf Ekinci, eski DEP İl Başkanı avukat Faik Candan, Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın ve Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan cinayetlerine ilişkin soruşturma kapsamında 8 eski özel harekatçı tutuklandı.

Öldürülen Sağlık Bakalığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan soruşturma kapsamında önceki gün ifade vermişti. VATAN’a yaptığı açıklamada babasının ölümüyle ilgili bazı iddiaları savcıya anlattığını belirten Erdoğan şunları söyledi:

TEHDİT EDİLDİ: Eve tehdit telefonları geldiğini çok hatırlamıyorum. Ama babama tehdit mektupları geldiğini biliyorum. Ama babam hiç tedirgin olmadı. Korkmadı. ‘Ben 3 lira devlet memuru maaşı alan adamım, kimse bana bir şey yapamaz’ derdi.

HUSUMET VARDI: Teftiş Kurulu’nda bir müfettiş babamla çok uğraştı. Bildiğim kadarıyla kendi içlerinde bir husumetleri oldu. Başkan yardımcılığından aldırdılar babamı. Sonra kendi ekiplerini getirdiler. Ama mahkeme kararıyla babam tekrar işe döndü. Sanıyorum bu müfettişin abisinin de paravan şirketleri varmış. Sonra bu müfettiş İbrahim Şahin’den yardım istemiş. Onunla bir restoranda oturmuş ve öldürme planı yapmış. Bunu T.T diye bir kişi şikayet dilekçesiyle bildirdi. Bu dilekçe dosyada var. Savcıya bu dilekçenin üstüne gidilmesi gerektiğini söyledim. Orada yazılı isimlerin üzerine gidilmeli. İfadeleri alınmalı.

POLİS DALGA GEÇTİ: Bir adam aradı bizi. Adının ‘Haydar’ olduğunu söyledi. ‘Bu günlerde babanıza söyleyin dikkat etsin. Öldürülecek’ deyip kapattı. Biz o telefonun üzerine babamı aradık. Ulaşamayınca Emniyet’e gittik ama bize ‘24 saat geçmeden kayıp sayamayız’ dediler. Zaten babam o gün kaçırılmış. Sonra da ölü olarak bulundu. Babam öldükten bir hafta sonra Emniyet’e gittik. Bir emniyet müdürü vardı. O gün bizimle dalga geçer gibi konuştu. Babamın dosyasını kaybetmişler. Dosyayı bulamadıklarını söylediler. Daha sonra o emniyet müdürü de çete mensubu olmaktan yargılandı.

UYUŞTURUCU İŞİ: Babamın neden öldürüldüğünü hiçbir zaman tam olarak bilemedik. Bizim tek bildiğimiz babamın bir çok yolsuzluğun üstüne gittiği ve bu durumdan da bir takım kişilerin çok rahatsız olduğu. Hatta Ergenekon’la birlikte Veli Küçük’ün evinden çıkan bir takım belgeler oldu. Orda babamın uyuşturucu çeteleriyle de uğraştığı ortaya çıktı. Biz bunu basından öğrendik. Sanıyorum o dönemde uğraştığı işlerden birisi de bu olabilir.

ÇİLLER’E ANLATACAKTI: Bir takım kişilerin ya da şirketlerin uyuşturucu yapımında kullanılan ve Sağlık Bakanlığı’nın izni olmadan sokulamayan bir asit türünü yurt dışından sokmak isteyen isimlerini ele geçirmiş olabilir. Yine o belgelerde yazdığına göre bunu Tansu Çiller’e kadar ulaştırmayı düşünüyormuş. Hatta görüşmek için Mustafa Zeydan’dan randevu almış. Mustafa Zeydan ‘Bu işleri bırak. Senin de benim de başımız yanar’ demiş”. Ama kimseye ulaşamadan öldürüldü.

ÇARKIN ÖNÜMÜZÜ AÇTI: Ayhan Çarkın cinayetleri itiraf etmeden 2 gün önce babamın öldürülmesiyle ilgili olarak açtığımız davaya delil yetersizliği nedeniyle ret kararı vermişlerdi. Çarkın’ın itirafları yalan olabilir, verdiği isimler babamın cinayetiyle ilgili olmayabilir ama itiraf etmesi benim önümü açtı. Biz bu sayede yeniden dava açma şansı yakaladık. Çarkın’ın itirafları için ‘deli saçması’ diyorlar. Asıl deli saçması olan, 17 yıldır hiçbir şey yapılmamış olması. Delil yetersizliğinden dolayı ret kararı verilmesi deli saçması. İşlerin arkasında kim olduğu az da olsa belli. Öldürülen kişi devletin bir bürokratı.