Uluslararası Para Fonu IMF, küresel ekonomik büyüme tahminini indirdi ve eğer Avrupa borç krizini çözmede başarısız olursa ya da ABD'li politika yapıcılar mali planla ilgili açmaza girerlerse oluşacak sert tepkilerle ilgili öngörülerde bulundu. 
 
IMF, haziran ayında açıkladığı 2011 için yüzde 4.3 ve 2012 için yüzde 4.5 tahmin ile karşılaştırarak dünya ekonomisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 4 genişleyeceğini belirtti. 
 
ABD'nin 2011 büyüme görünümü ise haziran ayındaki yüzde 2.5'ten yüzde 1.5'e çekildi.IMF'nin raporunda, küresel ekonominin tehlikeli yeni bir safhada olduğu belirtildi. Böylece IMF, ABD'nin bu yıl için büyüme tahminini yüzde 1 ve gelecek yıl için yüzde 0,9 azalttı. 
 
IMF, Avro Bölgesi için bu yıl büyüme tahminini yüzde 2'den yüzde 1,6'ya, gelecek yıl için ise yüzde 1,7'den yüzde 1,1'e indirdi. 
 
IMF, bugün açıkladığı "Dünya Ekonomik Görünümü" raporunda "Küresel hareketlilik zayıflayarak daha değişken hale geldi. Güven son zamanlarda keskin bir şekilde düştü ve aşağı yönlü riskler de gittikçe artıyor." diyerek Avrupa'da liderlerin ulusal politikaları ve euroya olan güveni korumak için bedeli ne olursa olsun taahhütleri yerine getirmeleri gerektiğini vurgularken ABD'deki derin politik bölünmelerin de ABD politikasını güçlü ölçüde belirsiz hale getirdiğini belirtti. 
 
GELİŞMİŞ EKONOMİLER
 
Gelişmiş ekonomilerin bu yıl yüzde 2,2 olan büyüme tahminini yüzde 1,6'ya ve gelecek yıl yüzde 2,6 olan tahminini de yüzde 1,9'a indiren IMF, Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya'nın büyüme tahminini bu yıl için yüzde 3,2'den yüzde 2,7'ye ve gelecek yıl yüzde 2'den yüzde 1,3'e çekti. 
 
Rapora göre, Fransa bu yıl yüzde 1,7 ve 2012 yılında yüzde 1,4 büyüyecek. Haziran ayında Fransa için bu rakamlar 2011 yılı için yüzde 2,1 ve 2012 yılı için yüzde 1,9'du. 
 
Japonya'nın bu yıl daha önce yüzde 2,9 büyüyeceğini tahmin eden IMF, bugün açıkladığı raporda ülke ekonominin bu yıl yüzde 0,5 daralacağı öngörüsünde bulundu. Japonya'nın gelecek yıl ise yüzde 2,3 büyümesi bekleniyor. Haziran ayındaki raporda, Japonya'nın gelecek yıl yüzde 2,9 büyüyeceği tahmin edilmişti. 
 
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER
 
Raporda, gelişmekte olan ülkelerin bu yıl yüzde 6,4 ve gelecek yıl ise yüzde 6,1 büyümesi öngörülüyor. Haziran ayındaki raporda bu rakamlar söz konusu dönemler için yüzde 6,6 ve yüzde 6,4 olarak verilmişti. 
 
IMF'ye göre, gelişmekte olan ülkelerden dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin'in bu yıl yüzde 9,5 ve 2012 yılında yüzde 9 büyüyeceği tahmin ediliyor. Fon, bir önceki raporunda Çin ekonomisinin bu yıl yüzde 9,6 ve gelecek yıl ise yüzde 0,5 büyüyeceğini öngörmüştü. 
 
Daha önce bu yıl için yüzde 8,2 ve gelecek yıl yüzde 7,8 büyümesi beklenen Hindistan ekonomisinin bu yıl yüzde 7,8 büyüme, 2012 yılında ise yüzde 7,5 büyüyeceği tahmin ediliyor. 
 
IMF'ye göre bu yıl ABD ham petrolünün varil fiyatı ortalama 103,20 dolar ve 2012 yılı için ise 100 dolar olması bekleniyor. 
 
TÜRKİYE 2011'DE YÜZDE 6,6 BÜYÜYECEK
 
Rapora göre, 2010 yılında yüzde 8,9 artan Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH), bu yıl yüzde 6,6 ve 2012 yılında da yüzde 2,2 büyüyecek. 
 
IMF'nin Nisan ayındaki ''Küresel Ekonomik Görünüm Raporu''nda Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4,6, 2012'de de yüzde 4,5 büyümesinin beklendiği açıklanmıştı. 
 
Türkiye'de tüketici fiyatlarının yıllık bazda ortalama 2010 yılında yüzde 8,6 arttığı belirtilen raporda, bu yıl tüketici fiyatlarının yüzde 6 ve gelecek yıl yüzde 6,9 olacağı tahmin edildi. Nisan ayındaki raporda tüketici fiyatlarındaki artış tahmini 2011 yılı için yüzde 5,7 ve 2012 yılı için yüzde 6,0 olarak öngörülmüştü. 
 
Rapora göre, Türkiye'nin 2010 yılında cari işlemler dengesinin GSYH'ya oranı yüzde -6,6 iken, bu oranın 2011'de yüzde -10,3'e çıkacağı ve gelecek yıl ise yüzde -7,4'e gerileyeceği tahmin ediliyor. Nisan ayında bu oranlar 2011 yılı için yüzde -8, 2012 yılı için de yüzde -8,2 olarak tahmin ediliyordu. 
 
Türkiye'de geçen yıl yüzde 11,9 olan işsizlik oranının ise bu yıl yüzde 10,5 ve gelecek yıl yüzde 10,7 olması bekleniyor. Daha önceki raporda işsizlik oranının 2011 yılında 11,4 ve 2012 yılında da yüzde 11 olması öngörülmüştü. 
 
IMF'nin ''Dünya Ekonomik Görünüm Raporu''nda, küresel ekonomik toparlanmadaki belirsizliğin Nisan ayına göre daha da arttığı belirtilerek, ''küresel faaliyetlerin zayıfladığı ve daha istikrarsız bir hal aldığı, güvenin son zamanlarda hızla düştüğü ve aşağı yönlü risklerin arttığına'' dikkat çekildi. 
 
Japonya'nın bu yıl deprem ve tsunami felaketiyle sarsıldığı, bazı petrol üreticisi ülkelerde halk ayaklanmaları meydana geldiği, aynı zamanda ABD'nin büyümesinin hız kestiği kaydedilen raporda, Avro Bölgesi'nin önemli finansal sorunlarla mücadele ettiği ve küresel piyasaların riskli varlıkların satışından zarar gördüğü ifade edildi. 
 
Gelişmiş ekonomiler için zayıf görünümün devam ettiği ifade edilen raporda, güçlü büyüme beklentisine rağmen gelişmekte olan ülkeler için görünümün yeniden daha belirsiz hale geldiğine işaret edildi. 
 
Avro Bölgesi'nde krizin politikacıların kontrolünün dışına çıktığı vurgulanan raporda, Avrupalı siyasetçilerin, 21 Temmuz'da AB zirvesinde alınan kararları hızla uygulaması ve Avrupa Merkez Bankasının (ECB), piyasalara güçlü müdahaleyi sürdürmesi tavsiyesinde bulundu. 
 
Liderlerin, ulusal politikalara ve avroya güveni korumak için verdikleri taahhütleri uygulaması çağrısı yapılan raporda, büyüme ve enflasyon için aşağı yönlü riskler sürerse ECB'nin azalan enflasyonist baskılar ile artan finansal baskıları gözönüne alarak gösterge faiz oranını düşürmesi önerisinde bulunuldu. 
 
''Avrupa'da bazı bankaların, özel ya da kamu kaynaklı olmak üzere ek sermaye desteğine ihtiyaç duyduğu'' ifade edilen raporda, bankaların sermaye artırımını öncelikli olarak özel kesim aracılığıyla yapması, bu olmazsa bankaların sermaye artırımını kamu sermayesi ya da Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) kullanılarak gerçekleştirmesi ya da yeniden yapılandırılması veya kapatılması gerektiği vurgulandı. 
 
ABD ekonomisinin mali konsolidasyon konusundaki siyasi çıkmaz, zayıf konut sektörü piyasası, hanehalklarının tasarruf oranlarındaki hızlı artış ya da finansal koşulların kötüleşmesinden daha fazla etkilenebileceğine işaret edilen raporda, acele yapılacak mali kesintilerin, borcun daha sürdürülebilir seviyelere çekilmesi için gerekli uzun vadeli reformlar yapılmazsa ekonominin görünümünü daha da zayıflatacağı uyarısında bulunuldu. 
 
ABD Merkez Bankasının (Fed) artan aşağı yönlü riskleri gözönüne alarak alışılmadık destekleri uygulamaya koymaya hazır olması gerektiği belirtilen raporda, ABD'nin kamu borcunu sürdürülebilir seviyeye getirmek için orta vadeli mali konsolidasyon planı hazırlaması ve toparlanmayı sürdürecek politikaları uygulamasının en önemli öncelikleri olması gerektiği ifade edildi. 
 
ABD'nin istihdam alanında çok yavaş toparlanmayla karşı karşıya kalabileceği uyarısı da yapıldı. 
 
Japonya'da ise hükümetin çok yüksek kamu borcunun üstesinden gelmek için önlemler alması, deprem ve tsunaminin vurduğu bölgeleri yeniden inşa etmesi ve geliştirmesi gerektiği bildirildi. 
 
KÜRESEL EKONOMİYİ ETKİLEYEN OLUMSUZLUKLAR
 
Küresel ekonominin iki olumsuz gelişmeden etkilendiğini açıklayan IMF, bu olumsuz gelişmelerden ilkinin gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın yılbaşından bu yana daha da zayıflaması, ikincisinin ise özellikle Ağustos ayından bu yana mali ve finansal belirsizliklerdeki büyük artış olduğu belirtildi. 
 
Güçlü politikaların, görünümün düzeltilmesi ve risklerin azaltılması için acilen gerekli olduğuna dikkat çekilen raporda, geçen yıl güçlü olan büyümenin 2011 yılında zayıfladığı, mali konsolidasyon ve stok döngüsünün sona ermesi nedeniyle ekonomide yavaşlama öngörüldüğü kaydedildi. 
 
Japonya'da 11 Mart'ta meydana gelen deprem ve tusunami felaketi gibi tek seferlik olayların ekonomideki daha fazla yavaşlamaya mantıklı açıklamalar getirdiği belirtilen raporda, ''güçlü, dengeli ve sürdürülebilir büyüme'' mesajı verildi. 
 
Mali teşviklerden özel talebe değişime ihtiyaç olduğu, mali konsolidasyonun (Japonya dışında) birçok gelişmiş ekonomide uygulandığı, ancak özel talebin yerini almadığı bildirilen raporda, sıkı banka kredileri ve hanehalkları tüketimleri üzerindeki yüksek baskıların toparlanma üzerinde güçlü fren etkisi gösterdiği vurgulandı. 
 
Küresel ekonomideki ikinci olumsuz gelişmenin mali ve finansal belirsizliklerdeki artış olduğuna işaret edilen raporda, piyasaların, birçok ülkenin kamu borcunu istikrara kavuşturma kabiliyeti konusunda daha da şüpheci hale geldiği, bu endişelerin Avrupa'daki birkaç küçük ülkeyle sınırlandığı, bazen ise büyüme görünümü kötüleştiği için daha fazla Avrupa ülkesine ve Avrupa'nın dışındaki Japonya ve ABD'ye uzandığı kaydedildi. 
 
Borçlarla ilgili endişelerin özellikle Avrupa olmak üzere bankaların elindeki borçlanma kağıtlarıyla ilgili kaygılara dönüştüğü, bu kaygıların bankaların yüksek borçlanma oranları yüzünden finansal akışın kısmen durmasına yol açtığı bildirilen raporda, uluslararası borsaların değer kaybettiği, bunun gelecek aylarda harcamalar üzerinde ters etki yaratacağı belirtildi. 
 
Düşük büyüme oranlarının borç sürdürülebilirliğinin sağlanmasında güçlüklere ve piyasaların mali istikrar konusunda daha fazla kaygılanmasına yol açacağı vurgulanan raporda, düşük büyümenin aynı zamanda bankaların zayıflamasına ve geri dönmeyen kredilere sebep olacağına dikkat çekildi. 
 
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER
 
Gelişmekte olan ekonomilerin bu olumsuz gelişmelerden büyük oranda etkilenmediği vurgulanan raporda, bu ekonomilerin dalgalı sermaye akışlarıyla uğraşmak zorunda kaldıkları, ancak genel olarak sürekli yüksek büyümeyi sürdürdüğüne işaret edildi. 
 
Bu ülkelerden bazılarının ekonomisinin aşırı ısınmaya yaklaştığı, birçoğu için ise görünümünün daha da belirsiz hale geldiği bildirilen raporda, risk senaryolarına göre gelişmekte olan ülkelerin ihracattaki koşullardan ve dalgalı sermaye akışlarından olumsuz etkilenebileceğine dikkat çekildi. 
 
Düşük ihracat ve belki düşük emtia fiyatlarının düşük gelirli ülkeler için sorun yaratabileceği belirtilen raporda, emtia fiyatları, küresel ticaret ve sermaye akışlarındaki muhtemel ani düşüşlerin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki büyümeyi aşağı çekeceği kaydedildi. 
 
Yüksek aşağı yönlü riskler ışığında güçlü politik icraatın temel olduğu, bunun üç ana unsura dayanması gerektiği ifade edilen raporda, ilk unsurun mali politika olduğu, ekonomideki toparlanmaya zarar vermemesi için mali konsolidasyonun çok hızlı uygulanmaması ya da güvenilirliği olumsuz etkilememesi için çok yavaş uygulanmaması gerektiği vurgulandı. 
 
Mali konsolidasyonun hızının ülkelerin kendi koşullarına bağlı kalacağı, ancak güvenilir orta vadeli konsolidasyonun sürdürülmesinin önemli olduğu ifade edilen raporda, mali politikanın ötesinde iç talebi artıracak önlemlerin alınması, düşük faiz oranlarının sürdürülmesi, banka kredilerinin artırılması ve konut sektöründe çözüm programlarının önemli olduğunun altı çizildi. 
 
İkinci unsurun mali önlemler olduğu, mali belirsizliğin bir gecede ortadan kalkmayacağı belirtilen raporda, en iyimser tahminler altında bile gelişmiş ülkelerde büyümenin bir süre daha düşük kalacağı, bu süre boyunca bankaların, sadece banka kredilerinin ve büyüme temelinin artırılmasıyla değil, aynı zamanda geri besleme döngüsü riskini azaltarak daha da güçlendirilmesi gerektiğine işaret edildi. 
 
Üçüncü unsurun dış dengenin sağlanması olduğu bildirilen raporda, ABD ve krizin etkilediği ekonomilerin ihracatının artması ve dünyanın geri kalanından net ihracatın azalması gerektiği vurgulandı. 
 
Özellikle Çin olmak üzere bir dizi Asya ekonomisinin büyük cari fazlası bulunduğu ve bu ülkelerin dış ve iç talebi yeniden dengelemesi planları belirledikleri, bu planların bir gecede uygulanamayacağı belirtilen raporda, ancak bu ülkelerin mümkün olduğunda hızlı biçimde bu planları hayata geçirmesi gerektiği, sadece küresel dengenin yeniden sağlanmasıyla gelişmiş ülkelerde ve dolaylı olarak dünyanın geri kalanında güçlü büyümenin umut edilebileceği kaydedildi.