İstiklâl Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy'un sonsuzluğa uğurlanışının 80. yılı. 'Ateş ve ihanet' günlerinde şiirleriyle halkı ayağa kaldırarak mücadeleye davet eden Akif, Yunanlıların Ankara kapılarına dayandığı günlerde yazdığı destansı şiirin ilk dizesinde de "Korkma" öğütlemiştir! Devrimci şairimiz Nazım Hikmet'in değiği gibi, o "İnanmış adam, büyük şair"dir aynı zamanda. Dürüst kişiliği, milletine olan inancı ve istiklâle hiç sarsılmayan aşkı, en büyük mirasıdır.

 

İsyan edip Ankara'ya katıldı

Gençlik yıllarında sarsılmaz bir Abdülhamit ve istibdat düşmanı olan Akif, İttihatçıydı da aynı zamanda. I. Dünya Savaşı'nda bir Almanya, bir Arap çöllerine gidip emperyalizme karşı direnci örgütlemeye çalıştı. Anadolu'nun işgali sırasında Balıkesir'de Zağnos Paşa Camii'nde yaptığı konuşma büyük yankı buldu. Vahdettin yönetimi tarafından Darül-Hikme'deki görevinden alındı. Aldırmadı, dergisi Sebülürreşad'ın klişesini cebine koyup Ankara'nın yolunu tuttu. Meclis kapısında Mustafa Kemal Paşa tarafından "İman cephemizi kuvvetlendirdiniz" diye karşılandı. Burdur vekili olarak Anadolu'yu gezip halkı uyandırdı. Sevr üzerine yaptığı konuşma bizzat Atatürk tarafından on binlerce nüsha bastırılıp dağıtıldı. Büyük yankı yaptı. Sırtında paltosu bile yoktu. Ankara'da 1921 Mart'ında Meclis'te ayakta dinlenen ve alkışlarla kabul edilen İstiklâl Marşı'nın para ödülünü almadı. Cebinde meteliği bile yoktu. "Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın" diyordu. "Marş milletin malıdır" diyerek de şiirlerini topladığı kitabı Safahat'a da almadı. İstiklâlin şairiydi, zafere olan inancını asla yitirmedi. Büyük Taarruz sırasında İzmir'e kadar elde kova yanan evleri ve yürekleri söndürmenin derdine düştü.

 

Halkçı yenilikçi şair

Akif, Fatih semtinde dini bütün bir ailenin çocuğu olarak yetişmişti. İnancı gerçekleri görmesine engel değildi. Baytar Mektebi'ni bitirdi. Bilime inanan insandı. Akılcıydı. Pasteur'un resmini öpüp yatacak kadar... Arapça, Farsça ve Fransızca'yı iyi biliyordu. Batı eserlerini de takip etti. Yeni bir dünya kurulduğunu gördü. İslâmi düşünce içinden çıkıp Millici olanlardandı. Amacı önce milletini sonra da bütün İslâm alemini kurtarmaktı. Yoksulluğu gördükçe kurtuluşa olan inancını daha da artırdı. Vicdanlıydı. Ölen arkadaşının üç çocuğunu, kendi beş çocuğuna katacak kadar... O 'Köse İmam'ın evinde konuştu, 'Küfeci çocuk'un iniltisini dinledi, 'Bayram meydanı'nda sevinen çocuklar, 'meyhane'nin dumanında tütsülenen kafalar, talâkın facialarıyla inleyen kadınlar, hep onun şiirinde dillendi...

 

'Tek dişi kalmış canavar!'

Akif, milli duyguyu şaha kaldırandır! "Çanakkale Şehitlerine" şiiri, İstiklâl Marşı'nı müjdeleyen destanıdır. Pek çoğunun umutsuzluktan sindiği o dönemde, şiirinde 'Korkma!" diye kükremesi "Tek dişi kalmış canavar" dizesiyle emperyalizmi alt etme imanından geliyordu. Aynı canavara Lenin "Ayakları çamurdan dev", Mao da "Kağıttan kaplan" demişti. Ankara'dan İstanbul'a döndüğünde ne evi vardı, ne de maaşı. Hiçbir şey istemedi. Bir dostunun yardımıyla Mısır'a gitti. 1925 yılından 1936 yılına kadar orada kaldı. Birilerinin iddiasınan aksine, Cumhuriyet karşıtı olmadı. 2015 yılında yayımlanan Emniyet istihbarat raporlarında bunu doğrulayan önemli belgeler yayımlandı. "Burada biraz daha kalırsam çıldıracağım" diyerek ölümüne beş ay kala, Atatürk'ün Türkiye'sine geldi. İlk sözü "İstiklâlin büyük eserini yazdım şimdi de Cumhuriyet'in eserini yazmak isterim" oldu.

 

 

KUTU

TORUNU SELMA ARGON O'NU ANLATTI

 

'Her şeyden çok vatanını sevdi'

 

 

 

Dedesini hiç görmeyen torunu Selma Argon, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Akif'in sanat ve müzikle yakından ilgilendiğini, Mısır'da sıkıntı çektiği halde bunları ailesine yansıtmamaya çalıştığığın belirterek onu şöyle anlattı:

 

Müzik seven bir insandı, her türlü müziği dinlerdi. Tek kelimeyle ailesine çok düşkün bir insandı. Her zaman ona layık olma gereği hissederiz. Onun ismi üstünden ilkokulda her zaman çok gözde bir çocuk oldum. İstiklal Marşı'nı hep bana okuturlardı. İlkokul çağlarında dedemin ne kadar önemli bir insan olduğunu pek de anlayamadım. 'İstiklal Marşı'nı deden yazdı o yüzden sen okuyacaksın.' dediklerinde bir anlam veremezdim. Ancak ortaokul ve lise çağına geldiğimde bunun ne kadar önemli olduğunu anladım. Böyle bir dedenin torunu olduğum için gurur duyuyorum.

Dostları dedemi çok sevdiği gibi o da dostlarını çok sevmiş, zira kendine karşı hata yapıldığı zaman çok aldırmamış ama, dostlarına bir zarar geldiği zaman tepkisini ortaya koymuş. Ancak her şeyden çok vatanını sevmiş. Hastalıklarının en önemli sebebinin vatanından ayrı kalmak olduğunu düşünüyorum. 'Mısır'da uzun süre yaşayanlar siroz olur' derlerdi ama bence onu asıl üzen vatanından ayrı kalmasıydı.”

artist_129005-1.jpgmehmet-akif1-1.jpgmehmet-akif16.jpg